Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '12

 
Kategori
Spor
 

Karşıyaka- Galatasaray maçı üzerinden taraftarlık analizi

Karşıyaka- Galatasaray maçı üzerinden taraftarlık analizi
 

08 Aralık Cumartesi günü, PINAR KARŞIYAKA - MEDİKAL PARK GALATASARAY takımları arasındaki basketbol maçını izlemek için Karşıyaka Arena’ya gittim. Galatasaray basketbol takımının BEKO Basketbol Ligi’nde yenilgisiz lider ve Karşıyaka’nın ise evinde daha önce ligin iddialı takımlarından Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı yenmiş olması maça ilgiyi bir kat daha arttırmıştı. Bir basketbol maçı özelinde, ülkemizdeki taraftarlığın genel durumu ile ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Maçın başlamasına yaklaşık bir saat kala KSK Arena’ya geldim. KSK kulübü bu maça özel bir kampanya düzenlemişti. Bu maçın bileti ile birlikte, 11 Aralık 2012 Salı günü Kıbrıs Rum Kesimi takımı ile oynanacak Avrupa Kupası (KSK Avrupa grubunda lider) maçının biletleri ortak satılıyordu. Ayrıca bilet alan tüm taraftarlara üzerinde ‘’Basketbol diye yazılır, KARŞIYAKA diye okunur’’   yazan birer tişört hediye edilecekti. Kulübün hazırlattığı tişörtü alarak salona girdim. Birkaç Galatasaraylı ve Karşıyakalı basketbolcu ısınmaya başlamıştı. Henüz Galatasaray taraftarları salona alınmamışlardı. Maçın başlamasına yaklaşık 40 dakika kala her iki takım ısınma hareketleri için parkedeydiler artık. Eski Karşıyakalı şimdi Galatasaraylı basketbolcu Furkan ALDEMİR ısınmak için sahaya çıktığında, tüm Karşıyakalı türbinler kendisini alkışladılar. Çok mutlu oldum, ülkemizde taraftarlık tanımı değişecekse bunun basketbol salonlarından başlayacağını düşünenlerdenim. Güzel ve centilmence bir maç seyredeceğim için sabırsızlanmaya başlamıştım ki, yanıldığımı anlamam uzun sürmedi. Galatasaraylı taraftarların salona girmeye başlaması ile KSK türbinlerinden müthiş bir küfür edebiyatı başladı. Az sayıdaki GS taraftarının da onlardan aşağı kalır yanları yoktu doğrusu.

Yine de maçın başlamasına çok az bir süre kalmasına karşın KSK türbinleri benzer maçlara göre (aynı salonda daha önce BJK maçını izlemiştim) daha sakin ve sessiz duruyorlar hatta GS taraftarlarının bazı sataşmalarına bile yeterince karşılık vermiyorlardı. Meğerse bu sessizlik, fırtına öncesi sessizlikmiş. Hava atışı ile birlikte, aşağıda resimlerini görebileceğiniz konfeti yağmuru başladı. Bulunduğumuz türbinde üzerinde ‘Kill all them (hepsini öldür)’ gibi çok insani! bir slogan ve bir aslanı (GS kastederek) öldürüp üstüne basan bir savaşçının resmedildiği devasa bir pankart açıldı. Maç doğal olarak durdu. Bunun üzerine GS taraftarları sahaya yanıcı ve patlayıcı maddeler atmaya başladılar. Hemen yanımda bulunan 9-10 yaşlarındaki çocuğun babasına sarılırken gözlerindeki korkuyu görmenizi isterdim dostlar. Sahanın temizlenmesi ve maçın yeniden başlaması yaklaşık 15 dakika sürdü.

Maçın basketbol analizini, kimin nasıl oynadığını ve sonucun ne olduğunu yazacak değilim. Merak edenler bunları zaten spor sayfalarından öğrenebilirler. Maçta üçüncü periyot oynanırken hakemin, dışarı çıkan bir topu GS takımına vermesi ile birlikte sahaya çakmaklar, bozuk paralar ve hatta bir kol saati yağdı. Hakemler ve takımlar soyunma odasına kaçtılar. Bizim kaçacak bir yerimiz olmadığı için küfürlerin ve hakaretlerin ortasında oturmaya devam ettik.

Büyük çoğunluğu basketboldan anlamayan, sürekli yerinde zıplamaktan maçı bile doğru dürüst izlemeyen, kendince haksız olan her pozisyonda hakeme ve karşı takıma küfür eden bu güruh kimlerden oluşuyor? Aslında bunlar komşumuz, öğretmenimiz, bakkalımız, inşaatta işçimiz, mühendisimiz, ihracatçımız, emeklimiz, babamız, ağabeyimiz, kız kardeşimiz (hemen arkamda küfür eden genç kızın kulakları çınlasın), milli maçta GS Ender ASLAN’ın basketleri ile havaya zıplayan taraftarımız. Yani bizdenler ve hatta bizler.

Yine bu hafta sonu olaylar nedeniyle oynanamayan GS-BJK Tekerlekli Basketbol maçı ile haberleri okumuşsunuzdur sanırım. Eminim yukarıda portresini çizmeye çalıştığım maçtaki olayları yaratanların bir kısmı ertesi günkü maçtaki bu görüntülere yorum bile yapmışlar ve olay çıkaranları kınamışlardır. Ben bir psikolog değilim fakat çok küçük yaşlardan beri bu ve benzeri türbinlerde taraftar olarak bulundum. Yenisini alacak parası olmadığı belli olan bir kişinin ayakkabısını çıkarıp sahaya attığına şahit olmuşluğum var. Bazı insanların tek deşarj olma, bir gruba ait olma duygularını tatmin edebilme yeri maalesef ki spor sahaları veya salonları. Başka bir sosyal etkinlikleri yok. Onlar aslında karşı takıma veya hakeme bağırmıyor; kendisini ezen hayat pahallılığına, dırdırcı kaynanasına, tazminatını vermeyip köle gibi çalıştıran patronuna, kapısına dayanan ev sahibine, kredi kartı için haciz gönderen bankasına, herhangi bir sebeple karısına-kocasına… vb. bağırıyor.

Peki, çözüm ne olabilir dostlar? Naçizane çözüm önerilerim:

1. Herkesin biletinde yazan numaraya oturması sağlanmalı, biletsiz kimse alınmamalı. Böylece gruplaşmalar bir nebze önlenebilir. Görüntülerden kim olduğu tespit edilebilir.

2. Sokakta bir polisin yanında bir başkasına çakmak attığınızda veya küfür ettiğinizde, polis sizi en azından karakola götürür. Fakat bunu türbinde yaparsanız, serbesttir. Bu serbesti kırılmalı gerekirse bunu yapan kişiler anında tutuklanmalı ve en azından uzun bir süre spor müsabakalarına alınmamalı.

3. Maç esnasında tutuklamalar yapılamaz ise, maç sonu görüntü analizleriyle küfür edenler ve yabancı madde atanlar daha o gece tutuklanmalı ve mahkemeye çıkarılmalı. Emin olun maç sonrası tutuklanmalar yaşanırsa bu kulaktan kulağa yayılır ve tüm taraftarlarca duyulur. Basın yoluyla bunlar teşhir edilebilir.

4. Hiçbir kulüp yönetimi, bunlar gibi güya taraftarlar olanlara sahip çıkmamalı. Hatta varsa, kulüp üyelikleri ve kombine kartları mutlaka iptal edilmeli.

Sonuçta Karşıyaka Arena’da aslında sahadaki mücadele açısından muhteşem bir basketbol maçı izledik. Sonuç mu? Bence önemli değil, bir takım kazandı, biri kaybetti. Kaybeden bir sonraki maçı kazanabilir, kazanan da kaybedebilir. Önemli olan mücadelenin centilmence devam etmesi. Salı gecesi yine maçtayım, deplasmanda fark attığımız Rum Takımını İzmir’de de çok farklı yeneceğimize inanıyorum.

Herkes için temiz oyun (fair play) dileklerimle.

 
Toplam blog
: 159
: 1303
Kayıt tarihi
: 19.06.12
 
 

1963 yılında Balıkesir'in şirin ilçesi Erdek'te doğdum. Yüksek lisans eğitimimi Dokuz Eylül Ünive..