Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '12

 
Kategori
Güncel
 

Karnından sıpayı, sırtından sopayı...

Karnından sıpayı, sırtından sopayı...
 

"Saçı uzun aklı kısa " denilmiş yüzyıllar boyu...


Bütün özel günler , en çok bir hafta için güncelliğini sürdürebilme özelliğine sahiptir... Bir hafta sonra yine  "kadının adı olmayacak"...  Bizim gibi ataerkil  geleneği olan , İslam dinini hemen her konuda olduğu gibi, kadının yeri konusunda da yanlış yorumlayagelen bir toplumun, kadına  hak ettiği saygıyı vermesi için  daha çok yol katetmesi gerekiyor...  

Şiddet gören kadının eşinin annesi, büyük bir olasılıkla  şiddet gören kadındır. Yani "rol model"dir. Annesinin babası tarafından  fiziksel ya da en hafifinden psikolojik şiddet gördüğüne şahit olarak büyüyen çocuk,evlendiğinde eşine aynı  muameleyi son derece doğal görecektir. Çocuk yetiştirmede erkek çocuk her zaman ayrıcalıklıdır toplumumuzda...  Geçenlerde seksen küsür yaşlarında olan ,dayım , annem ,annemin amca kızının konuşmaları toplumumuzun bu konudaki anlayışına tutulan bir aynaydı. Annemle amca kızı sanırım 8-10 yaşlarında iken , dayım bunları fırsat buldukça dövermiş. O da bunlardan iki yaş kadar büyük, işte çocuk kavgası, dövmek dedimse,  saçını çekmek, ittirmektir çok olsa... Burada dikkat çeken büyüklerin tepkisi. "Biz gider dedemize şikayet ederdik" diye anlatıyorlar annemle amca kızı. Dedelerinin verdiği cevap "Oğlanlara çatılmaz,kavağın altına yatılmaz"...İşte... "Evlendiğin eve gelinlikle girdin,kefenle çıkacaksın" öğretisinin temeli...  "Erkek her zaman haklıdır,her zaman güçlüdür, kadın boyun eğmek denileni yapmak zorundadır " da,bu öğretinin açılımıdır... 

Çoğu atasözlerimiz, çağımızın gerisinde kalmış ya da doğruluğu kanıtlanamamış sözlerden ne yazık ki. Bunlardan biri de,"Kadının karnından sıpayı,sırtından sopayı eksik etmeyeceksin"...  :(((

Kadın, erkek, çocuk  ne fark eder ; aslolan "insan"dır.  Karşımızdakini  önce insan olarak göremediğimiz sürece kuvvetli olan zayıfı her fırsatta ezecektir. Bugün haberlerde;  ağladığı için bebeğini duvara çarpan bir babanın haberi vardı.Ayrıca eşini  de bıçaklamış,babaannenin haberi oluyor,hastaneye götürüyor onları.  Küfür edenlere çok kızarım ama bu haberi duyunca hem ağladım hem o insan kılığındaki hayvana küfrettim. ..

Madalyonun diğer yüzünde ise, haklı olan veya ezilenin hataları var...Haklı iken haksız konuma düşmek istemiyorsak , aklımızı kullanmakta  sayısız yarar olacağı kanısındayım...

İlişkilerde, kimi zaman politik olmak, "esnek" olmak bize çok şey kazandırabilir.Ezilen hakkı yenen , çocuk dışındaki diğer insanlar , yetişkinler  bunu akıllarından çıkarmamalılar. Karşımızdaki eğitim düzeyi düşük, zekadan yana da şanslı olmayan biri,  ya da yapı itibariyle inatçı,saplantılı bir kişiliğe sahip olabilir. Ona bir şeyi kabul ettirmek ; onun dilinden konuşmakla , fikirlerini, onun doğrularını  o an için kabul etmiş görünmekle mümkün olabilir.

Her insanın bir "son noktası" vardır ,amiyane tabirle "tepesinin tasının attığı atabileceği" nokta... Sosyolog veya psikolog değilim ama edindiğim gözlem ve bilgilerime bağlı olarak şunu söyleyebilirim, ikili veya çoklu ilişkilerdeki sorunlar insanların  karşılarındaki kişileri  tanıma  , onların  kafa yapılarına  göre hitap etme  yeteneğini kazanamamış olmalarından kaynaklanıyor. Buna dilimizde"nabza göre şerbet vermek"deniliyor. Şimdi ...Kendilerine "feminist" diyen hemcinslerim veya niye ben verecekmişim o şerbeti, o versin diyen, eğilip bükülmeye gelmeyen yapıdaki insanlar "nalıncı keseri"ni oynayacaklar... (Nalıncı, keseri hep kendinden yana kullanırmış,keser de"hep bana hep bana" dermiş. ...) Psikologlar ve psikiyatrlar, esnek olanın her zaman kontrolü elinde tutabilen olduğunu savunuyorlar. Ne kadar sert  olursak o kadar kırılma olanağımız yüksektir,oysa  gerektiğinde -geçici olarak- eğilirsek,  ne kendimiz kırılırız ne de karşımızdakinin canını yakarız. Bana göre,bu; sadece aile ilişkilerinde değil,trafikte,okulda , iş yerinde her yerde.  göz ardı edilmemesi gereken bir davranış biçimi...

"PEKİ"   "HAKLISIN"  "TAMAM"   sözcükleri ile  ne  çok  dağ  aşabiliriz oysa... Havanın gerildiğini hissedip , birkaç adım geri çekilmekle hiçbir şey kaybetmeyiz aksine  bu geri çekilme taktiği ile birçok savaşın üstesinden gelebiliriz...  Eşlerinden dayak yiyen kadınlar asla böyle bir davranışı hak etmiyorlar ve eşini döven erkek acizliğini,zavallığını ortaya koymaktan başka birşey yapmıyor.  Bu herkesin bildiği bir gerçek .Benim söylemek istediğim, bu kadınlar  akıllarını kullansalar, kocalarının nerede   o istemedikleri tepkiyi verecek  duruma geleceklerini bilseler , yani onları gerektiği gibi tanısalar ,  bu tür  istenmeyen olaylarda, hatırı sayılır bir azalma olur ...    Mu?  Bence olur  ... 

 Bence...  Kadın "ayaklarının üzerinde durma" becerisini göstermeli,  kocasını gölgesinde barınacağı  bir dağ olarak görmemeli. Bunun için kendini  eğitmeli,yetiştirmeli. Sonra da yetiştirdiği erkek çocuklarını,ilerdeki eşine nasıl davranacağı konusunda eğitmeli...     Kısaca,  kadının sorunlarının çözümü,  yine kadında...

Bütün kadınlarımızın daha mutlu, daha onurlu,daha saygın olacakları günlere ulaşmaları  dileğiyle, kadınlar gününü kutlarım...

 
Toplam blog
: 307
: 1382
Kayıt tarihi
: 08.08.07
 
 

Emekli Türkçe öğretmeniyim.Şimdi Marmara Üniversitesi bünyesinde bulunan, Atatürk Eğitim Enstitüsü ..