Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '07

 
Kategori
Eğitim
 

Karnem zil çalıyor

Çocuklarımız bugün okula başlıyor. Birçoğumuz okul alışverişlerini yaptık, imkanlarımızı zorlayarak onlara yeni kıyafetler, defterler, çantalar aldık. Sabah kahvaltılarını yaptırdık, okula uğurladık. Hepimizde aynı tasa: Bu kadar uğraşıyoruz, masrafa giriyoruz; acaba benim çocuğum okur mu? Belki de işi şansa bırakmamak için dersaneye kaydettirdik. Kısacası görevimizi yaptık. Görevlerimizi yerine getirmenin rahatlığıyla akşam olunca yemekten sonra televizyonun karşısına kurulup sezonu açan dizileri peşi sıra seyredeceğiz ki ertesi gün işyerinde ya da komşudayken malzeme çıksın. Dizilerden fırsat bulursak bir ara çocuklarımıza: "Bugün neler yaptınız okulda, aman derslerina çalışmayı ihmal etme. "diyeceğiz.

Büyük bir ihtimalle yukarıdaki tablo ilk veli toplantısına kadar sürecek, toplantıda sınav sonuçları açıklanınca asık suratla eve gelip başlayacağız saymaya. İşte bu sayıp dökmeler, inanın öğrenciyi motive etmiyor. 18 yıllık öğretmenlik yaşamım boyunca öğrencilerim en çok bu "fırça"lardan yakınmıştır. Öyle cümleler vardır ki bunlar öğrencilerin çalışma azimlerini kırar, onları derslerden iyice uzaklaştırır. Aklımda kaldığı kadarıyla bunlardan birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum:

*Bizim zamanımızda....diye başlayan bütün cümleler
*Ben dersaneye gitmeden sınavı kazandım.
*Ben hem okudum hem çalıştım, babamdan beş kuruş para almadım.
*Biz bırakın test kitabını, roman bile bulamıyorduk.
*Biz öğretmenlerimize çok saygılıydık.
*Müzik dinleyerek ders çalışma.
*Sınavı kazanırsan sana araba alacağım.
*Komşunun oğlu sabahlara kadar ders çalışıyor.
*Yemeyip yediriyor, giymeyip giydiriyoruz daha ne istiyorsun?
*Ben nasıl cebine harçlığını koyuyorsam, sen de sınıfını geçmek zorundasın.
*Benim oğlum derece yapar.
*Sen barajı bile geçemezsin.
*Sıkma canını, özel ders aldırırız; kazanırsın sınavı.

Bu listeyi uzatabiriz; ama gerek yok. Çocuklarımız sınavı kazanınca ya da sınıflarını geçince yarış kazanmış bir at sahibi gibi hissediyorsak kendimizi, yanlışın ta ortasındayız. Çocuklarımız kendi yeteneklerine göre bir mesleği seçmek için üniversite okumaları gerektiği bilincine ulaşamamışlarsa / bu bilince ulaşmaları için katkıda bulunmamışsak atacağımız adımlar pek bir işe yaramayacaktır. Peki onlarla nasıl konuşmalıyız? Bence bunun konuşma kalıpları yok. Her öğrencinin psikolojisi farklı olduğu için kendi çocuğumuza uygun cümlelerin neler olduğunu düşünüp bulmalıyız.

Yeri gelmişken çocukların ders çalışmalarını engelleyen televizyon dizilerinden ve bilgisayardan bahsetmek istiyorum biraz da. Gözlemlerime göre diziler çocuklarda bağımlılık yapıyor, öbür bölümde neler olacağını merak ettikleri için televizyonun başından kalkmıyorlar. Bu bizim için de geçerli. Bence diziler yerine güzel bir film seçilip ailece seyredilebilir. İletişimi kolaylaştırması gereken internetin sadece sohbet için kullanıldığı MSN ise uzun bir yazının konusu. Bence bu konuda bizlerin çocuklarımızla oturup sağlıklı bir karara varması şart.

Bir öğretmen olarak bazı gözlemlerimi paylaşmak istedim;bence en doğru kararı çocuklarınızı tanıyan sizler vereceksiniz.Unutmayalım ki yasakladığımız bir eylemi kendimiz yaparsak bu yasağın hiçbir anlamı yoktur. Sigara içen bir babanın oğluna "Sigara içme! " demesi gibi. Yeni öğretim yılının herkese hayırlı olmasını diliyorum.
 
Toplam blog
: 114
: 1620
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

1964'te Ankara'da doğdum. Meslek lisesinin elektrik bölümünü bitirip fabrikada ve şantiyede çalıştım..