Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '08

 
Kategori
Blog
 

Kargaliçe

Kargaliçe
 

Foto Karga


Bu kadim hikayenin başında, sisler çağından çok daha önce. Karga, Karga olmadan evvel, güçlü bir krallığın varisi olarak iyi bir eğitimden geçiyordu. Savaş sanatları, strateji, matematik ve geometri ve tabi ki büyü sanatları...

Büyüye karşı ilgisi onun mahvolmasına yol açtı. Hocası tarafından lanetlenip, bir kargaya dönüştürüldü. Uzun yıllar insan ömründen çok daha uzun yıllar bir karga bedeninde hapsolmuş devrik bir kral olarak, yüreğine kin doldu. Doldukça nefreti arttı insanoğluna karşı. Ruhlarla beslenen bedeni içindeki nefret arttıkça, daha fazla açlık hisseti. Açlığı arttıkça kaçtığı insanlara yaklaştı. Amacı daha fazla ruh emmekken, ruhunu emmek istediği bir güzele aşık oldu...

Bir cleric olan kız ve babası üzerindeki kötü büyüyü yok etmek için oldukça uğraştılar, zaman içerisinde bedeni insan haline dödü ama, kanatlar yok olmadı. Tamamen iyileştiği zaman krallığının başına geçecek ve sevdiği kraliçe olacaktı. Büyük bir umutla eski şaşalı hayatına sevdiği kişiyle birlikte dönmek isterken, bir yandan da içinde bir şeyler kıpırdanıyordu. Belki de o kanatlardan ya da içindeki kötülük kalıntılarından, sevdiğine söz vermesine rağmen, ruh emme isteğine karşı gelemedi fakat, yaşlı ruhbana yakalandı. Yakalanınca, onca zamanın açlığı öfkeye dönüştü ve kendini yakalayan kişiye tüm nefretini kustu. Yaptığı büyü o kadar güçlüydü ki, sadece babasını değil sevdiğini de istemeden öldürdü. O an kalbi, duyduğu acının gücüyle durdu. Kalbi durmasına rağmen nefes alabiliyordu. Ellerini açıp boş ayalarına baktı. İçindeki çizgiler değişiyordu. Kendi kaderini kendi değiştiriyordu. Bu acıyla yaşayamayacaktı. Kendisini lanetleyerek, öldürdü...

Küçük bir çocuk ablasıyla ağaçların arasında kaçan köpeğinin peşinden telaşla dolaşıyordu. Anneleri ormana girmemeleri için onları sıkıca tembihlemişti. Sadece köyün erkekleri birlikte ve gündüz derinlerine inmeden orman kıyılarında avlanır ve odun toplardı. Orman kötü büyüler, yaratıklarla doluydu. Havlama sesleri gittikçe yakınlaştı ve döndükleri son ağacın arkasında köpeklerini gördüler. Sevinçle yanına koştuklarında köpeğin garip bir karaltının başında durduğu ve ona havladığını gördüler.

Korkuyla geriye kaçtılar. Büyük ağacan yanında köpeklerine seslendiler ama, gelmemekte diretiyor, karaltının etrafında dönüp duruyordu. Titrek adımlarla köpeğin yanına gittiklerinde onu gördüler. Üzerindeki elbiseleri kısmen yanmış, isten kararmış yüzünde gece karanlığında sadece gözlerinin akı belli olan ve kocaman kanatları olan bir insandı bu. Karga...

Başka bir boyutta kendine gelmişti. Geçmişiyle ilgili tek hatırladığı sevgilisinin yüzü ve duyduğu derin acıydı. Çocukların ormandan çıkmalarına yardımcı oldu. Onlarda onu evlerine götürüp sakladılar. Zaman içerisinde insanlara alıştı. Sık sık ormana gitmesine ve orada acısıyla kendisini kahretmesine rağmen, bu insanları sevdi. Bir taş kalp ne kadar sevebilirse...

Pek çok savaşa katıldı ve iyilerin yanında yer aldı. İnsanlar yarı kuş, yarı insan bu yaratığı kulaktan kulağa ve her seferinde bir şeyler ekleyerek anlattılar. Bu yüzden ne zaman bir kahramana ihtiyaç duyulsa ona ulaştılar. Her savaşında geçmişle ilgili daha fazla hatıraya sahip oldu. Kendisiyle ilgili pek çok şeyi keşfetti ve bu daha fazla acıya sebep oldu. Ölmesi imkansızdı. Açılan yaralar, hemen iyileşiyor, asla yaşlanmıyordu. Değer verdikleri hayatından birer birer ayrılırken acısı daha da artıyordu. Kendisini bulan küçük çocukların uzun yaşamları bile onlarca yıl evvel son bulmuştu. Artık ormandan sadece kendisine ihtiyaç duyulduğunda çıkıyordu. İnsanların arasında bağlanabileceği kimse yoktu.

Ve bir gün kendisi için bir umut ışığı belirdi. Beraber çarpıştığı bir necromencer ın tek sevdiğini canlandırabileceğini öğrendiğinde, ilk defa, hayatında ilk defa içinde iyi bir şeylerin vücut bulduğunu hissetti.

Necromencer ondan kalbini vermesini istedi. Elini göğüs kafesine sokup, tek bir hamlede taşlaşmış kalbini çıkarıp verdi. Necromencer bildiği tüm canladırma büyülerini sırayla yaptı. Son büyüyle kalp atmaya başladı, yüzünde bir ışıltı belirdi karganın. Sanki çok belirsiz de olsa gülümsüyor gibiydi. Aniden bir ışık şavkı her yeri doldurdu. Kamaşan gözlerini eliyle korudu. Kadim lisanda bir şeyler duydu ve yere yığıldı. Kendine geldiğinde kalp yoktu. Necromencer başını ellerinin arasına almış, uğradığı ilk başarısızlığın hayal kırıklığıyla, "canlandı" diyebildi.

Sessizlik yıllarca sürdü sanki. Necromencer ayağa kalkıp, karga ya döndü. Ağır ağır konuşuyordu. "Sevdiğin canlandı genç adam. Genç değilsin ama değil mi?" Karga bir şey demek istedi ama, ağzından bir şey çıkmadı. Büyücü konuşmasına devam etti. "Söyleme ama, üzerindeki laneti anladım. Başarısız olmama sen sebep oldun. Aslında tam bir başarısızlık denemez. Kalbin canlandı. Eskisi gibi atıyor ve bir vücuda sahip artık." Burada sustu. Nasıl söyleyebileceğini düşünüyor gibiydi. İki elini Karga nın omuzlarına koyup, gözlerinin içine bakarak devam etti. " Senin onu bulman gerekecek. O zaman kalbin ait olduğu yere dönecek ve ancak o zaman lanetin son bulacak."

Karga çağlar ve boyutlar boyunca kalbini aradı. İnsanların mistizme inanmadığı, para denen şeyin çok değerli olduğu, elde etmek için türlü hilelere ve sömürüye hiç çekinmeden başvurabilen bu dünyada bulana dek. Bu dünya pek çok kötü şeye sahip olsa da içinde aşk da var.

Kalbinin attığı bedeni buldu ve Karga ile Kargaliçenin gerçek hikayesi bu andan sonra başladı. Sanırım yaşlanmak ve kırışmak muhteşem bir şey olacak...

 
Toplam blog
: 40
: 7324
Kayıt tarihi
: 20.03.07
 
 

Karga, kargagiller (Corvidae) familyasından Corvus cinsini oluşturan, iri yapılı, düz gagalı, pençel..