Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

12 Kasım '15

 
Kategori
Güncel
 

Karınca misali safımız belli olsun!

Karınca misali safımız belli olsun!
 

Karınca misali safımız belli olsun! Yeter ki kertenkele gibi zulmün ateşini körükleyenlerden olmasın.


“Tevhidin sembolü Hz. İbrahim, Nemrud'un putlarını baltayla teker teker kırıp yer ile yeksan edince, o azgın kavim: 

"Dediler ki: putlarınızın intikamını almak istiyorsanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin."

 Ve Nemrud, İbrahim Peygamberin ateşte yakılması emrini verdi.

Bunun üzerine putperest halkın çoluğu çocuğu, genci ihtiyarı seferber olup, ne kadar odun, ağaç varsa kesip, büyük bir meydana toplamaya başladılar. 
Böylece bu odun hamalları, bir ay odun taşıyıp getirdiler ve dağlar gibi odunları yığdılar.

Tam yedi gün yedi gece de bu odunların tutuşturulması sürdü.

Öylesine büyük bir ateş yakıldı ki, görenlerin korkudan dudakları uçukladı. Tutuşan odunların alevleri göklere yükseliyor, bu alevler bir günlük mesafeden gözüküyordu.

Ateşin şiddet ve dehşetinden vahşi hayvanlar dahi korkup kaçmışlardı. 
Nihayet sıra İbrahim Aleyhisselam'ı ateşe atmaya geldi, ama yaklaşabilmek mümkün mü?

Ateş öylesine korkunç, alevler öylesine hararetliydi ki, ne insan yaklaşabiliyor, ne de civarda kuş uçabiliyordu.

Şayet uçacak olsa, kebap olup aşağı düşer, biraz yaklaşanda da tüy tüs bırakmaz yakardı. 
 

Bunun üzerine bir mancınık yaptılar. Bu mancınıkla Hz. İbrahim'i o cehennemî ateşe atacak ve çatır çatır yakacaklardı.

Yaksınlar da, insanlar Nemrud'un ne kadar güçlü olduğunu anlasın ve bir daha ona karşı gelemesinler.

Bundan böyle Hz. İbrahim ve onun yolundan gidecek olanlar bir daha putları kırmaya cesaret edemesinler… 

Rivayet edilir ki, bu sırada minicik bir karınca, küçücük ağzına bir damla su alıp, o bulutları yalayan korkunç alevlere doğru koşmaya başlamış.

O esnada bir başka karınca ise, onun bu telaşını görmüş ve yanına yanaşıp: 
"Böyle koştura, koştura nereye gidiyorsun?" diye sormuş. Ağzında bir damla su taşıyan karınca demiş ki: 

"Duydum ki Nemrud, Hz. İbrahim'i yakmak için büyük bir ateş tutuşturmuş. 
İşte o ateşi söndürmek için koşuyorum." Tabi bu cevabı işiten diğer karınca acı acı gülmüş ve arkadaşına:

"Yahu o cehennemi andıran ateşe karşı senin bir damla suyun ne yapabilir ki?" deyince, su taşıyan karınca: 

"Olsun! Hiç olmazsa dostluğum belli olsun! Tarafım belli olsun!" demiş.

Tabi bu olayda kertenkele de kendisine bir görev üstlenmiş. O da Hz. İbrahim'in ateşini güya harlatmak için üflüyormuş. Bir arkadaşı onun bu nefes nefese üfürüşünü görünce söylemeden geçememiş: 

"Yahu ateş zaten harlamış, gürlemiş, dağlar gibi olmuş. Sen üflesen ne olur üflemesen ne olur?" Diğeri cevap vermiş: 

"Olsun! Düşmanlığım belli olun, safım belli olsun!"

Evet, mesele safımın belli olmasıysa, kimden yana olduğumsa,

Tarafım ve safım bellidir.

Safım; Hak’tan yandır.

Safım, haklıdan yandır.

Safım; mazlumdan yandır.

Safım, doğrudan yanadır.

Safım, helal kazançtan yandır.

Safım, mahşerden korkanların yanıdır.

Safım, kul hakkı yemeyenlerin yanıdır.

Safım, demokrasiden olanların yanıdır.

Safım, düşüncesinden dolayı zulüme uğrayanların yanıdır.
Safım, “yaratandan ötrü yaratılanı hoş görenlerin” yanıdır.

Safım, zalimin zulmüne “dur”  diyenlerin yanıdır.

Tüm bu söylediklerime rağmen

Hala soruyorlar bana, "kimden yanasın?" diye. 

İnsandan yanayım,
Kardeşlik türkülerinden.
Dağ çiçeklerinden.
Sevda dergâhlarından.
Yetmez mi?

Karınca misali safımız belli olsun!

Yeter ki kertenkele gibi zulmün ateşini körükleyenlerden olmasın.

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…

Ali Galip AKYILDIRIM

Eğitimci/Yazar

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..