Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Karpuz

Hiç yapmadığım şeyi yaptım dün. Arabayla hızla giderken dörtlüleri yakıp arabayı arıza şeridine çekip kendimi dışarı attım. Koştum. Arkada yol kenarına kamyonetini park etmiş kamyoncuya doğru.

Tamam hava çok sıcaktı. Tamam gün boyu çok terlemiştim. Tamam tüm gün boyu şöyle sulu, soğuk bir karpuz olsa da yesek diye dövünmüştük. Ama çölde su bulmuş gibi karpuzcaya doğru sevinçle koşarak gitmek? Kendimi kaybetmeme sebep olan neydi? Bilmiyorum. İşte öyle bir gün olmuştu bu da ve benim canım çok karpuz istemişti.

Karpuzcuya "selamın aleyküm abi" dedim. Sandalyede oturmuş kucağındaki eski radyodan müzik dinliyordu. Yaşlı bir adamdı. Yerinden kalkmaya yeltendi ağır hareketlerle. "Baba dur ya ben seçerim" dedim. "Olmaz oğlum olmaazz" dedi. Yavaşça doğruldu. "Eveeett" dedi. "Karpuzumuz çok güzel." Gözlüklerine takıldı gözüm. Gözlüğün sağ sapı ve sol camı yoktu. Sağ camı da çatlaktı. Bir karpuza uzandı. "Eveeet" dedi. Karpuza iki avuç içiyle dokunup donakaldı. Noluyor yahu, adam uyuya mı kaldı diye düşünürken ben, o elleri sabit şekilde boynunu bana çevirip "artık karpuzun iyisini sadece dokunarak seçebiliyorum" dedi. "Hoplatmadan, zıplatmadan yani" dedi. Vay anasını sayın seyirciler. Amcanın yarattığı samimi ortamdan ötürü ben de sohbet etmek istedim. "Valla bütün gün canım karpuz çekti bugün" dedim. Biran önce ellerini karpuzdan ayırmasını ve bebeğimi bana vermesini istiyordum. Ama daha bir süre daha bekledi o şekilde. "Kendi kendine başını salladı ve biraz sonra bu karpuz güzel" dedi. Karpuzu eline alıp "keseyim mi?" dedi, çok kendinden emin bir ifadeyle. "Eminim ki güzeldir, gerek yok" dedim.

"Olmazzzzzz" dedi başını gökyözüne kaldırarak.

"Babandan bile alsan karpuz kestirecen!"

"Karpuzcunun boynunun borcudur bu!" dedi.

"Eh iyi bari" dedim.

Sonrasında yine yavaş hareketlerle karpuzu bırakıp bıçağı aramaya başladı. Kamyonetinin kasasının arkasına doğru eğilince tek saplı, tek camlı, diğer camı çatlak gözlüğü yere düştü. "Hay babanı skim senin gibi gözlüğün" dedi. Dayanamadım sordum, "gözlüğün başına hep böyle kazalar mı geliyor" dedim. "Yeni bu gözlük daha" dedi. Kahvede bulmuş. Gazeteyi okuyamıyormuş, öyle kenarda bu gözlüğü görmüş. Birisi atıp gitmiş mi ne... "Baktım okunuyor ben de aldım" dedi. "İşe yarıyor" dedi. Gözlüğü tekrar takıp, boş camın arkasındaki gözü ile göz kırptı. O anda anladım ki o gözlüğü parasızlıktan kullanmıyor. Sadece bağkura gitmeye, gözlük yaptırmaya falan üşendiğinden o gözlüğü kullanıyordu. Anladım çünkü yerinde olsam ben de öyle yapardım. Ben de ona göz kırptım. o bu arada karpuzu yavaş ama istikrarlı hareketlerle kesmiş ve kabuktaki üçgen kesiğin ortasına bıçağı saplayıp bana karpuzu uzatmıştı.

"Görüyor musun" dedi. "Bal bal" dedi. Fakat bana uzattığı parça hayatımda gördüğüm en kelek karpuzdan alınmıştı. Hatta mevzu bahis meyvenin karpuz olduğunu bilmesem onu kabak da sanabilirdim. Çaresiz karpuzu aldım ve ısırdım. Tadı da olabildiğince kötüydü. "Yok ben almayayım" diyecektim ama duruşu, kendine ve malına güveni o kadar hat safhadaydı ki, sanki yaşayan tek kurtuluş savaşı gazisiydi de kendisine madalya takılacak gibiydi. O adamı bozamazdım. "Çok kötü" diyemezdim. Üstelik tavrının oyun olduğunu, bu tripleri yıllardır kötü karpuz satmak için kullandığını biliyordum. Oyun olduğuna kesin eminsem de onu kırmaya daha doğrusu tiyatrodan da olsa onun kırgın halini görmeye dayanmazdım.

"Harika!" dedim. "Harika karpuz!"

Amca gevrek bir kahkaha attı. Keyfi iyice yerine gelmişti. "Dedim sana ama" dedi. "Bal bu bal..."

Ve bunu dedikten sonra, öncekinden çok daha hızlı hareketlerle, sanki 20 yaş gençleşmişcesine karpuzu tarttı ve "11 lira 80 kuruş" dedi. "On lira versen yeter" dedi.

Ben de cüzdanımdan uzun zamandır kimseye kakalayamadığım, bir gün sevgilim olur da bir garsona bahşiş bırakmak zorunda kalırsam diye sakladığım, bir şekilde cebime girivermiş sahte onluğu çıkarıp karpuzcuya uzattım. Karpuzcu parayı aldığı anda, daha o sahte paranın şüphe uyandırıcı kayganlığını hisseder hissetmez yüzü çiddileşti. Parayı şöyle iki eliyle iki ucundan tutup şöyle bir açıp baktı ve tam bana "bu para sahte" diye geri uzatacaktı ki bu sefer ben en mutlu, en heyecanlı sesimle "gerçekten de bu karpuzu yemek için sabırsızlanıyorum" dedim. "Son paramı da size verdim" dedim çoşkumu dizginleyemiyormuş gibi yaparak. Ama bir şey diyeyim mi, gerçekten de çok güzel oynadım. Yani en az onun kadar iyi oynadım. Sanırım bu sefer de o benim oyunculuğumun hakkını vermek için parayı geri vermekten vazgeçip "afiyet olsun" dedi.

"Haydi kolay gelsin" deyip karpuzu alıp arabaya doğru giderken arkamdan bir küfür geldi gibi geldi bana. Umursamadım. Arabamın yanına ulaşınca karpuzu bariyerlerin dışına doğru bıraktım. Başka poşetlerde başka karpuzlar da gördüm, göbeği üçgen şeklinde kesik. İlk kurban değildim. Tam o anda arkamdan yediğim küfürün ne olduğunu idrak ettim.

"Hay babanı s.k.m" dedim. Karpuz cesetlerine bakıp...
 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..