Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '13

 
Kategori
Deneme
 

Kasırga Kızı

Kasırga Kızı
 

Ağustos ortasından Ekim 'e kadar Atlas Okyanus'u yer yer mısır kazanı gibi fokurdamaya  başlayınca, bu Kasırga kızı çıkar ortaya. Genellikle açık denizin en sıcak noktasından baş verir. Şöylece bir çevresine bakınır. Öncelikle yeni adını seçip beğenir. Köpüklerden doğan Afrodit 'e özenir de nedense her çıkışında blogçular  arası transfer turnuvalarına katılan blog yazarları gibi farklı isimler almaya bayılır. Geçen yılki neydi kuzum, unutur ve aldırmaz. Ha galiba evvelki yıl Gale koyduydu adını, yoksa ondan da önceki miydi, on yıl bile geçmiş olabilir,  hani gümrüklerden geçerken fötr şapkasının boşluğunda taşıdığı kriptolu  kanaryayı da selametle Kanada 'ya sokmayı başaran şu Kanadalı Haham Gale'e mi özenmişti ama dedik ya unutmuştur. Şimdi varsa yoksa Sandy. Zaten baştan aklına koymuştur bu yıl karalarda gezmeyi. Taşlı topraklı isimler seçmesinden de belli.

Önce yüzeyde bir esinti. Sonra da yukarılarda kopar kıyamet. Bu iki rüzgârın o sıcaktan tutuşmuş su yüzeyinden havalandırdığı bulutçuklar spiraller gibi dönerek yükselirler göksel kubbenin o görünmez ulu zirvelerine. Sandy hazırdır artık. Buluttan giysisinin eteklerini zil şal ve gül, bu gök bahçelerinin en güzel kızı,  İspanyol rakkaseleri gibi savura savura dönmeye başlamıştır çoktan. Döndükçe büyür, büyüdükçe döner, anlayacağınız biraz da saatlerce dönen Mevlevilere özenir bizim Sandy kız ama açık etmez. İspanyol rakkaseler Mevleviler kadar dönemezler diyedir özenmesi. Çünkü o Adem'e elmayı yutturanların cinsinden olduğunun bilincindedir. Bilir Mevlevihane'de dönen hatun kişilerin eksikliğini, iyi bilir. Yeni sıcak sular gelir aşağılara. Sandy'nin etekleri daha bir savrulur göksel dağların gizemli zirvelerine.

Bu kez Sandy kız okyanuslardan bıkmış olmalı. Eteklerini saatte 250 km hızla döndürürken, saatte 16 km hızla öylesi yavaş bir gidişi vardır ki, cahil kalmış uydu mercekleri yukardan aşağıda dönüp duran Tepegöz’e korkudan kısık kısık bakarlar ve onca hızla dönüşüne karşın neden böyle uzay salyangozu gibi ötelediğini sorarlar.

Eteklerindeki rüzgâr denizleri taşırırken,  Ulu Poseidon 'un ilerde kadını olacak nişanlısının giysisi gibi haşmetle savrulurken de anlayamazlar. Oluşan Babil Kulesi yüksekliğindeki dalgalar, kaçamayan tekneleri ceviz kabuğu gibi sağa sola savurur. Artık Sandy kız, nereden öğrenmişse bizim Foça kayalıklarında yaşayan yosun saçlı Siren cadılarına özenmektedir. Döner döner, etekleri uzadıkça genişler dairesinin çapı kilometreleri bulur. Sadece Sandy'nin ağırlık merkezinin geçtiği bir kaç kilometrelik bölümde hava dingin ve sıcaktır. Yaprak kıpırdamaz. Bu sakin yere Sandy'nin her seferinde isim değiştirmesinden bıkan filozoflar ve bilim adamları sadece Kasırganın Gözü demişlerdir, büyük büyük tartışmalardan sonra.

Sandy cins isimle anılmaktan pek hoşnut kalmasa da, bu asabi ruhban -mıydılar- kesimiyle takışmaktan şiddetle kaçınmış hatta yüz yıllar içinde alışmıştır bile onlara.

Yukardaki cahil mercek ise güzelim dansçı Sandy'nin nasıl tek gözlü Kikloplara dönüştüğünü çözümlemek için her saniye açılıp açılıp kapanmaktadır. Teleskop da pek üzgündür. Ah nerede o Carl Langerfert Zeiss'in muhteşem mercekleri diye yakınır. Tanesi bir liraya satılan şu Çin işi merceklerden ne zaman kurtulacağını düşünür kukumav kuşları gibi, istiareye bile yatar.

Şimdi Sandy kıyıdan içerilere doğru yapmaktadır dansını, eteklerinde bir yığın yaprakla.  Dönerken o denli gereksinim duyduğu  gücü, eteklerinde taşıdığı su buharını suya dönüştürerek  yaşam destek enerjisi olarak kazanır. Akıllı kızdır vesselam.  Köprü başlarında geleni geçeni mideye indiren şu asla doymak bilmeyen köpeklerin  akrabası Tekgöz ejderhası gibi o kadar çok enerji yer ki yağmurlar sağanağa, sağanaklar New Age Nuh Tufanı'na dönüşür. Sandy şimdi de zalim bir kraliçedir. Tebasındaki tedbirsizleri, cesur olup sellerle boğuşanları ya da kazayla yakalananları bir etek savuruşuyla Hades'e gönderme yarışına girer. Hiç acımaz. Gerektiğinde limonatalı  spreyler de kullanır.  Sandy bu yıl ille de Kuzey'e de çıkacağım deyince göllerin kuzeyinden gelen soğuk hava cephesi yüzünden, bu kez de  tufan kar tipisine, kar tipisi de kar dolusuna çevirir. İşin kötüsü taşkın nedeniyle  indirilen  nükleer santrallerin şalterleri, buz kesen soğukları yüzünden donduğundan,  her taraf fırsatçı  vampirlerin  uçuştuğu alaca karanlık  kuşağına dönüşür...

Yarın kuzeye doğru devam edecekmiş Sandy kız. Akıllım. Sanıyor ki Kuzeyde ışıklı şehirler bulacak. Orada da nükleer santrallerin şalteri indirilecek ve şehirler okyanus karanlığından farksız olacak. O zaman belki gezmekten bıkar… Ya kutbu aşıp da Avrupa üzerinden buralara iniverirse canlarım ne yaparız o zaman.

 

Emel Dinseven  

 

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..