Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Katil cehalet! Katil inançlar!

Katil cehalet! Katil inançlar!
 


KATİL CEHALET! KATİL İNANÇLAR!
Dünyadaki en merhametli bir insana nasıl cinayet işletebilirsiniz? Çok basit, bir inanç yerleştirin kafasına yeter. Bu inanç dini, milli, ideolojik, ahlaki ya da kişisel olabilir; hiç fark etmez, öldürtme konusunda aynı derecede etkilidirler. 


Geride kalan insanlar, şehit anneleri, çocukları ya da terörist/düşman anneleri, çocukları olabilir. Acı acıdır! Her anne için, her çocuk için aynıdır. Devletin güvenlik güçlerinin asli görevi, suçu önlemektir. Ve öldürmek büyük bir insanlık suçudur. Bu nedenle güvenlik güçleri, suçlu olanları öldürmek için değil, teslim alıp adalete teslim etmek için hareket eder, etmelidir. Doğrusu budur. Yani güvenlik güçleri, intikam alma güçleri değildir! 


Peki ya biz? Kana kan mantığıyla bu suçun işlenmesini önlemeye katkıda mı bulunuyoruz. Şehit ailelerinin acılarına çare mi getiriyoruz. Terörist/düşman annelerinin, çocuklarının gözyaşları bizim için hiçbir şey ifade etmiyorsa eğer, durun! Böyle birkaç dakikalık tepkiler gösterip ardından futbol sevdasına, akşama ne yesek derdine düşmek, insanlık değildir!
Her şeyden önce aklımızda tutmamız gereken şey şudur: Dağdaki insanlar da bizim vatandaşlarımızdır! Devlet, o insanlar dağa çıkmak için kandırılırken neredeydi? Önlem alamaz mıydı? Bu ülkedeki terör suçunu “yabancı güçlere” atmak kolay olandır ve o yabancı güçleri yok edemeyeceğimize göre, bu yaklaşım sadece soruna hiçbir çözüm getirilemeyeceğini kabul etmektir. Oysa gerçekten böyle midir? 

Gözyaşlarının çözümü önce insan olduğumuzu anımsamakla başlar. Anımsayacak olursanız önce insan, sonra vatandaş, sonra dindaş, sonra fikirdaş…vs. idik!O annelerin, o çocukların gözyaşları bizim için neyi ifade ediyor? Öldürmek gibi, kaskatı kesilmiş bir kalp gibi hastalıklarımız olmasın? Dahası sosyal vurdumduymazlık gibi bir hastalık salgınına ne dersiniz? Kendinize bakın. Trafikte bile yanınızda tabanca olsa ve cezadan korkmasanız şimdiye kadar kaç kişinin katili olmuştunuz bir düşünün. İzlediğiniz filmlere bir bakın! 


Duyarsızlık hastalığının mikrobu cahilliktir. Dünyada onca insan şu an öldürülüyor, Suriye’de, Libya’da ve daha haber bültenlerine geçip bize ulaşmayan bir yığın bölgede. Sadece şu ya da bu nedenle öldürülen insanlar değil önemli olan, hepimiz ölümlüyüz nasıl olsa deyip avunabiliriz; ama geride kalanların gözyaşları, acıları, onları nasıl avutacağız? Siz yetim bıraktığınız bir bebeğe hangi “kutsal” inancı anlatacaksınız? Bu acılar, bu gözyaşları bizim günlük yaşamımızı, içinde yaşadığımız dünyayı nasıl etkiliyor? Bunun farkında mısınız? 


Gelin önce mevcut durumumuza bir göz atalım. Günlük yaşamımızda katil cehalet “Yerinde durana bir şey olmaz!” şeklinde karşımıza çıkabilir örneğin. Oysa hiç tartışmaya gerek yok, durup bir iki dakika ne dediğimizi düşünecek olursak, bunun ne kadar canice bir fikir olduğunu anlayabiliriz! Acıyı paylaşma konusunda da ortak cehaletlerimiz var. Örneğin gözyaşı döken eğer yakınımızdaysa, acısını paylaşırız, yani birkaç dakikalığına lütfeder üzülürüz, eğer coğrafi olarak uzakta ise, umurumuzda bile olmaz. Bir başka ortak cehalet de, öldürülenin hacmiyle ilgili. Bir ineğin gözümüz önünde öldürülmesi duygularımızı kabartır; ama eğer öldürülen bir karınca ise duvardan farksızızdır. Sanki can alma ikisi için farklıymış gibi gelir bize. “Hacmi büyük olan bedenlerin canları da büyüktür!” gibi aptalca bir inanış mı gizli acaba bilincimizin bir yerlerinde. Ama durum bu, öldürme konusunda insanlar olarak ortak bir cehalet içindeyiz. Bu cehalete bir insan olarak şimdi son verebiliriz: kendimizin, mevcut durumumuzun farkına vararak. 

Gelin hep birlikte insanların öldürülmesine karşı çıkalım önce. Başka hiçbir şart öne sürmeden, her insanın yaşama hakkını kabul edelim bir insan olarak. Vatan için öldürmek, din için öldürmek, bağımsızlık için öldürmek, namus için öldürmek……Bunların hepsinin tarihe karıştığı bir dünya, GERÇEKTEN istiyor musunuz? Buna karar verin önce. Önce içimizdeki, ölme, öldürme kaynaklarını temizleyelim. Çocuklarımızı hiçbir “yüce”, “kutsal” amaçla gözyaşları döktürüp yetim, öksüz bırakmaya, analarımızın yüreklerini dağlamaya hakkımız olmadığını görelim önce hep birlikte. Acıları paylaşmakta dürüst olalım. Gerçekten paylaşalım, o çocukların, o anaların, o eşlerin gözyaşlarını. İnsan olmak kolay bir iş değil. İnsan olmak doğuştan gelen bir şey de değil. İnsan olmayı öğrenmek gerek! Çünkü aklın zekatıdır insan olmayı öğrenmek! Akıllı hayvanlardan insanı ayıran, bu anlayış seviyesidir. Bunun için ne bir kitap okumaya, ne bir eğitime gereksinimimiz yok. Dürüstçe kendimizi gözlemlemekten başka hiçbir inanca da ihtiyacımız yok. Önce ne olduğumuzu görüp bilelim, zor olan bu; sonra insan olmak kendiliğinden gelir. Aksi halde insan olmak gerçekten çok zor bir iş olur! Bugün, dünyada işlenen cinayetler yüzünden gözyaşı döken ana-babaların, kardeşlerin, çocukların, eşlerin acılarını paylaşıp “insan” olduğumuz bir gün olsun dileyen herkese!
izzetbalci@ziprotek.com 

 
Toplam blog
: 75
: 1163
Kayıt tarihi
: 06.06.11
 
 

Zihinsel Programlama Teknikleri(NLP, Hipnoz, Meditasyon..vs.) alanında, uzun yıllardır araştırma ..