Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Karşılaşma ânı

Karşılaşma ânı
 

Hiç ummadığınız anda çalan bir telefonu, kaçak bir bakışı, bir otobüs durağındaki küçük bir konuşmayı, hayatın bizi koca şehirde aynı anda aynı yerde olmamızı sağlayan büyüsünü hiç düşündünüz mü?

Kendi kaderimizin, bazen hiç tanımadığımız bir yabancının yüzünün ardında saklanmış olabileceğini düşünmek ürperti verici...

Belki de bu nedenle bir aşk, mucizelerin ve hazzın bir araya geldiği bir oyundur.

Rastlayacağımız bir yüzle hayatımızın değişebileceği ihtimalini kalbimizin ve aklımızın bir köşesinde tutmak, heyecanlarımızı katlar... Yorgun bir savaşçıyı cesaretlendiren umutlu haberler gibi ayağa kalkarız, hayatın düşürdüğü yerden yürümek için.

Kimin nerede, kiminle karşılaşacağı, neler yaşanacağının bilinmezliğinin yarattığı gizem, bizi kendine çeker.

Bir “Eylül akşamı” Bülent Ortaçgil’den dinleyeceğiniz şu şarkı, her şeyi özetler:

Hiçbir neden yokken, ya da biz bilmezken
Tepemiz atmış ve konuşmuşuzdur
Onca neden varken ve tam sırası gelmişken
Hiçbir şey yapmamış ve susmuşuzdur.

Aynı anda aynı sessiz geceye doğru
“İçim sıkılıyor” demişizdir.
Aynı sabaha uyanırken kim bilir,
Aynı düşü görmüşüzdür.
Olamaz mı? Olabilir.

Onca yıl, sen burada
Onca yıl, ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında

Belki benim kağıt param,
Bir şekilde, döne dolaşa
Senin cebine girmiştir.
Belki aynı posta kutusuna,
Değişik zamanlarda da olsa

Birkaç mektup atmışızdır.
Ayın karpuz dilimi gibi batışını
İzlemişizdir deniz kıyısında.
Aynı köşeye oturmuşuzdur Köhne’de,
Belki de birkaç gün arayla.
Olamaz mı? Olabilir.

Onca yıl, sen burada
Onca yıl, ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında

Bostancı dolmuş kuyruğunda,
Sen başta ben en sonda
Öylece beklemişizdir.
Sabah 7:30 vapuruna
Sen koşa koşa yetişirken,
Ben yürüdüğümden kaçırmışımdır.

Aynı anda başka insanlara
Seni seviyorum demişizdir.
Mutlak güven duygusuyla başımızı
Başka omuzlara dayamışızdır.
Olamaz mı? Olabilir.

Onca yıl, sen burada
Onca yıl, ben burada
Yollarımız hiç kesişmemiş
Şu eylül akşamı dışında

İşte belki de böyle sonyazın sürdüğü Eylül ya da baharın kentlere bir süvari gibi süzüldüğü bir Nisan akşamı, büyülü bir elin yardımıyla bir araya gelen iki kişi, karşılaşıyor ve tanışıyordu.

Çoğunlukla koşturmaca içinde geçen hayatlarımıza derin bir nefes gibi inen aşk, bizi silkeliyordu...

Sabahtan akşama dek süren iş stresi, kötü haberler, moral bozuklukları, acılar, gözyaşları derken mutlu bir şeyler de oluyordu.

O günün o saatinin o dakikasında, orada olmasıyla başlayan bir mucizeydi aşk...

Yalnız başımıza hayaller kurup beklerken eteklerini savura savura çıkagelen, en ıssız sokakta köşe başını dönen bir başka “hayal”di...

Bir insan vardı bizi bir yerlerde bekleyen, tıpkı bizim beklediğimiz gibi... Bugüne kadar belki de hiç görmediğimiz, hiç bilmediğimiz biri... Ya da üç yıl önce aynı otobüste yan yana koltuklarda seyahat ettiğimiz, aynı duraklarda beklediğimiz ya da aynı otelde geçen yaz tatil yaptığımız ama hiç karşılaşmadığımız birisi...

Çoğu zaman böyle bir şey olmayacağına, o yüzün karşımıza hiç çıkmayacağına inanırız. İnançlarımız, yaşadıklarımızı belirler sonraları...

Yine de mucizenin kendi olan hayat, insandan ve her tür inançtan büyüktür.

Aşk dediğimiz ve âşık olmadığımız zamanlarda bize gerçeküstü gözüken efsane, yüzündeki maskesi ve kırmızı, uzun peleriniyle aramızda dolaşırken aniden bize çarpar!

Gözlerin karşılaştığı an birbiri ardına kıvılcımlar da patlar. Hiç tanımadığız kişiyle konuşma heyecanı sarar içimizi... Isınırız... Konuşmanın başında koşan bir tavşan gibi atan kalbimiz ve terleyen avuçlarımız, konuşma ilerledikçe o kişiyi uzun zamandır tanıyormuşuz duygusuna bırakır...

Bir insanın bir başka insanı kendi hayatından bile çok sevmesini sağlayan tuhaf bir oyundur bu...

İçimizde hissettirdiği güç ve yaratıcılıkla bizi hem ürperten hem de kendine çeken tuhaf bir efsundur.

Bu efsun bizi de baştan çıkaracak, iyice kabarmış sayfalarının dağarcığına, “bizim hikâyemizi” de katacaktır...

Kaderimiz bir başka yüzün ardında gizliydi ve bizi bekliyordu.

Farkında olmasak dahi, hepimiz o yüzü arıyordu...

Onca yüzün arasında o vardır, bir yerlerdedir, gizleniyordur belki ama bulunacaktır...

Bazıları rastlar o yüze, belki sonyazın sürdüğü eylül ya da baharın kentlere bir süvari gibi süzüldüğü bir nisan akşamı... Onlar bilirler:

O yüze rastlayınca, hayat eskisi gibi olmaz artık!...

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..