Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '10

 
Kategori
Spor
 

Kartal kanatlarını kapattı; hızla düşüyor.

Kartal kanatlarını kapattı; hızla düşüyor.
 

Mustafa Denizli’nin saha kenarındaki yorgun ve bitkin ifadesini gördüğümüzde aklımıza gelen birçok şey parmaklarımızın ucunda düğümlenir gibi oluyor.

Açıkçası Gaziantepspor deplasmanından Beşiktaş’ın puan çıkarması bile büyük bir başarıydı. İnsan maçı izlerken bu kadronun ister istemez zamanını doldurmuş olduğu hissine kapılıyordu.

Gaziantepspor ligimizin Antalyaspor ve Bursasporla birlikte iyi takımlarından biri. Bu biraz da takımın başındaki teknik adamlardan kaynaklanıyor. Jose Couceiro takımına iyi top oynatmaya çalışan, oyuncularının özelliklerine hakim ve rakibin karşılaşma sırasındaki iniş ve çıkışlarını yakından takip edip ona göre taktiğini yönlendirebilen bir adam.

Fenerbahçe’nin oyundan düştüğünü görüp iki değişiklikle 1-0’dan maçı çevirmesinin rastlantı olmadığını Beşiktaş karşısında gördük.

Takım olmak öyle bir şey ki oyuncuların teker teker özelliklerini katlamalı olarak yükseltiyor. Örneğin Tabata bu maç Beşiktaş forması giymeyip eski takımının kadrosunda olsaydı büyük bir ihtimalle skor Gaziantepspor adına üç-dört farklı biterdi. Oysa aynı Tabata’nın Beşiktaş’ta yetenekleri sınırlı bir görüntü çizmesi de çok ilginçtir.

Aynen Olcan Adın örneğinde olduğu gibi.

Olcan’ın en büyük eksikliği çok kötü bir altyapı eğitimi almış olması, biraz da bedensel olarak futbolcu özelliklerinden uzak bir forma sahip olmasıdır. Ancak Jose Couceiro Olcan’dan bir yıldız futbolcu yaratma modeline doğrultusunda takımı onun hücum organizasyonları üzerine kuruyor. Olcan da Beşiktaş’ın ipini çeken futbolcu oluyor ve oyundan dışarı çıkarken bütün stadyum bu yıldızı ayakta alkışlıyordu. Bir sporcu için bundan daha kıymetli ne olabilir ki?

Muhtemelen Sn. Demirören bu maçta da Gaziantepspor’dan yeni sezonda Beşiktaş’a hangi futbolcuları transfer edebilirim diye düşünerek maçı izliyordu. Tabata böyle bir illüzyon içinde takıma kazandırılmamış mıydı?

Taş yerinde ağırdır sözünün en güzel ispatı Sivasspor’du. Takım olarak ne kadar iyi olduklarını ancak teker teker futbolcuları ele aldığınızda hiçbirinin isminin ön plana çıkamadığını bu sene yakından görebildik.

Beşiktaşlı futbolcuların pas aralarına bile giren Gaziantepsporlu futbolcular takım halinde çok iyi mücadele ettiler. Olcan’dan söz ettik. Ancak Beto ve onun yerine oyuna giren Jorginho, Murat, Deumi, ve Zurita’nın fazlasıyla göze çarpan bir oyun oynadıklarını izledik. Ancak aynı şeyi ilk golün sahibi Julio Cesar için söylemek kolay değil. Belki de Gaziantepspor’un tek başına oynamaya çalışan ve takımdan kopuk tek futbolcusu gibiydi.

Beşiktaş için çok kötü bir geceydi. Hani şöyle bir geriye yaslanıp acaba hangi futbolcunun iyi olduğunu düşündüğünüzde ortaya bir futbolcu çıkaramıyorsunuz.

Teknik adamların defans oyuncularını orta sahada kullanma iradelerini anlamakta zorluk çekiyoruz. Daum’un Santos’u Carlos’un önünde oynatmaya çalışması ile başladı bu biraz da. İki senedir Vederson’un zaman zaman orta sahada oynamasına alıştık biraz da kanıksadık. Ancak Bursa’da Gökhan Gönül’ün orta sahada oynatılması karşısında ağzımızdan güçlü bir ünlem çıkmıştı.

Mustafa Denizli’nin İsmail Köybaşı’nı İbrahim Üzülmez’in önünde kullanma tercihi de böyle bir şeydi. Santos’un Sivasspor’a attığı jenerik gol nasıl onu orta saha elemanı yapmıyorsa, İsmail’in de bir gol pası vermiş olması, o kanatta bir şeyler yapması bu futbolcunun o bölgede oynamasını olumlamaz. Beşiktaş bu maçı İsmail’in pozisyonu yüzünden kaybetti diye söylemiyorum bunu, yeri geldiği için geçerken yazıyorum.

Beşiktaş’ın derdinin ne olduğunu geçtiğimiz haftalarda sıraladık. Bugün hepsi bir aradaydı.

Bir kere Ferrari’nin sakatlanmasından sonra Beşiktaş defansı geçit vermez görüntüsünden çok uzaklaştı ve bir türlü de kendisini toparlayamadı. Bunun etkileri kupa serisi maçlarda gördük. Gaziantep’te Beşiktaş rakibine öyle pozisyonlar verdi ki Gaziantepspor’un forvetleri böyle bir açılıma hazır olmadığı için belki de inanamadılar ya da kaleci Rüştü maça fazlasıyla konsantre olmuştu. Gerçekten Beşiktaşlıların ve Mustafa Denizli’nin kalecilerine yatıp kalkıp dua etmeleri gerekiyor.

Beşiktaş’ın orta sahasında Fink-Ernst uyumunda sorun var gibiydi. Zaten o bölgede açılan gedik bütün yükü defansın üzerine bindiriveriyor. Beşiktaş’ın sağ kanadı yani Olcan’ın oynadığı sol taraf çok aksadı. Sanki Ekram buranın adamı olmadığını bağırıyor gibiydi. İlk gol tamamen Ekrem’in zamanlama hatasından kaynaklandı. Golün erken gelmesi Gaziantepspor’u havaya soktu.

İleri uçta Holosko ile Bobo sanki ayrı tellerden çalıyor gibiydiler. Hele Nobre ve Yusuf oyuna girdikten sonra bambaşka bir şey ortaya çıktı. Yusuf ayaklarını iyi kullanmanın avantajı ile rakiplerini çalımlarla geçip özellikle sol kanatta İbrahim Üzülmez ile doğru şeyler yapmaya çalıştıysa da bu futbol anlayışının takım oyunu ile hiçbir alakası olmadığını tekrar etmek gerekir mi?

Önümüzdeki hafta Beşiktaş derbiye çıkıyor. Büyük bir ihtimalle devam ya da tamam maçı niteliğinde olacaktır. Çünkü bir hafta sonra da Kayserispor deplasmanı var. Beşiktaş için çanlar çalmaya başladı. Açıkçası yeni dönem için Demirören ve ekibinin bir an önce kolları sıvaması gerekiyor.

Mustafa Hocamıza geçmiş olsun diyoruz.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..