Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '13

 
Kategori
Kitap
 

Kardeşimin Hikayesi: Zülfü Livaneli’ye sormak lazım: Aşk toplumsal kimliğe isyan olabilir mi?

Kardeşimin Hikayesi: Zülfü Livaneli’ye sormak lazım: Aşk toplumsal kimliğe isyan olabilir mi?
 

Zülfü Livaneli'nin son kitabı ''Kardeşimin Hikayesi''ni deyim yerindeyse bir solukta okudum... Kitap Zülfü'nün usta işi bir eseri... İddia ediyorum: Kitabı eline alan bırakamaz... Dil, kurgu çok ustaca olduğundan, okuyucu dünya ile iletişimini koparıp, mutlaka kitabı bir an önce bitirmek isteyecektir...

Ancak kitap bittiğinde deyim yerindeyse, benim ağzımda kalan tat ''keçiboynuzu'' tadı kadar azdı... Kaç gündür ''niye böyle bir düşünceye vardım?'' diye düşünüyorum... En iyisi yazmak dedim sonra...

Bir kere aşk iyi anlatılmış mı tam emin değilim... Aşk değil de, kara sevda dersek bir nebze daha iyi anlaşılır sanırım söylediklerim...

Kara sevda insanları gerçeklikten koparır mı, yoksa gerçekliği anlamsızlaştırır mı? Yok burada değil asıl soru/n... Kara sevda hep geçmişinde travma olan, arızalı kişilerin yaşayabildiği (düştüğü) bir duygu yoğunluğu mudur?

Kitapta kahramanımızın, Mehmet/Ahmet (ikiz) kimliğini aynı anda yaşaması, gerçeklikte geçmişte ikizinin bir trafik kazasında öldüğü bir travmadan kaynaklanıyor... Yani daha aşktan önce arızalı bir kişilik... Aşık olduğu Olga ise genetik olarak arızalı... Yoğunlaşma/trans anlarında gerçeklikten kopuyor... Ve asıl bu anlarda daha bir çekici/etkileyici oluyor... Ayrıca komşusu Ali'nin eşini öldüren genç/çocukta doğuştan kafadan arızalı... O çocukta kendisine gösterilen ilgiyi, içinde aşk olarak yaşıyor ve ''sevgilisini'' açık saçık giyinip, diğer erkeklere ilgi gösterdi diye öldürüyor...

Gelelim olayın diğer boyutuna: Olga'ya aşık olan Ludmılla'da bana göre gerçeklikten kopup, arızalı bir ilişkiyi kabul ediyor... Ayrıca eşi cinayete kurban giden Ali'de eşinin kendisini aldatmalarına göz yumacak kadar arızalı bir durum içinde...

Sonuç olarak; kara sevdayı yaaa arızalı kişilikler yaşıyor ya da kara sevdaya yakalananlar arızalanıyor...

Oysa aşk geliştirici, değiştirici ve devrimci olmalıdır... Buna rağmen masal tadındaki bu arızalı ilişkilerde, kara sevdalarda hala çağımızda yaşanmakta, ilgi ile okunmakta, dinlenmekte, seyredilmekte...

Yoksa diyorum normal olan, kişinin kendi gerçekliği midir? Arıza dediğimiz siyasal/sosyal/toplumsal deli gömleğine başkaldırmak mıdır? Bu yüzden mi çekici gelmektedir insanlığa?

 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..