Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '10

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Katil, köpek balığı mı? Güldürmeyin beni!

Katil, köpek balığı mı? Güldürmeyin beni!
 

Doğal yaşam alanlarına müdahale etmediğimiz ve yaşam süreçlerine dahil olmadığımız sürece tehlikeleriyle karşılaşma olasılığımızın olmadığı hayvanlara; katil, canavar filan gibi lakapların takılmasına gıcık oluyorum! Evet evet gıcık oluyorum. Bu hayvanlar nedir, yılan, aslan, kaplan, köpek balığı vs... E şimdi yolda yürürken bir kobrayla bir aslanla veyahut sakin sakin denizinde yüzerken bir köpek balığına rastlayamazsın. Onlarla karşılaşman için çölde, amazonda ya da ne biliyim okyanusta olman lazım. E kusura bakmayın da sen de çöle gitme arkadaş ya da gidip okyanusta yüzme ya da dalış yapacaksan da zaten tehlikeyi göze almışsın demektir, köpek balığının ne suçu var?

Evet anahtar kelimem köpek balığı. Uzun zamandır yazmak istiyorum bu hayvanları.

Köpek balıkları, yaklaşık olarak 400 000 000 yıldır dünyamızdalar ve Chondrichthyes yani Kıkırdaklı balıklar sınıfının Elasmobranchii (yassı solungaçlılar) alt sınıfının Selachimorpha takımında yer alan canlı türleridir. Bazı türleri çok büyük olmalarına karşın uysal olup plankton ve küçük deniz canlıları ile beslenirler, bazıları ise örneğin beyaz köpek balığı türü saldırgan bir tür olup fok, deniz aslanı hatta balinaları bile yiyebilirler. Güçlü yüzgeçlere sahiptirler ve saatte 60-80 km yol alabilirler. Köpek balıklarının yanlarındaki solungaçlarda, hayvan hızla yüzerken sudaki oksijeni maksimum absorbe etmesi için yan taraflarda birer boşluk bırakacak şekilde yer almıştır. Dişleri jilet kadar keskindir. Bir köpek balığı avını ısırdıktan sonra başını derhal sağa sola doğru sallamaya başlar.Bu şekilde davranarak dişleri arasına sıkışan bir objeyi ivmelendirip yanal olarak dişleri üzerinde hareket etmesini sağlar. Obje veya av, dişleri üzerinde hareket ettiği zaman jilet kadar keskin olan dişler tarafından rahatlıkla kesilir.Böylelikle balık avını kısa süre içerisinde parçalayarak etkisiz hale getirir. Köpek balığı avını parçalarken gözlerini asla açmaz. Bunu yapmasının nedeni ise avını parçalaması esnasında etrafa saçılacak kemik parçalarından gözlerini korumak içindir (http://www.genbilim.com/content/view/6546/34/) .

En büyük tür yaklaşık 20 metrelik uzunluğuyla balina köpek balığı (Rhincodon typus), en küçüğüyse 20 cm’lik cüce kedibalığıdır (Etmopterus perryi). Balina köpek balıkları dışındaki türlerin hepsi etçildir. Balina köpek balıkları ise dev cüsselerine rağmen sadece planktonlarla (mikroskopik canlılar) beslenirler. En büyük etçilse “büyük beyaz” olarak bilinen 7, 2 metrelik boyuyla, Carcharodon carcharias’tır. Ancak türlerin çoğunluğu oldukça küçük boyludur. Ayrıca tehlike yaratabilecek herhangi bir organları yoktur ve insanlara bir tehlike kaynağı olamayacak kadar derinlerde yaşarlar. Köpek balıklarının diğer canlılara üstünlük sağlamalarına yarayan bir başka özellikleriyse duyu organları. Koku alma ve işitme duyuları iyi gelişmiş olan köpek balıkları kan kokusunu 3 km uzaktan alabilir. Çok küçük sesleri duyabilir ve geldiği yönü bulabilir, oysa insan sualtında sesi duyar ama geldiği yönü tayin edemez. Görme duyuları pek gelişmemiştir. Zaten genelde derin sularda yaşadıkları için, görme duyularını pek kullanmaz. Vücutlarının yan tarafında bir çizgi şeklinde bulunan ve “yanal organ” denen duyu organlarıyla manyetik alanları algılayabilir, yön tayini yapabilir (özellikle bulanık suda) ya da yaralı bir balığın çıkardığı titreşimleri saptayabilirler.

Köpek balıklarının en önemli duyu organıysa “Lorenzini ampulleri” denen elektroreseptör hücreleridir. Bunlar vücudun baş kısmında bulunan ve 1 mm’lik kanallarla dışarıya açılan yapılardır. Elektriksel uyarılara karşı oldukça hassastırlar.

Köpek balığı kıkırdağı başta kanser olmak üzere bazı hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır.

Tümörler beslenebilmek, gelişebilmek, yayılabilmek ve toksinlerini kan dolaşımına aktarabilmek için kan damarlarına ihtiyaç duyarlar. Tümör oluşumundan sonra o bölgede yeni kılcal kan damarları oluşumu gözlenir. Yapılan çalışmalarda köpek balığı kıkırdağının bu yeni kılcal kan damarlarının oluşumunu baskılayan bir etkiye (anti-angiogenesis) sahip bir maddeyi içerdiği bulunmuştur.

Köpek balığı kıkırdakları kullanıldığında, bu etki ile damarlaşmayı baskıladığı için tümör gelişemiyor. Tümör yok olmasa da yayılması durduğu için belirli bir bölgede sabit kalıyor ve tedavi için çok büyük bir şans doğuyor çünkü bilindiği gibi tümörün yayılması (metastaz) hastanın hayatını kaybetmesinin en büyük habercisidir.

Sadece bununla da kalmıyor kıkırdağın faydaları. Eklem yaralanmalarının tedavisinde, iltihap giderici olarak, bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesinde, bakteriyal, viral ve mantar (fungal) enfeksiyonlara karşı dayanıklılık sağlanmasında, artrit (mafsal iltihabı) tedavisinde, ağrı kesici olarak, sedef ve akne tedavilerinde kullanılmaktadır.

Köpek balıklarının bazı türleri yaklaşık 500 m derinlikte yaşarlar. Peki hiç düşündünüz mü bu canlılar ışığın bile ulaşamadığı bu derinliklerde nasıl yaşamlarını devam ettirebiliyorlar? Bi-limadamları bunu da araştırdılar ve köpek balığı karaciğerinde saklı olan bu sorunun cevabını buldular.

Köpek balığının karaciğerinde squalene denen bir madde vardır. Bu madde yağ özelliğinde bir maddedir, oksijeni kolayca tutar ve ihtiyaç duyulan dokuya iletilmesini kolaylaştırır. Bu özelliği ile de bağışıklık sistemini güçlendirir. Oksijenin verimli kullanılmasına yardım eden squalene bize, köpek balılarının çok derinlerde, yüksek basınç altında çok az oksijenle nasıl yaşayabildiklerini açıklıyor. Squalene’ nin diğer faydalarına gelince, kanser tedavisinde hem antioksidan hem de kemoterapik ajandır, kanserojenler karşı koruyucudur, kalp hastalıklarında, diyabet (şeker), artrit, hepatit, gastrit tedavisinde ve kandaki kolesterolün düzenlenmesinde kullanılır. Köpek balığı karaciğeri yağında, aynı zamanda anne sütünde bulunan alkoksi gliserol yüzlerce kat daha fazla bulunmaktadır. Alkoksi gliserol bağışıklık sistemimizi güçlendirir, akyuvar ve trombositleri arttırarak antikorları uyarır, radyoterapinin yan etkilerini azaltır. (http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/470882.asp)

Mavi köpek balığı yani diğer bir adıyla da Pamuk balığı türü etobur bir türdür ve diğer küçük balıklarla beslenir. Boyları 4 m’ye kadar ulaşabilir. İlkbaharda ürer ve her defasında 8-12 arası yavru doğurur. Bir diğer tür Çekiç kafalı köpek balığı ise kfa yapısından dolayı bu ismi almış olup burun delikleri ve gözleri bu çekiç yapısının üzerinde yer alır. 4.5 m boya kadar ulaşabilir. Vatoz ve diğer küçük köpekbalıklarını yiyerek beslenirler.

Özellikle bu iki türü açıklamamın bir sebebi var. Çünkü İngiliz bilim ekibinin araştırmasına göre, köpekbalığı yüzgeci çorbasına talep artışından dolayı, hesaplanan miktarın dört katı kadar köpekbalığı öldürülüyor. Uzmanlara göre, yüzgeçleri Çin restoranlarında porsiyonu 100 dolara (145 YTL) satılan çorbalarda kullanılmak üzere her yıl 2.29 milyon ton eden 26 milyon ile 73 milyon köpekbalığı öldürülüyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'ne bildirilen rakamlar ise yılda 0.4-0.6 milyon ton.

Araştırmacılara göre, en büyük tehlike altındaki türler mavi ve ipeksi köpekbalıklarıyla çekiçbalığı. Bulgular dünyanın en büyük yüzgeç pazarının bulunduğu Hong Kong'daki açık artırmalardan edinildi. Dünya Koruma Birliği 373 bilinen köpekbalığı türünden 65'inin tehdit altında olduğunu açıkladı. Yavaş büyüyen, geç olgunlaşan ve çok doğurgan olmayan köpekbalıkları, aşırı avlanma yüzünden okyanusun en çok tehdit altında olan hayvanları.

(http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=202773). Üstelik; Katar’ın başkenti Doha’da, Nesli Tehlikede Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşmeye (CİTES) üye 175 ülkenin bir araya geldiği toplantıda, ABD’nin destek verdiği, Japonya’nın ise karşı çıktığı teklif kabul görmedi.

Yüzgeçleri için avlanan çekiç başlı köpekbalıklarının sayısının Çin ve diğer bazı Asya ülkelerinin yüzgeç çorbası talebi yüzünden son yıllarda yüzde 85 oranında azaldığı belirtiliyor.(http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=987288&Date=24.03.2010&CategoryID=85)

“BÜTÜN ORKİNOSLAR NEREYE GİTTİ?” adlı yazımda Japonya’nın orkinos katliamına, “YUNUS KATLEDEN *İNSAN* OLABİLİR Mİ?” yazımda da yine Japonya, Güney Amerika ve Azorlar’ın yunus katliamını anlatmıştım. Japonya; orkinosları, Güney Amerika, Azorlar ve Japonya; yunusları, Çin ve Hong Kong köpek balıklarını katlediyor.

Eğer köpek balıklarının soyları tükenirse, denizde avlanılması ve sayılarının azaltılması gereken birçok av hayvanının nüfusları gitgide artacak ve deniz ekosistemini altüst etmeye başlayacatır. Köpek balıkları bir çok gizeme ve sırra sahip canlılar. Henüz çözülememiş duyu gizemleri mevcut.

Bu hayvanlara katil diyorlar, canavar diyorlar. Biraz önce belirttim ki insanlara potansiyel bir tehlike oluşturamayacak kadar derinde yaşıyorlar. Ama biz onların yaşam alanlarına girip onları katlediyoruz. Neden? Burjuvalarımız köpek balığı yüzgeci çorbası yesin diye. Zehir zıkkım yesinler! Katil! köpek balıkları, yüzgeçleri kesildikten sonra savunmasız bir şekilde okyanusa geri bırakılıyorlar. Ya bu nasıl insanlık?

Şimdi soruyorum sizce asıl katil kim? Köpek balıkları katil mi katledilen mi?

İzleyin bakalım dayanabilecek misiniz bu katliama, http://www.youtube.com/watch?v=qi_RYPybIyY

 
Toplam blog
: 38
: 1616
Kayıt tarihi
: 16.12.08
 
 

Deniz tutkunu, anne, evlat, sanat düşkünü, doğaya aşık, var olmanın anlamının peşinde bir insanoğ..