Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '14

 
Kategori
Öykü
 

Kaş'da bir sabah vakti

Kaş'da bir sabah vakti
 

Gün ağarıyordu. Bugün ay ile güneşi bir arada yakalamaya kararlıydı. Hem uykusunu da almıştı. Kalktı, güzelce giyindi. Kapıya doğru yöneldi, tam botları ayağına geçirmek için eğilmişti ki, gördüğü karaltı dikkatini çekti. Önce irkildi, gözleri antrenin alacakaranlığına henüz alışmamıştı. Tekrar dikkatlice bakınca onun irice simsiyah bir akrep olduğunu anladı. Şu Kaş'a geldiğinden beri onlarcası ile karşılaşmıştı. Lakin bunun biraz farklı ve büyükçe olması az da olsa kaygılandırmıştı. Ne yapması gerektiğine hızla karar vermeliydi. Evin kedisi onu görürse o dakika imha edebilirdi. Ses çıkarmadan mutfaktaki en geniş ağızlı bardağı kapıp geldi. Akrep birşeyler hissetmiş olmalı ki o dönünceye, kadar kapını dibine ulaşmış, pusmuştu, zarar vermekten çekinerek bardağı akrebin üzerine kapattı. Zavallı hayvan bardağın içinde ne yapacağını şaşırmış ve sanırım korkmuştu. Güdüleri ona böyle direktif veriyordu. Oysa kadın onu bahçeye  salacaktı. Nitekim öyle de yaptı. Evinden baktığında o en sevdiği Akdeniz'in durgun bir göl gibi duran yerine Bucak denizine doğru yola koyuldu. Biz buralarda Yarımada yolu ile marina arasındaki yere Bucak denizi deriz. Akrep rahatlamıştır umarım diye aklından geçerken kafasına başka bir düşünce üşüştü. Şimdi uzaydan bizim en az elli katı büyüklüğümüzde canlılar gelse bizi yerlerimizden sürse böyle  üzerimize üzerimize fanuslar kapatsa, ki bu iyi niyetli bir davranış olurdu. Ya da yakaladığı yerde ayakkabısıyla şöyle bir ezse...

Yol çok sessizde çünkü şehir henüz uyanmamıştı. Bunun keyfini çıkarıyordu bir başına, gözüne pembe bir gelincik çiçeği ilişti. O da tek başınaydı, bu rengini ilk defa görüyordu. Heycanlandı. İnceden esen rüzgarla nazlı nazlı salınıyordu. Sütleğenler coşmuştu, onlar yılın her mevsiminde hep böyle çoşkulu idiler. Arada  biraz mevsimine göre o yemyeşil renkleri, kendini yeşilin başka bir tonuna bırakırdı. Kayalıklardaki ağaçların arasından bir hışırtı duygu, bakışlarını sütleğenlerden alarak o tarafa baktı. Bütün güzelliği ile ona bakan bir çift kedi gözüne değdi gözleri, muhtemelen bir orman kedisi idi. Kaş'ta çok şükür ki hala doğa ile kucak kucağa yaşayan kediler var ve bunlar bizlere pek sokulmazlar. Bu arada gün aydınlanmış, şehir hareketlenmişti, ay çoktan kaybolmuş, güneş kendini iyiden iyiye göstermişti. Geri dönmeye karar verdi. Bu güzel sabahtan sonra, birazdan tümüyle uyanacak şehrin seslerini dinlemek istemedi. Geri dönerken Anfi Tiyatronun oradan geçti. Buraya ilk geldiği yıllarda ne çok gidip en tepeye çıkar, etrafı seyrederdi. Onarım yapacağız diye ekledikleri yeni taşlar ve bazı ilavelerle sanki büyüsü kaybolmuş başka bir yer olmuştu. Orası artık onun için  sadece geçerken ilk günlerin anısına şöyle bir uğradığı yer olmuştu.

Eve dönüş yolunda karşılaştığı bir kaç kişiye günaydın diyerek hızlı adımlarla geri döndü. Güneş daha fazla varlığını belli etmeden bahçedeki çiçeklere su verdi. Bunları yaparken, sarı kavhe uçuşan kelebeğin coşkusu onu da sardı Düşündü, kırksekiz saatlik ömrüne neler sığdırıyordu acaba? Sonra ''tırtılın dünyanın sonu dediğine usta kelebek der'' bu çok sevdiği cümleyi kelebeğe yüksek sesle söylerken buldu kendini. Kelebek uçtu gitti, o da evin sakinliğine, sessizliğine, huzuruna geri döndü. 

 
Toplam blog
: 22
: 459
Kayıt tarihi
: 27.02.07
 
 

Artvin Ankara İstanbul veee sonunda Kaş.. Bana aidiyet duygusunu ilk kez hissettiren dünyanın en ..