Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '16

 
Kategori
Güncel
 

Katiller, tecavüzcüler ve şakşakçıları

Katiller, tecavüzcüler ve şakşakçıları
 

Katiller, Tecavüzcüler ve Şakşakçıları


Geçtiğimiz günlerde Sinan Çetin'in oğlu Rüzgâr Çetin alkollü araç kullanarak bir kaza yaptı. Bu kazada bir polis yaralanırken bir polis de şehit oldu. Rüzgar Çetin'in daha önce de benzer kazalara karıştığı, alkollü araç kullandığı için ehliyetine el konulduğu biliniyor. Baş rolde ünlü biri olunca basın da normalden fazla ilgi gösterdi. İyi de etti. Kim bilir belki bu ilgi Rüzgar Çetin'in hak ettiği cezayı almasına ve şehit polisin yakınlarının acısını bir nebze olsun dindirmeye vesile olur. Olur mu acaba? Gerçekten hukuk buna izin verir mi?
 
Bazen öyle olaylar oluyor ki insan, hukukun haklının yanında olduğundan şüphe ediyor. Mağdurun değil de suçlunun hakları, psikolojisi falan gözetiliyor bazen. Elbette herkes gibi ben de hukukun üstünlüğüne inanıyorum. Ancak hukuk da vicdanları yaralamamalı. Nitekim hukuk dahil olmak üzere insanın ürettiği hiçbir kavram, insana karşı kullanılmamalı.
 
Rüzgar Çetin "bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne bir kişinin yaralanmasına neden olmak"tan tutuklandı. Ancak yaralanan, şehit olan polisler orada dururken vicdanları yaralayan bir durum çıktı ortaya. Kazayı yapan Rüzgar Çetin'in modern hukuku yanına alan avukatı yer yüzünde ancak bir avukatın yapabileceği savunmayı yaptı: "Kemerini taksaydı, şehit olmazdı!"
 
***
 
Şimdi bir başka olaya değinmek istiyorum... Bir tecavüz olayına. Ülkemizdeki yüzlerce tecavüz olayından birine... Bir başka Özgecan'a... Bağdat caddesinde bıçak zoruyla bir apartman bahçesine götürülerek tecavüz edilen 19 yaşındaki genç kızdan bahsediyorum... Tecavüzcü yakalandı. Avukatı ne gibi bir savunma yapacak bilmiyorum doğrusu. Fakat fahri avukatları iş başındaydı.
 
Fahri mahriydiler ama içlerinden biri, bin avukattan daha mahirdi... Çünkü ne insan umurundaydı ne de hukuk! Öyle zalim, öyle hayasız, öyle vicdansızdı... Bu adam, bu tecavüz olayı için sosyal paylaşım sitesinden bir anket yaptı. "19 yaşındaki bir 'kız' gece 03:00'te Bağdat Caddesi'nde ne tür bir eğlenceden dönebilir?"diye sordu. Yetmedi aşağılık bir şekilde cevapları da sıraladı... "Saklambaç, ip atlama, yağlı güreş, bilemiyorum".
 
****
 
Yukarıdaki iki olayda ve devamındaki gelişmelerde ortak olan bir şey var: Suça bahane bulmak! Ve bana göre böyle durumlarda bu, suçu yüceltmekle eş değer! Her iki olayda da baş roldekiler bir şekilde aklanmaya çalışılıyor. İlginç olansa ikisini de aklamaya çalışanların kendileri değil hazırda bekleyen savunucuları konumundaki şakşakçıları. İkisi de durumu kabullenmiş, pişmanlar. Fakat birileri onları savunuyor. Tıpkı bir çocuğun aşırı korumacı annesi tarafından korunması gibi.
 
Çokça rastladığım bir durum var, siz de karşılaşıyorsunuzdur eminim. Çocuk kendi başına oyun oynarken kafasını masaya çarpıyor. Canı yanıyor, ağlıyor. Annesi hemen koşuyor, kucağına alıp sakinleştirmeye çalışıyor. "Masa mı yaptı? Dur masaya kızayım. Al sana masa, al!"diyerek masaya vuruyor. Çocuk da sanıyor ki suçlu gerçekten masa! Bilmiyor ki asıl sorun kendisinin kontrolsüz hareketleri...

İşte böyle böyle bütün hayatı bunun üzerine kuruluyor. Belki katil, tecavüzcü, sapık ya da bütün bunların savunucusu olmuyor.... Ama hemen hemen hiçbir zaman suçu kendinde bulmuyor, başka yerlerde arıyor! Her istediğini yapabildiği, yaptıklarının sonuçlarına katlanmadığı için mutlu olamıyor. Aksine mutsuz oluyor, mutsuz ediyor...
 
Unutmamak gerekiyor ki istenmeyen olaylarda baş rolü sadece kötü çocukluk geçiren insanlar oynamıyor. Bazen çok güzel çocukluk geçiren insanlar da kendisinin ve başkalarının hayatını mahvedebiliyor... Hiçbir şey yapmasa bile yukarıdaki örnekte olduğu gibi suçun şakşakçısı olabiliyor... Bütün bunların olmaması için çocuklarımıza güzel bir hayat sunmaya çalışırken, davranışlarının sonuçlarıyla yüzleşmelerini de sağlamalıyız! Aksi halde er ya da geç kendilerine ve başkalarına bir şekilde zarar vereceklerdir!

 
Toplam blog
: 103
: 409
Kayıt tarihi
: 10.09.10
 
 

Kısaca kendimi tanıtacak olursam "Evlat, eş, baba, öğretmen, yönetici, yazar ve tabii ki okur." y..