Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '08

 
Kategori
Tarih
 

Kardeşlik duygularını unuttuk mu?

Kardeşlik duygularını unuttuk mu?
 

yorumsuz


ASLIHAN İLE NESLİHAN KARDEŞLER;

Nerden aklıma geldi böyle bir başlık, Henzel ile Gretzel kardeşler gibi bir öykü anlatımı içinde bir bakış açısı sunmak istedim Sadece tarafsız bir düşünce fırtınasının yansıması ve anılara götüren olaylar.

Elimde babadan hatıra kalan bir saat var. Küçükken beni kucağına aldığında belinden zincirini çekip saatlerce kucağında uslu uslu oturmama neden olan , İçinde her dakikada padişahlar dönen bir saat. Çarklı olduğu için kuruldukça işleyen.Ve Fatih Sultan Mehmet’in resminde durup kalmış. Kulağıma mehter sesleri geliyor tarihten, ”Ceddim dedem, Neslim babam, Pek kahraman Türk milleti..”

Tarih derslerini sorguluyorum. Osmanlı hanedanında Mehteranın haykırdığı Türk milleti. Zamanımıza uyarladığımızda , içimizdeki ayrımın kökeni bu mu acaba diyorum. Ruh beden ilişkisiyle bir tutuyorum Osmanlı-Türk ilişkisini . Niye bunu ayrım haline getirildiğinin nedeninin merakı beni anılarıma götürüyor tarihten koparıp;

Yeşilköy ;Tarihte Ayastefanos anlaşmalarının yapıldığı , Çoğunluk halkının gayrı Müslimlerden oluştuğu bir semtte, . betondan çok. sanki Çınarcık çukurunun hışmına uğrayacağını bilir gibi ille de ahşap yapılan evlerle dolu olan mahallemizde en sevdiğim arkadaşım olmuştu Niko,

Bir gün mahallenin gençleri yolumu kestiler,

_Kız ne işin var senin , elin sünnetsiz kefereleriyle?

Cevap vermeden uzaklaştım.Eve geldiğimde , ağlayarak sorguluyordum kendimi ve diğer arkadaşlarımı.Sanki ben bir suç işlemiştim de hor görülüyordum uyarılıyordum.En çok üzüldüğüm şey ise bu gençlerin dostluk anlayışlarının uzuvlara bağlı olduğuydu.Sanki ben arkadaş seçerken önce bu organı baz almalıydım.Bunlar bu kafadaydı.Nikoyu düşündüm, elinde bir çörek olsa hemen bölüp yarısını vermek yerine hepsini verirdi, benim bölmemi tercih ederdi.Bir de elimden saplı şekerimi kapıp kaçan afacan kardeşimi hatırladım.Uzaktan birde alay ederek şeker buldum yemiindiir , yakalıyamazsaan benimdir...Bir de ablam vardı;Ne zaman bir nadir bulunan meyve ya da yemişim olsa , kendininkini yedikten sonra gelip bana ;

_Hadi gel seninle evcilik oynayalım, diye tuttururdu..Ben de kabul ederdim.

-Şimdi ben senin çocuğunmuşum, sen de benim annemmişin….

-Peki olur

-Annee-

Evet yavrucuğum

-Benim karnım acıktı mama istiyom

-Al çocuğum ….

Derken bütün yemişlerimi yedikten sonra kalkıp oyun bozar , oynamıyorum sıkıldım der giderdi

Evin en küçük çocuğu olmak benim avantajım olmuştu. Her ne kadar o daha küçük anlamaz deseler, ben her yönden algılayabiliyordum ama ne zaman doğrusu bu dur desem , sen ne anlarsın karışma denilip susturulurdum.

Niko yu mu merak ettiniz benim romantik kardeşlerim.?Niko hep ürkekti .Yanıma bir kelebeğin bir çiçeğe konarken incitmekten korkup her an havalanacakmış gibi haliyle yaklaşırdı.Bu ürkekliğine belli ki bizim bıçkınların ona da bir iki uyarısı neden olmuştu.ikimizde birbirimizden kendiliğinden koptuk.


Tarih derslerindeki müfredatlarda geniş yer kaplar Osmanlı Tarihi, Osman Bey den başlayıp, babadan oğla devrederek süregelen hanedanlık ve Teokratik düzen.Ama Teo yu kimse kaale almaz.Temelinde bütünü ve insana saygıyı buyuran öğütleri geçip, hep katli vaciptir şeklinde yürütürler işi..Ne canlar , başlar kılıçtan geçip , ipe gider…Osmanlı da…..


Akdenizden , Atlas okyanusuna uzanan bir yelpaze, Ve İşte Kader anında İslamiyet in ilk sahip çıkanı , ve yayanı. Türkler , Türk gibi kuvvetli sözünün eri , Ve şimdilerde haykıran Türkler…Talas Savaşıyla İslamı tanıyan ve tanıtanlar…Ve bir şarkı dolanırdı dillerimde ;

“Ben Türküm istemem , başka bir ad şan,

Cumhuriyet törem , yasadır ceddim”

Anlamını kelime olarak çözmeye kalktığımda Töre denilen kelimeye takılıyorum çocuk aklımdan çıkıp, sonra da yasanın ceddim olduğuna..bunun Hakkında yorum yapamıyorum.Anladığım şey , Sokrates’in sözüne benziyor.Bir şey anlamadığım..

Bir küreden baktım Anadolu yarımadasına şişman bir yobaz şeklinde gözüktü gözüme iki elini ve iki kısa bacaklarını açmış şekilde , sanki elini kolunu alamıyordu.bir uzvunu bıraksa sanki iki koca kıta alt üst olacaktı.Sonra da kurban derisinden tabaklanmaya hazır post açılımı gibi oldu.

Ben kelimesini hiç sevmedim eskiden beri.Kuranda buyruklarda çok hitaplarda “biz”kelamını birlikten yana değil hep ayrımdan yana alanlara inat.Arkadaşlarım arasında bile takılırdım egoistlere, ”Tekel idaresinde mi çalışıyorsun “? Diye.Bir zamanlar ne çok elemanı vardı..ve kapısında kuyrukları.Ne paralar gitti , kömürlü kömürsüz, filtreli , kokulu vb..Ah ekonomi ve irade güçsüzlüğü ..

Yaratılış icabı mı , donanım gereği mi , paylaşım der dururdum.Bir çiçek bulsam elimde akşama kadar mahallede ne kadar insan varsa burnuna uzatır, kokla diye tuttururdum..Kimi at onu dikeni batacak der , kimi de uzaktan da geliyor çek burnumdan der kaçardı.Nedense ne güzel diyen az çıkardı..Belki de fikir serbestliği başlarına iş açmıştı bir zamanlar.Kaçma içgüdüsü ağır basıyordu kim bilir..

Fatih Sultan Mehmet’in resmine bakıyorum elimdeki saatte, elinde bir gül ü kokluyor.Böyle yaptırmış suretini , şekilcilere inat. O zaman video , kamera yok, teknoloji de eh işte.. ..Bir İtalyan ressam yapmış bu resmi , Türk ya da hanedandan yokmuydu sanatçı ya da becerikli?Vardı elbet ama haram , günah ya..Suret , şekil , put..Halktan biri yapamazdı elbet..Halk koyundur, sürersin çobanın kavalının olduğu sese gider ..ver yesin ört yatsın , besle canı çıkmasın…Koskoca Padişahın yanına varacak kim.?

Kuranda müjdelenen o kumandan vasfı Fatihe nasip oluyor.Ayasofya da titreşen gayrı Müslimler için , en azından bari bunlar , Allaha sığınmayı biliyor , diyerek affetmedi mi?Devşirmeler kendi rızalarıyla Müslüman olmadı mı?Adlarını değiştirmedimi?Sırplardan , Boşnaklardan , Ruslardan , Valide Sultanlarımız olmadı mı? Kuvayi Milliye ruhu yaratılıp, Sonra da Türk Milliyetçisiyiz diye ortaya çıkan grubun, ecdadımız diye bahsettiği kesim, Çandarlı Halil Paşanın neden idam edildiğinin nedenini bilmiyorlar mı?

Bir araştırmacı yazara göre Osmanlı devletinde 235 Sadrazamdan ancak 85 i Türk olup, diğerleri , Sırp , Hırvat, Rum , Ermeni, Neticede Türk kökeninin önemli mevkilerde az yer almasının nedeni ise, Yine dini istismar neticesinde , haram günah gibi çekincelerle bilimden teknolojiden , uzak kalmaları ve yabancı dil bilmemeleri ve anlaşmalara konuşarak çare bulma girişimleriydi belki…

Türkiye Cumhuriyeti , Osmanlı hanedanından bir kalıntı mı?

, Atatürkün başlattığı bunca mücadeleler ve devrimlerin önemi ne?

Nerde kaldı , Laiklik , Özgürlük, Demokratik Hukuk devleti, Şeriat ile bilim birbirine zıt kardeş olmuş.Devlet ve Millet sanki iki ayrı kardeşler,

Türban ve örtü kimlik sembolü oluyor.fiyonklular bizden , dolamalılar sizden .Ve bölünüyoruz önce kendi içimizden.Amerika ne ki, , o zaten kopmuş kökünden.İçinde barındırdığı çeşitlere bakın.Ve yapılan araştırmalarda Kızılderili köklerine..Biz önce kardeşçe ve insanca yaşamayı öğrenmeliyiz , ayrımdan çok birliğe yürümeliyiz.Siyasi oyunlarda din alet olmamalı,

Bir sofi meseli geldi aklıma.

İki derviş yolda giderken bir çobana rastlar.Çoban sorar ;

_Siz neden böyle uzun örtüler örtersiniz…?

Dervişin biri cevap verir;

_İnsanların kusurlarını görmemek ve günaha girmemek için…

Çoban başını kaşır çıplak cepkeniyle ve cevaben;

Ben kimsenin kusuruna bakmadığım için , örtmem de gerekmez..

Eğer bir yerde çok örtü lafı ediliyorsa, kusurlar çoğalıyor demektir….

Ne dedim ki şimdi ben?


Bu arada vereceğim link http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=89049 ite sevgili bir kardeşimin örnek davranışını sergileyen adreslere bakmanızı öneririm

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..