Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '10

 
Kategori
Deneme
 

Kaşar rendelenmiş vicdan, yanında teselli içeceğiyle

Kaşar rendelenmiş vicdan, yanında teselli içeceğiyle
 

Bu resim bana "İlvanlım" diye bişi anımsattı, halbüse hiç alakam olmayan bişi, tuhaf...


Pişmiş havuç sevmediği gerekçesiyle, yemeğin içindeki havuçları ayıklayan insanla geçinebileceğimi sanmıyorum. O titiz insan kimi hallerimi sevmediği gerekçesiyle, beni de ayıklamak isteyebilir, o vakit çok üzülürüm ben.

Şu hayatta, "silgin kaleminden önce tükeniyorsa zarardasın" diye bi laf var ya; şu hayatta "maaşın gelecek aybaşından önce tükeniyorsa da çok pis zarardasın, hatta dehşet borçtasın". Oy zalım hayat. Çok kederleniyorum, sınırlı da olsa gözyaşı döküyorum.

Kendi kuşağım müzisyenlerinden Teoman’ı çok ayrı severim. Bir de Onun kadar sevdiğim Emre Aydın var. Emre Aydın’ın son videosu “Bu Yağmurları” izleyin, çok şiddetli hislenirseniz, yemek masasının altına girip gizli gizli ağlayın, masanın bacağına kafayı çakmayın, çok pis acıyomuş.

Yeri gelmişken söyleyim: kaşar rendelemenin zevki hiçbir şeyde yok; örnekse havuç rendelemekte, hıyar rendelemekte aynı zevki arama, bulamazsın. Stresli hallerimde bir topan kaşar rendeleyip kendime terapi yapıyorum emin olun çok faydasını görüyorum, bir nevi alternatif tıp. Bir de bişi rendelerken sona doğru az bişi kalıyo ya, onu sürterken; “acep elimi rendeye kaptırır mıyım!” diye tedirgin oluyosun, işte o zaman çok büyük sıkıntı yaşıyosun hayattan tiksindiğin anlardan biri. Sona kalan o parçayı ağzına atıp derin bir oh çekiyosun da anca öyle huzura kavuşuyorsun, cidden çok zor hayat.

Bizim iş yerinde er kişiler arasında yapılan bir araştırmaya göre, yaz kıştan daha çok seviliyor. Görünür sebep olarak, yazın meyve sebzede daha bolluk bereket olması beyan edilirken, altta yatan gizli sebep olarak yazın bacak memede daha bolluk bereket olması beyan ediliyor, tuhaf doğrusu.

Benim çocukluğumda lunaparklarda atari salonlarında jetonla oynanan river-raid diye bi uçak oyunu vardı. Benzin filan alıyosun, gemileri helikopterleri vuruyosun filan. İnternette rastladım da indirdim, 15 gündür oynuyorum. Vaktinde bu oyuna ne para dökmüştüm, o günleri anımsadıkça bugünlerden geriye doğru hızla koşarak uzaklaşmak istiyorum.

Bazen hiçbir şeyin tadının kalmadığını düşünüp yorulduğunuzu fark ediyorsunuz. Hayallerinizle vicdanınız arasında sıkışıp kaldığınızda vicdanınız hayallerinizi örtüveriyor, belki de doğaüstü bir tanrıya inanmak yerine vicdanınızı tanrınız yaptığınız için pişmanlık duyduğunuz anlardan biri, vicdanınız sizi hayatta yeterince dengeli ve iyi bir insan yapabiliyor belki ama doğaüstü bir varlık gibi mucizevi beklenti ve umutları kışkırtamıyor. Yaşadığınız çaresizliği ve ruhsal yalnızlığı kaşar rendeleyerek yırtmaya kalkıyorsunuz.

Peki ya internete tanrı, modeme kutsal kitap muamelesi yapan zındıklara ne demeli ? Dışarı çıkın arkadaşlar, havalansın teniniz ve tininiz, hayat eskisi gibi sokakta aksın, sokaktaki adam olun yeniden, sokağın sesi olun, matriksin bir kodu olmaktan daha fazlası olun, bir banka oturun kendi meşrebinizce bir bira, bir gazoz açın, çekirdek çitleyin.

O değil de chatroulette diye bişi keşfettim, keşfetmez olaydım çok korktum, o ne lan öle düşman ekranına.

Otuz beşimde alnımda çıkan bir sivilcenin, beni bu kadar sevinçlendireceğini bileydim ergenlikte çıkanları k.çıma bile takmazdım. Hafız bak doğru söyle; “tek tük beyazlar hakkaten yakışmış mı?”

Eroir

Kitaplarımı, filmlerimi, ikindi kahvelerimi

ve şarkılarımı yarım bıraktım.

Sözlerimi, özlemlerimi, gözlerini

ve göğüslerini de yarım bıraktım.

Hayata laf sokmayı, akvaryuma yem atmayı

ve kasıklarında yatmayı da yarım bıraktım.

Gördüğümü, sevdiğimi, sövdüğümü

ve haşhaşlı ekmeğimi de yarım bıraktım.

Annem arkandan ağlar dedi

Babam atılmasın günah olur dedi

Ağlasa da, günahsa da yarımları sattım

Oysa ben en çok kendimi yarım bıraktım.

Nietzsche de karar versin bıktım

Umut, mutluluktan daha mı kışkırtıcı

Yoksa sadece işkenceyi mi uzatıcı

Ben Buldum.

Özlü Laf: Gerçekler sizi yorduğunda, tek sığınağınız hayal gücünüzdür. "Pan’ın Labirenti diye enfes bir filmin afişinde görmüştüm."

Hoşça kal (olacaklar sensiz olsun şarkısı da şahane).

 
Toplam blog
: 41
: 815
Kayıt tarihi
: 27.01.10
 
 

En güzel hikayesini henüz yazmamış olan, Smyrna'da yaşayan, henüz yolun yarısında bulunan, kamu g..