- Kategori
- Felsefe
- Okunma Sayısı
- 569
Karşılaşma

Çok yorulmuştum; uçsuz bucaksız bir hayalet ormanında kaybettiğim kedimi arıyordum.
Her adımımda ayrı bir dal parçası heyulalaşıp yutmak istiyordu beni; bacaklarımda diken çiziği ve kan izleri...
Onu gördüm sonra birden; başı dizleri arasında bir kenara kıvrılmış bir halde.
Gri hayalet ormanında toz rengi bir teni vardı, bin leşin toplamından beter bir koku yaymaktaydı.
Yanına yaklaştım; çocuksu saflığımdan aldığım cesaretle elimi uzattım, yavaşça, şefkatle. Başını kaldırdı, bana baktı; İblis’ti, bildiğimiz şeytandı; gördüğüm en çirkin suratla ağlamaktaydı...
“Yüzyıllarca itaat ettim mutlu olmadım; insanı bahane ettim, isyan ettim, mutlu olmadım; şimdi kimse beni sevmemekte, ne gökte ne de yerde”.
Biraz çekingen yanına oturdum; “belki senin evrene kattığın anlamdır bunun altında yatan” sözleri çıktı ağzımdan istemsizce. Başını kaldırdı, usulca bana baktı. Gözlerinde o ana kadar kimsede görmediğim en derin en anlamlı bakışlardı
Sarıldık binlerce yılın getirdiği bir hasretle ağladık, ağladık...
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.
