Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '08

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Karın gülümseten yüzü

Karın gülümseten yüzü
 

Güneşte açan çiçekler varlıklarını kışın yağan kara borçludurlar!

Kurak toprakların yazın nasıl susadıklarını, adeta bir damla yağmur için nasıl heyecan ve ümitle beklediklerini iyi bilen birisi olarak bir kış değerlendirmesi yapmak istedim. İstanbul’da hala yazdan kalma günlerin içimi bunaltan, ruhumu daraltan güzelliğini sizlere anlatamam herhalde! Gerçi bugün hafiften atıştıran kar ve soğuk hava biraz da olsun içimi ferahlattı, yüzümü güldürdü. Hele bir de sabahın erken saatlerinde babamdan gelen telefon beni memleketimin bembeyaz yüzünü hayal etmeme, çiftçinin umudu, ekmeğin habercisi karın güzelliğini ve sıcaklığını düşünmeme sebep oldu. Şimdilerde yaşayamaz oldum çocukluğumda yaşadığım kışları ama ara sıra da olsa böyle güzel haberler almak ve maziyi hatırlamak hoş oluyor. Suyun ne demek olduğunu bilir Anadolu çiftçisi, karın ne anlama geldiğini belki de en okumuşundan daha da iyi bilir: Kar ekin demektir, buğday, arpa, bereket, bolluk demektir. Kar yüksek tepelerden yıl boyu akan derelerin kaynağı, yeraltından fışkıran suların varlığı, yazın kavurucu sıcağında sarı uzun saçlarını hafif bir rüzgar eşliğinde dalgalandıran başakların var olma sebebidir. Kar, her ne kadar günümüzde artan şehirleşme ile azalsa da, çocuklar için değişik ve lezzeti apayrı bir oyuncaktır. Kar bir fotoğraftır, bir masumiyet ve saflık işaretidir, kuru ayazın bile karşısında düz çökebildiği bir ferahlıktır.

Çocukluğum bütün bunları görebilmem için bana müthiş fırsatlar verdi. Küçük bir kasabada doğup büyümenin verdiği avantajlardan birisi olarak değerlendirmişimdir bunu. Çocukluğumu doya doya yaşadım ve o günleri hatırladıkça gülümseyişim hayatımda değişilmeyecek lezzettedir. Üşürdüm hep, okuldan eve dönene kadar ellerim ve özellikle ayak parmaklarım o kadar üşürdü ki çoğu zaman ağlardım bu yüzden. Sıcacık kuzune sobanın başında ısınmak için saatlerce oturduğumu hatırlarım. Her şeye rağmen, dışarı çıkıp kartopu oynamaktan, kardan adamlar yapmaktan, ağaçların üzerine biriken karları seyretmekten ve dik bir yokuşu buzlaştırıp aşağıya doğru yuvarlanmaktan kendimi alamazdım. Babamla birlikte pencereden yağan karı seyrederdik hep. “İnşallah sabaha bir metre olur.” Diye dua ederdi babam durmadan. Bunu ilerleyen yaşlarımda, özellikle son bir iki yılda daha da iyi anladım. Öyle ki; küresel ısınma, kutuplarda buzulların kendilerini sıcaklığın cazibesine kaptırmaları, başta büyük şehirlerimiz olmak üzere yazın yaşanan susuzluk meselesi gibi günümüzde bilim adamlarının bile çözmekte zorlandıkları bu durumun farkına yıllar önce bu basit ve yalın cümle ile varmıştı babam. Kar ilaçtır; ateşler içinde yanan bir hastanın tek ve vazgeçilmez ilacıdır belki de, alternatifi olmayan bir ilaç!

Gülümse!

Gülümse!
Çıplak ayaklarım üşüyor yine
Steplerin üzerinde akşamdan kalma beyaz tanecikler.
Ben küçükken bir başkaydı bu beyazlar;
Böyle pencere arkalarına saklanmak yoktu,
Yoktu böyle beyazdan dert yanmak.
Parmak uçlarımı hissetmezdim o zamanlar,
Bıkmazdım iki gün sonra eriyeceğini bildiğim halde
Kardan adamlar yapmaktan.
Aldırmazdım ıslanan çoraplarıma,
Kızarıp akan burnuma...

Gülümse!
Bahçeyi gören pencereye buğular düşmüş
Fondan bardak şangırtıları,
Sobanın üzerinden fokur fokur su nağmeleri
Ve izler; yüreğime yer etmiş...
Babaannemin ördüğü yünden çoraplar
Cicili bicili eldivenler, kazaklar
Ve gülümseyişi dolanırken boynuma kaşkollar...

Gülümse!
Kestanelerin kokusu hala burnumda
Pişmaniye yapmak için beklediğimiz ayzlar
Ve muhabbetler küçük bir odada;
Kahkahalar, latifeler, şarkılar
Gece yarılarına kadar.

Gülümse!
İyi bir neden bulacaksın.

 
Toplam blog
: 9
: 1392
Kayıt tarihi
: 30.10.07
 
 

1983 Karaman doğumluyum. Boğaziçi Üniversitesi, Uluslararası Ticaret Bölümü öğrencisiyim. Değişen dü..