Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '09

 
Kategori
Futbol
 

Kartal uçabiliyor! (mu?)

Kartal uçabiliyor! (mu?)
 

Koş Serdar, koş!


"TRT1'de maç varmış, baba!" dedi, oğlum.. Aklımdan çıkmıştı, bugün maç olduğu.. "Ama, Yusuf da kadrodaymış!" deyince, aklımdan çıkan geri geldi.. Şimdi isim versem de, vermesem de, maçı anlatan spiker kardeşimin kim olduğu biliniyor.. O nedenle, hiç kasmadan adını analım sevgili Levent Özçelik'in.. Anlatımdan başlayayım; kendisi yıllardır maçlar anlatmıştır.. Dünya kupaları, Avrupa Kupaları, Ligler, sayısını kendisinin bile unuttuğu kadar çok maç anlatmıştır.. Herhalde bir ön hazırlık yapıyordur? Yani; kim kaç numaralı formayı giyiyor, kadrolarda kimler var, yabancı oyuncuların adları nasıl telaffuz ediliyor, en popüler oyuncu, en sansasyonel haber üretilen futbolcu hangisi? diye araştırıp, hazırlık yapıyordur? W. Bremen ile Beşiktaş'ın yapacağı hazırlık maçında benim penceremden bakınca "ezbere alınacak" iki, bilemedin, üç futbolcu olacaktır; Beşiktaş'ta Yusuf Şimşek, W.Bremen'de Mesut Özil ve Diego.. "Niye?" derseniz, reytingleri tavan yapmış durumda da ondan.. Sahaya çıkan Beşiktaş kadrosuna bakınca, buna bir de Denizli'yi ekleyebilirsiniz.. Nedeni, "yerine Geremi'ler, Appiahlar, Yıldıray'lar konuşulan" Cisse'nin maçın başından itibaren 90 dakika, "takımda düşünülmeyen" Seriç'in ise yedekler arasından sahaya sürülmeleri.. Levent Özçelik maçın 70. dakikasına kadar "Serdar ÖzKan"a "Serdar ÖzCan" dedi, "Sivok"a tam 3 kez "Cisse" dedi.. Ben önce öyle biliyor sandım, 70. dakikadan sonra birisi gelip, elindeki kağıda büyük harflerle ÖZKAN yazdı galiba ki, düzeltti.. Maça "Serdar ÖzCan" başlamıştı ama, neyse ki "Serdar ÖzKan" bitirdi..

(Bir arkadaşımızın uyarısını hemen yerine getireyim, paragrafların arasını bir satır olsun açayım.. Teşekkürler sevgili Beran!) Yusuf'u izlemeye gayret ettim kendi çapımda.. Ayağına da, göğsüne de top yakışıyor.. Bizde öyle futbolcular var ki, göğüs ile top durdurmak (hani "göğüs istopu" derler ya spikerler, işte o!) istediğinde, top duvara çarpmış gibi 5 metre öteye gidiyor.. Yusuf en azından, kendisine atılan hava topu olsun, yerden pas olsun, topun yarım metre yarıçapında bir yere düşmesini sağlama becerisine sahip.. Attığı paslar "abi beni bu tarafa yolladılar ama, hanginiz tepelerse artık?" dedirtmiyor topa.. "Bak, şimdi sana vuracağım, sen doğru gidip, Nobre abini bulacaksın, anlaştık mı?" dediğini görebiliyorsunuz.. İyi işler yapacak, ümitliyim.. Keşke daha önceleri gelmiş olsaydı da, daha çok yararlanabilseydik kendisinden..

Dak. 13.. Diego sert vurdu, Rüştü başarılı.. Bu Rüştü'nün nerede, ne zaman hangi pozisyonu kurtaracağını, hangisini içeri alacağını kimse kestiremez.. Yüreğiniz ağzınızın içinde, sol avurdunuzda çarpar durur..

Dak. 15.. Yusuf'un sağdan yaptığı ortaya Nobre'nin vurduğu kafa, o kadar zarifti ki, kaleci çalıştırırken bile daha sert vurulur kanaatimce?

Dak. 21.. Ekrem Dağ arkasına iki mızıkacıyı takıp ceza sahasına doğru hamle yaptı.. Pasını da aktardı.. Gün geçtikçe daha yararlı işlere imza atabileceğine inanıyorum Ekrem'in.. Bozulmaz inşallah!

Bu Almeida bu maç değilse de, bir başka maçta, ya sağlam bir dayak yer, ya da hakem atar.. Hazırlık maçı diye ses çıkarmadı hakem Muhammed bey? (Çocuklara böyle iddialı isimler neden koyar ki, ana-babalar?) Almeida'nın eli dursa, çenesi durmuyor.. Sivok'a bir şamar yerleştirdi ki, elinin tersiyle, o kadar olur, babasından yememiştir!

Dak. 23.. Serdar Kurtuluş şöyle 30-35 metreden şık bir şut çıkardı, tamam, aut'a gitti! Olsun, bence bir hareketten sonra insan yerinden oynuyorsa, o hareket iyi bir şey demektir.. Vurmalı, sık sık vurmalı ki, biri tutsa "gooool!" diye ayağa fırlatır, sonucu itibarıyla faydalı bir şeydir..

Ben bu çocuğun "Serdar ÖzCan" olduğuna kanaat getirdim; topu alıyor, geçiyor, geliyor, pas verip kaçıyor, alıp devam ediyor, iştahlı maşallah, hani "maçı tek başına almaya kararlı" dedirten cinsten.. Ama son vuruş anına gelince, birden bire "Serdar ÖzKan" oluveriyor.. Tısss!

Çarşı yine "toplumsal mesaj" vermeye, duyarlılığını göstermeye devam ediyor.. Birini okuyamadığım iki pankart gördüm; "SENİ FİLİSTİNE VERDİM, İKİ ELİM HOŞÇAKAL!" demişlerdi birinde.. Şu duyarlılığın artarak devamını, aynı şekilde de "küfürü engelleme" adına sürdürülmesini arzu ediyorum.. Onlar akıllı çocuklardır.. Takımlarının zararına bir şeye neden olmak istemezler.. En son 80.000 TL ceza yedik, değil mi?

Dak. 37.. İşim var, çıkmam gerekiyor, dönüşte 2. yarıyı izleyeceğim.. Umarım gol olmaz, olursa da biz atalım..
*************
Dak. 49.. Böyle gol yiyebilen bir takım karşılığında en az 4 gol atabilir ise 3 puan verilmeli.. 2-3 gol bu garabeti affettiremez.. Kural değşikliği istiyorum, Fifa'nın adresini bilen var mı? Sonogo diye iri kıyım bir çocuk, (şimdi "zenci" desen, "ırkçılık yapıyorsun, terbiyesiz!" diye rezil ederler, iyi de, adam simsiyah, "siyahi" deyince ırkçılık olmuyor mu?) daha topla ya ilk buluşması ya da ikinci.. Yeni giren attı, yeni giren yedi.. Hakan, maç başladı gülüm, sahaya bak, bırak saçlarını!

"Serdar ÖzKan kız takı...." (mında mı oynuyor?) diyecektim, utandım, seyrettiğim bayan milli maçlarında Brezilyalı bir kız var, -yine yılın futbolcusu seçilmiş Fifa tarafından- işte o ve arkadaşlarının şutları, Konstantinopolis'i, İstanbul haline getiren Balyemez toplarından fırlayan gülleler gibi allah etmesin? Bizim oğlanların bacaklarında "fer" kalmamış.. "Fer"sizliğin nedeni, "fecr"e kadar uykusuzluk olmasın? Günahları boyunlarına?

Dak. 60.. Kaptan Nobre, kaptanlığını yapıp, gemiyi karaya oturmaktan kurtardı.. Yüzdürebilir mi? Göreceğiz, daha 30 dakika var en az.. Al işte, attığının daha kolayını, sırf "sol ayağındaki kramponun derisi aşınmasın" diye, sağ vurma sevdasına ıskaladı.. Sonra da, sen kalk, yıllık 1, 5 milyon Euro iste? Ben yönetici olsam (hepimiz zaten yönetici, teknik direktör, hakem, gözlemci, stad müdürü, futbolcu değil miyiz?) transfer görüşmelerine girerken, o sezon kaçırdığı gollerin, veya sebep olduğu gollerin görüntülerini hazırlar, arkada dev ekranda oynatırım.. Mesela "1, 5 milyon Euro istiyorum yıllık, garanti para" mı dedi? Oynatırım, ayaklarının birbirine dolanıp kaçırdığı 4 pozisyonu hemen.. Sorarım sonra, "bu atamadığın goller için mi istiyorsun?" diye.. Gerçi, sırada bekleyen bir başka takımın yöneticisi vardır illa ki.. O verir sen vermezsen?

Bremen'deki "mızıkacılar" iyi mi, kötü mü anlayamadım.. Almeida'nın havalarına bakan İbrahimoviç'in kasetlerini ezberlediğini anlar.. Yürüyüşü, duruşu, dönüşü herşeyiyle "çakma İbrahimoviç"..

Diego denilen delikanlı için 17 milyon Euro talep etmişler, Fenerbahçe peşinde imiş bu delikanlının.. 15 Milyon Euro önereceklermiş.. Gazeteciler sırf tiraj için uyduruyorlardır.. Ya da şakadır? Hatta kesinlikle şaka olmalı? Kamera nerede? Tamam, ayağına çabuk, yılan gibi, kıvrak ve hızlı.. Ama, çok da aman aman bir oyun sergilemedi.. Şey, bu durumda ben de en az 6-7 milyon Euro ederim kanaatimce.. Yani, on gün idman yapayım, nefesi açıp, şu "balkon"u da belediye ekiplerine yıktırdım mı, incecik olurum.. Her maç 4, bilemedin 2 ara pası atarım, "gol yapsınlar!" diye.. Maç başı da olur.. Garanti para için ısrar da etmem.. Valla! Menejer'im yok ki, pazarlasın.. Kahretsin! Harcanıp gidiyoruz..

Keza, Mesut Özil.. Ben bu delikanlıyı lig maçlarında birkaç kez izledim, çok daha iyi oynadığı maçlar var.. Belki de bunaldılar artık? Kaç gündür cennet gibi Antalya'da yaşayıp, hurilere değil, futbol topuna sarılıp yatınca, insanın "göynü geçer be?" Haklılar.. Yüzünde bir ifade vardı Mesut'un, anlatılamaz, görülüp, o an yorumlamak gerek! Hani "naapıyorum burada yahu?" gibi..

Denizli Nobre'nin sol bileğinde oluşan travmaya tedavi olarak, "buz koyun, bandajlayın, geçer!" (ben bu yöntemi nereden hatırlıyorum?) diyenlere çok inanmış ki, adamı sakat sakat oynattı.. Garibim, yine de koştu, mücadele etti.. İki kez sol bileğinin üstüne düştü, acı ile doğruldu, "bir kez daha düşerse, kesin kırılır, çam dalı gibi!" dedim, oğluma.. "çıkartır, şimdiii!" diye Denizli avukatlığı yaptı bana.. Oysa o, önce Serdar Kurtuluş'u çıkarttı.. Gökhan Zan girdi.. Sonra, Yusuf ile Üzülmez'i aldı yanına, Holosko'yu anladım da, Seriç, ne arıyordu? O'nu anlayan beri gelsin? En sonunda Nobre aklına geldi, "ulan! bu çocuk da sakatlanırsa, sahaya sen mi çıkacaksın, ey divane Mustafa?" dedi herhalde, kendi kendine.. Ya da 4. Hakem kulağına fısıldamıştır, "hocam dakika 82 oldu, maç bitiyor, bir oyuncu daha değiştirme hakkın var, Nobre'nin bileğine bak, "kurumuş at kestanesi dalı" gibi sallanıyor.. Ya çıkart, ya ben attıracam?!" diye.. Nobre'yi çıkartıp, Uğur'u aldı..

Uğur girince bir hareketlenme oldu, takımda.. Daha çok koşmaya başladılar.. Mızıkacılar yorulmuş olabilirler, ama, "biz yorulduk, artık oynamayalım, hadi herkes topunu alsın, oteline dönsün?" diyen de olmadı.. Daha iyi organizasyonlar yaptı Beşiktaşım.. "Bu maç böyle biter!" demeye hazırlanıyordum (90+3 olmuş, sanki müneccim, maç öyle bitmezse, sürpriz olur, ki oldu) Holosko, nereden sektiğini kimsenin anlayamadığı topu ağlara gönderip, skoru yazdırdı tabelaya; 2-1

Kıssadan hisse; "Cisse ile Seriç için müşteri arıyoruz, görücüye çıkardık, isteyene telli duvaklı gelin eder, ceplerine de 3-5 milyon Euro harçlık koyarız!" Hayırlara vesile olsun..
 
Toplam blog
: 22
: 1234
Kayıt tarihi
: 11.10.08
 
 

Ankara'lıyım. 2 çocuk babasıyım. Evliyim tabii ki.. Bir "Ankara aşığı" diyebilirsiniz bana. Beşiktaş..