Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '09

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Kars-Ani Harabeleri-Ardahan-Artvin

Kars-Ani Harabeleri-Ardahan-Artvin
 

Ani Harabeleri-Kars


Rotamız Kars Ani harabeleri ile başlıyor (hatta Ermenistan sınırından da diyebilirim. Harebelerin bulunduğu yerde Arpaçay Deresi Türkiye ile Ermenistan'ı bir birinde ayırıyor) Yusufeli, Ardahan-Artvin, Rize olarak devam ediyor veTrabzonda son buluyor.Bu yazımızda Artvin’e kadar olan bölümdeyiz devamı sonraki yazılardaJ

Ani Kars şehir merkezine 45 km uzaklıkta. Bundan bin yıl evvel Ani, günümüz Ermenistan ve Türkiye'nin kuzeydoğusunun büyük kısmını kapsayan bir krallığın başkentiydi. O dönemde, Ani en az 100, 000 kişilik bir nüfusa sahipti ve zenginliği ve şanı öyleydi ki, "bin bir kilise şehri" olarak anılırdı. Şehir üç yüz sene önce terk edilmiş.
Ani Harabeleri düşündüğümden çok farklı.Birçok Kültürün ve dinin harmanlanmış olduğu özel bir bölge. Ayrıca Türkiye'den geçen üç ipek yolu kollarının birleştiği yer olduğunu öğrenince benim gibi İpek Yolu'nu görme hayali olan birisi için orada bulunmak güzel bir süpriz oldu…
“Ani bir dünya ama dünya bir Ani değil" denilmiş vakti zamanında. Ani'nin böylesine onurlandırılmasının nedeni ise yüzyıllar boyunca değişik ulus ve dinleri bünyesinde toplamasından gelen çok kültürlülüğü. Günümüzün tahammülsüz dünyası düşünüldüğünde, binlerce yıldan beri yan yana duran cami, kilise ve zerdüşt tapınağı insanı fazlasıyla şaşırtıyor. Bu yanıyla Ani saygıyı fazlasıyla hak ediyor.

Ardahan, öncesi Barhal Yaylaları vardı programımızda. Burası Yusufelinden 30 km ileride. Kaçkarlara ya Ayder yada Yusufeli'den çıkıldığı için yabancılara bolca rastlanan, hareketli biryer. Bu derin vadiye ulaşmak oldukça zahmetli 30 km yolu 3 saatte alabiliyorsunuz, kızdığınız biri olursa “muhteşemmiş” deyip “Barhal'a yollayabilirsiniz:)” diyecek olursam yolun nasıl olduğu fikir verebilir sanırım. Barhal da eskiden Manastır olan yapılardan sadece kilise günümüze ulaşmış.
Ani ve Kars civarında göz alabildiğe uzayan ama çorak ve her metrekaresinde inanılmaz sayıda taş bulunan topraklardan kuzeye doğru ilerledikçe doğanın renk ve örtüsü hissedilir derecede şekil değiştiriyor.Gitikçe yeşil renkler yoğunlaşıp, ağaçların sayısı artmaya başlıyor ve Artvin’e ulaşıldığında artık Karadeniz’de olduğunuzu hissetmemek mümkün olmuyor. “Artvin ne yeşil ne temiz ve modern bir şehir.Çoruh vadisinin güneyi ve kuzeyi bu kadar mı farklı olur” diye düşündüm yol alırken... Artvin de Cevizli Kilise ve Şavşat Karagöl vardı ziyaret programımızda. Önce takvim sayfalarını süsleyen balkonları sardunlar ile dolu güzel Meşeli Yaylasından geçtik.Daha doğrusu geçip gidilemiyor durup mola verdikJ. Cevizli Kilise ve Şavşat’a sonra devam edebilik.. Şavşat Karagöl (el değmemiş gibi demek az kalır zaten el değmemiş. Bu bölgede Karagöl adı ile anılan birden çok göl var. Borçka Karagöl ve Şavşat Karagöl’ü görme şansım oldu. Birbirinden ayırmak bana güç gibi geldi. Dağların arasında bölgenin tüm yeşilliği göle yansımış. Gerçekten dinlendiğinizi hissedebilecek ve orada bulunulduğundan keyif alınacak hoşlukta her ikisi de.Galiba biz insanlar sayıca nerelerde yoğun oluyorsan oraya daha çok zarar veriyoruz diye düşünmemek elde değil.
Memketimiz kocaman gez gez bitmiyor...

 
Toplam blog
: 5
: 2173
Kayıt tarihi
: 26.12.08
 
 

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunuyum. Özel bir şitkette B..