Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '07

 
Kategori
Güncel
 

Katı olan her şey buharlaşırken bir bir 2

Katı olan her şey buharlaşırken bir bir 2
 

Kadıköy sahilinden bakış ezgi umut 2005


Bu yazı dizimin başlığını beni heyecanlandıran bir kitaptan, Marshall Berman'ın "Katı Olan Herşey Buharlaşıyor" undan ödünç aldım.

"Bu bir itiraflar kitabı değil. Yine de yıllarca onu içimde taşıdığımdan hayatımın hikayesi haline geldiğini hissettim" diye başlar teşekkür yazısına Berman. İkinci baskıya önsözde de modern insanların modernleşmenin nesneleri oldukları kadar özneleri de olmak, modern dünyada sıkıca tutunabilecekleri bir yer bulmak ve kendilerini bu dünyada evde hissetmek için giriştikleri çabalar olarak tanımlar "modernizmi".

Kendini bu dünyada, kendi şehrimde evinde hissetmek benim yavaş yavaş yitirmeye başladığım bir duygu. Kendimizi sosyallikten kopuk hissedebilmemiz ve yalnız bireyi oynamamız için bütün küresel olanaklar seferberliğe girmiş adeta. Elbette ki bu seferberliği başlatanlar insanlar. Ve ne acıdır ki bu modernizm kılıfının altında altan alta ideolojilerin dayatılması niyetleri yatıyor.

Örneğin Kadıköy'ü ele alalım. Bir kaç yıl öncesine kadar burundaki eski evlendirme dairesinden yani bugünkü İDO deniz otobüslerini iskelesinden Adalar iskelesine kadar olan bölgede "Hasır" diye bilinen çayhaneler yer alırdı. Çayhaneler günün her saati gençlerle cıvıl cıvıl dolar boşalırken onlara ve diğer insanlara bir sosyallik ortamı sağlardı. Gençlerin buluşma noktasıydı. Çayhanelerin ardında çiçekçiler ve evcil hayvanların ve kuşların satıldığı küçük derme çatma dükkanlar. Burası da özellikle hafta sonları temiz hava almaya çıkan çocuklu ailelerle dolup taşar yine bir sosyal ortam oluşurdu.

Önce sahilde şimdi İnciburnu dedikleri Moda'ya doğru sahil yolu açıldı. Güzel dedik yüyüş yolu açıyorlar. Sonra deniz otobüsü iskelesinden İski binalarına doğru olan bölgede bir kaç tane çay bahçesi açıldı. Bunların görünümü diğerlerinden farklıydı, minderli, yastıklı, kerevetli olanlardan, sanırım bira da vardı. Emin değilim.

Daha sonra aniden bu kuşların ve diğer hayvanların satıldığı dükkanlara karşı bir kampanya başlatıldı. Nedense bu kampanya sadece sahildeki dükkanlara uygulandı, sanki hayvanları kafeslerde kapalı tutanlar sadece bu Hasır'ın gerisindeki dükkanlardı. Kentteki diğer kuş satan dükkanlar yok sayılarak oluşturulan tepki grupları ile protestolar, gösteriler yapıldı. Amaç neydi?

Kısa zamanda öğrendik...

Bir gün geldiğimizde çayhaneler de dahil o bölge dümdüz edilmişti. Neyse diğer çayhaneler var diye düşünürken yani İski'ye doğru olanlar da kapatıldı. Sadece İDO'nun yanında bir çayhane açıldı ki asla eskisi gibi gençlerin uğrak yeri olamayacağı kısa zamanda ortaya çıktı. Fiyatlara bakarsanız anlaşılır. Kadıköy vapur iskelesinin solunda ve sağında yer alanlara da, o sırada epeyce kısıtlama getirildi ama sonradan onlar devam ettiler. O çayhanelerin müşterisi genellikle televizyonda maç izleyen başka gruplardı aslında.

Onca insan birden göz önünden çekilmişti. Geceleri geç vakitlere kadar rahatlıkla gezip yürüyüş yapılacak bu bölge tinercilere ve ne idüğü belirsiz tek tük serserilere teslim edilmiş oldu. İsterseniz gece dokuz buçuktan sonra oralarda yürümeye çalışın. Ne demek istediğimi anlarsınız. Ama burada üzücü olan orada toplanan konuşarak, tartışarak, buluşarak sosyalleşen gençlerin ve bölge insanının bu sosyalleşme edimine mani olunduğudur. Ya da gençler kendi alıştıkları yerin dışında başkalarının istekleri doğrultusundaki yerlerde oturmaya zorlanmış oluyor ki sosyallik yok edilsin.

Dolmuş duraklarını oralara, eskiden çiçekçi dükkanlarının olduğu yere çektiler deniz kıyısına yakına ve binalarla dolmuş durakları arasında, otobüs garajının dışında da muazzam bir atıl alan kaldı. Amaç neydi? Amaç sosyalleşmeyi kontrol altına almak belki de önlemekti.

Ben Marshall Berman'ın kitabını okuyana değin bu gözlemlerimin kuruntudan ibaret olduğunu düşünüp kendime saklamıştım. Ancak kitaptaki anlatılanlar hiç de yanlış düşünmediğimi açıkça ortaya koyuyordu:

Brezilaya'daki hiç yoktan var edilen Brasilia kentini havadan kuşbakışı gördüğünde beğenir Berman . Fakat içine girip de gezmeye başladıktan sonra bu projelendirilerek kurulmuş yeni kentteki çarpıklığı hemen farkeder.

"İnsanların biraraya gelip konuşabileceği ya da basitçe birbirlerine bakıp ortalıkta salınacağı kamusal alanların yokluğunun tasarlanmış bir durum olduğu göze çarpıyor. Latin dünyasının büyük kentsel geleneği, kent yaşamının bir plaza mayor ( büyük meydan) etrafında örgütlenmesine dayanan bu gelenek açıkça reddedilmişti." *

Bu arada plaza kelimesinin de bir diğer anlamının belki de gerçek anlamının meydan olduğunu öğrenince insanın aklına plaza adıyla yaptırılan biçimsiz beton yığınlarının nasıl psikolojik bir aldatmacanın nesnesi oldukları geliyor.

Bu yeni kentin tasarımı diktatörlükle yönetilen bir ülke için yapılsaydı yerine fevkalade güzel otururdu diyor yazar özet olarak . Sonra da ekliyor: "Ama bir demokrasinin bir başkenti olarak bu bir skandaldır."

Kadıköy gibi oturmuş yerleşmiş bir ilçeye yapılan nedir? Bunun adını da sizler koyun. Devamı da var.

(Hem anti sosyaleştirmenin hem de yazı dizisinin.)


* Marshall Bermann "Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor" çev: Ümit Aktuğ, Bülent Peker 9. baskı İletişim.2005

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..