Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

Karışık misina misali

Karışık misina misali
 

KARIŞIK MİSİNA


Merak ediyorum.
Merakımın muhatabı olan konu hakkında kafam hala bir şeyleri algılamıyor.
Basmıyor.
Anlamıyor.

Efendim son dalga Ergenekon Operasyonları ile ilgili ilginç şahsiyetler bir bir göz altına alındı.
Göz altına alınmayan ilginç bir şahsiyet ki bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine kendisini ve demeçlerini dikkatle izliyordum.
Uzun yıllar oldu.
O çok sevdiğim arkadaşım “bu isme dikkat et Nihat” demişti yıllar önce ayak üstü bir sohbetimiz de.
İyi hatırlıyorum, “neden?” demiştim.
“O çok sevdiğim dostum “sen bu isme dikkat et üstadım” demişti kafasını sallayarak.
Yıllarca dikkat ettim bu isme.
Ve bu isim her demeci ve attığı her adımla arkadaşımın bana yapmış olduğu tavsiyeyi hiç boş çıkarmadı.
O şahsiyet ki hani yakın zaman da 367 denen hukuk skandalının mimarıydı.

Neyse!
İzleyip göreceğiz son gözaltılarla Ergenekon Davası hangi mecralara doğru yönünü çevirecek.
On gün ertelendi dava.
Durum vahim.
Her an her şey olabilir.
Son dalga göz altılarının hepsi namlı isim.
Hele hele Tuncer Kılınç ismi ki en göze batanı.
Hani herkes Yalçın Küçük falan diyor amma iş öyle değil.
Tuncer Kılınç, bir dönem görevi gereği enteresan bir nokta da olan kişi.

Biliyorsunuz ki mutlaka biliyorsunuzudur efendim, akşama kadar okuyoruz.
İşimiz ne?
Tuncer Kılınç ki kendisi Orgeneral’dir.
Ve muhterem emeklidir.
Bir dönem MGK Genel Sekreterliği görevinde bulunmuştur.
Hani şu demokrasinin tepesindeki demokles kılıcı var ya, işte oranın en itibarlı paşalarındandır.
Biliyorsunuz, memlekette bir şey yapmak istiyorsa asker, MGK yolu ile tavsiyelerde! bulunur.
Ve seçilmiş hükümet, bu tavsiyeleri yerine getirmekle mükelleftir.
Aksini yapamaz.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst düzeydeki tavsiye organıdır.
Bazen derim de “ben oyumu vermesem olmaz mı?” diye.
Hemen çevremdeki bildik ve de tanıdıklar “olur mu öyle şey?” diye tepecağızıma binerler.
Ve malum olarak ben deniz de geri adım atmak zorunda kalırım, ama verdiğim oyunda kıymet-i harbiyesinin olmadığını bilirim.
Zaten hep karavanadır benim oyum.
Bu güne kadar iktidar olacak partiyi bir türlü tutturamadım.
Tuttursam da anlamı olmayacağını bilirim.

Asker de öğretmişlerdi “Komutanlarınız sizin adınıza düşünür, siz sadece söyleneni yapın” ilkesini.
Biz de sadece verilen işi yapar, sekizli sıraya geçer ve her sabah marşlar eşliğinde eğitim sahasına giderdik.
Akşama kadar aynı hareketleri yapmaktan gına gelirdi.
İşin doğrusu bu.
Günde kaç km. yürürdük, doğrusu bilmiyorum.
Ama hatırı sayılır bir yol yürüdüğümüz kesindi.
Aslında lafı uzatmaya fazla da gerek yok ve ben askerlikten bir şey anlamıştım, “hiçbir şey düşünmemeyi”.
Düşünmeye kalkarsam kafayı tırlatacağımı iyi biliyordum.
Sivil hayatımızda da durum farklı değildiki.
MGK bu işlevini aynen sürdürüyor.
“Siz verin oyunuzu ve demokrasicilik oyunumuzu bu şekilde oynayalım, gerisi size ne, biz düşünürüz sizin yerinize.”
Aynen bu değil mi?
Aksine bir şey var mı sivil hayatımız da?

Of be akşam akşam konuyu dağıttım yine.

Neyse geçelim bunları ve dönelim biz bu günkü gözaltılara.
Sahi bir isim vardı Ergun Özbudun.
Hani şu Anayasa Profösörü.
Yanına birilerini daha almış, bir sivil anayasa yapma çabası içerisindeydi.
Referandumlar falan yapılmıştı.
Ne oldu?
Merak ediyorum işte.
Kafam takıldı ve yanıt bulamıyorum bu duruma.
Sivil Anayasaydı, Ergenekondu.

Valla anlamadım ben bu işi.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..