Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

11 Kasım '19

 
Kategori
Deneme
 

Kasım 2018 Sabahı

Yağmurlu bir İstanbul sabahı ve soğuk. Kızları okula hazırlıyorum zoraki onlar da ara tatili ne zaman diye soruyorlar belli ki yorgunlar  erken yatmalarına rağmen.

Temizlik var bu gün evde, içimden bir ses gelmese kadın bari diyor, evimde tek başıma kalmak istiyorum. Okula giderken açılıyoruz gürültülerin çoğalmasından anlıyorum. İki kişilik kahvaltı hazırlıyorum Ümmü ve benim için. Kadının gelme saati gecikince telefon edeyim diyorum, mesaj gelmiş "Abla ben çok hastayım, gelemiyorum." yazmış sabahın beşinde. Önce aaa sonra geçmiş olsun yazıyorum. Keşke başka bir şey isteseymişim. Kahvaltımı yaptıktan sonra girişiyorum işlere.

Müzik enerji versin diye radyoyu açıyorum yüksek sesle. Büyük dayımın, konfeksiyon atölyesi ve içinde çalışan insanlar geliyor aklıma nedense. Fazlı Dayım ısrarla Türk Sanat Müziği kasetleri koyardı onlar inadına arabesk müzik dinlemek isterlerdi.. Acaba iş yaparken iyi mi geliyor diye Arabesk bir kanal (Arabesk 24) açıyorum. Malatya'lı Zeki abi, kardeşi Burhan'ı hatırlıyorum, atölyede çalışan iki kardeştiler dünyalar iyisi. Burhan'ın bizim bir tanıdığımıza karşılıklı ama çaresiz aşkı. Ferdi Tayfur dinliyorlar kızla birlikte, ikisi de çok seviyorlar Ferdi'yi ve birbirlerini. Burhan, Ferdi'nin büyük bir posterini çerçeveletip veriyor benim vasıtamla sevdiğine. Kavuşamadılar bilinen ailevi sebeplerle hatta söyleyemediler bile benden başka kimseye.

Sıla'nın sesinden Yıkılmışım Ben doluyor evimin içine bana da bir çabukluk. "Dertler derya olmuş ben de bir sandal." Spora gitmekten vazgeçiyorum, al sana spor işte. Sibel Can Gazam Kesmiyor diye derdini anlatıyor. İşler hafiflemeye başlarken. Tanıdık bir ses geliyor kulağıma elimde bezle oturup dinliyorum "Suya bakmak Sana bakmaktı, Sana bakmaksa Allah'a..."diyor Yılmaz Erdoğan. Yazı yazmak geliyor içimden dikkatle dinlerken. Ne güzel benzetmeler, ne güzel kelimeler sıralanmış peş peşe. Hep hissettiğimiz ama dile dökemediğimiz kelimelerin sırrını anlamak istiyorum yarım aklımla.

Yağmur ara ara hızlanıyor, elbette yağacak Kasımdayız. Soğuk olsun ama üşütmesin kimseyi diye dilekler. Dinlemem bitti. Şimdi benim kelimelerimin dökülme zamanı.  

Özlüyorum annem,
Özgürce seviyorum yokluğunda seni, hepinizi.
Bütün dikenleri ayıklamak elimde olsaydı keşke.
Keşkeleri hiç sevmem oysa.
Batmıyor acıtan kelimelerimiz bu sabah,
Hangi sınavların ağır sorusuydu yaşadıklarımız?
Hiç mi çalışmamıştık derslerimizi?
Bilemiyorum.
Yüzümüzde gülümsemeler vardı bir zamanlar
Kapıların kapanmadığı, sırtın sırta değdiği...
Doğal olduğu, olması gerektiği gibi.
Ben mi anlatamadım, sen mi anlayamadın?
Gönderdiğin çiçeği suladım az önce
Direniyor o da benimle birlikte tutunmaya.
İçtiğim kahvenin telvelerini yerdin benden gizli,
Küçücük parmaklarınla.
Zamanla yarışırken kaçmış bir şeyler bize sormadan.
Elimizde kalanlar da çok fazla ama.
Fazlalar da yük mü getiriyor bilemiyorum ki!
Büyümüş yaşlarımızın getirdiği yükler yüklenmiş,
Kimini taşımışız kolayca kimini kaldıramamışız işte.
Başka bir şey anlatıyor hayat, öğrenme çabaları.
Anlayabildiklerimizle görüyor gözlerimiz.
Özlüyorum annem ve çok seviyorum seni ve hepinizi
Kelimeler dökülüyor kalemimden,
Bazen buluyorlar yerlerini bazen de kalakalıyorlar öylece.
Aynı benim gibi...

 

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..