Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '07

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Katina'nın elinde makası! Hem de en hasosundan!

Katina'nın elinde makası! Hem de en hasosundan!
 

Haberiniz var mı bilmiyorum. Türk Dil Kurumu’ nun bir bilgilendirme hizmeti var ve ben bu hizmeti uzunca bir süredir almaktayım. Yani bu ne demek oluyor? Bu şu demek oluyor; her gün TDK’ dan günlük elektronik posta almaktayım ve bu postalarla sayesinde, her gün bir kelimenin sözlük anlamını öğrenmekle beraber dilimize girmiş bir yabancı kelime için karşılık gelen uygun Türkçe kelimeyi öğrenmekteyim.

23.Mayıs.2007 itibariyle aldığım elektronik posta beni oldukça düşündürttü. Çünkü Haute-cuture kelimesine karşılık önermekte oldukları kelime beni, nasıl söylesem, biraz rahatsız etti. Has olmadığım, haute-cuture giysiler takılamadığımdan belki de! Bilmiyorum ama, rahatsız etti işte. TDK bu kelimenin tanımı şu şekilde yapıyor ve bakın yerine ne öneriyor:

haute-couture : Fransızca haute (yüksek tabaka) ve couture (dikiş) sözlerinden oluşan bu birleşik kelime daha çok moda alanında kullanılmaktadır. Bu söz için Kurumumuz has makas karşılığını önermektedir

Gördünüz değil mi? Yani okudunuz değil mi? Ne öneriyormuş? Has makas!!

Peh peh peh! Daha doğrusu bizim Trakya tabiriyle breh breh breh! Muzaffer Cellek’ten arakladığım kadarıyla da ‘’Ört ki ölem!’’..

Bu ne demek şimdi ya? Anlayanınız var mı arkadaşlar?

Bu olsa olsa, yüksek tabaka insanı için dikilen dikişler farklıdır. Onların teni normal deri ile değil, altın ile kaplıdır. Bizim yediklerimizi yemezler, bizler gibi tuvalete gitmezler, bizler gibi sevişmezler, bizler gibi de giyinmezler demek mi oluyor? Dolayısıyla ’’Sıradan bir vatandaşın, halkın içinden gelen (yanüü yüksek tabakaya dahil olmayan) insancıkların dikişleri sıradan adi makaslarla kesilip dikilir de, yüksek tabaka insanın cicileri aynı makasla kesilebilemez! Kesilse kesilse makasların en hasosundan bir makas gerekir ki; biz de hadi gelin kurum olarak buna has makas’’ diyelim ‘’ mi demek istemektedir?

Ben anlamadım valla! Anlayan varsa beri gelsin!

Sağolsun sevgili TDK bana bir sınıflandırmayla kendi sınıfımı da hatrlatmış, daha doğrusu fark ettirmiş olduğu için kafa yordum bu mevzuya ben..
Diyorum ki mesela yüksek tabaka insanlarını ayıralım! Bence vapurlarda falan eskiden oldu gibi sınıf sınıf oturalım. Birinci mevkii, ikinci mevkii, üçüncü beşinci mevkiiler falan olsun! Sonra ortalık neyim karışır maazallah! Neden derseniz?

Eski Yeşilçam filmlerini hatırlayınız piliz derim ben de. Eski filmlerde aşıklar en çok ‘’Ayrı dünyaların insanları’’ oldukları için yara alır ve üzülürlerdi. Bir türlü bir araya gelemezler, aileler arasında (yani zavallı sıradan halk ile yüksek tabaka mensubu aileler arasında) ufak çaplı harpler çıkardı.. Ayrı dünyaların insanları olan gençler bu dünyada kavuşamaz, tek ortak dünyaları olan ‘’ahiret’’te kavuşurlardı. (Buradan da anlamaktayız ki, yüksek tabaka insanını derisi daha hassas olsa da, bizim gibi yiyip içip, bizler gibi sevüşmeseler de, bizler gibi ölüyorlarmış). Yani, hani diyorum, onlar da insan mıymış ne?

Neyse konuyu dağıtmayalım şimdi. Nerde kalmıştık? Hah! Tamam!

Vapurlarda ayrı ayrı mevkiiler olmazsa, sıradan halk (buradaki halk kelimesini Bülent Ersoy gibi telaffuz ediniz lütfen. Kurum şapkaları da attığı için klavyemde a harfinin üzerine koyabileceğim bir şapkam yok artık).Sıradan halk kızıyla zengin aile (yüksek tabaka) çocuğu aşık neyim olurlar. Sonra al başına belayı. Biz zavallı sefil, sıradan halk için sorun mu yok allasen? Bi de kim uğraşacak ondan sonra aşk meşk mevzularıyla!

Neyse yaa? Neyse ne yaa? Bak tepem attı gene şimdi durup dururken!

Türk Dil Kurumu’nun çabalarına teşekkür ederiz tabii. Arada sırada insanlara ne olduklarını, kim olduklarını ve hangi tabakaya mensup olduklarını hatırlatmak da önemli. İnsancıkları gereksiz travmalardan korur ne de olsa. Allah razı olsun!

Ben peki bu bileşik yabancı kelimeden ne anlamıştım?

‘’Yüksek tabaka’’ ve ‘’dikiş’’ kelimeleri yan yana gelince, ben ordan (ortalama zekaya sahip bir insan olaraktan) yüksek tabaka için yapılan terzilik olduğunu anlamıştım. Yani bir anlamda ‘’Sosyetik dikiş’’. Biz sıradan halk mensupları da, ancak düğünlerde ve nişanlarda ya da özel gecelerde sosyetikler kadar şık olabildiğimiz için de ‘’Abiye’’ diyorduk ya böyle durumlarda giydiklerimize? Eee? O durumda da ben bu tip kıyafetler diken, yani ‘’Haute-cuture’’ çalışan moda evlerini de abiye terzihaneleri olarak düşünmüştüm. Yani Houte-cuture yerine abiye diyiveriyordum aklımca.

Ama belki de (zekam ortalama olduğundan mıdır nedir) belki de yanlış anlamışım. Ermemiş aklım!

Şimdi toparladım mevzuyuuu. Hmm..

Bizim kıyafetler ‘’Has makas’’lardan çıkmadığı, adi makaslarla kesilip, sıradan tekstil atölyelerinde imal edildiği için mi aklımız böyle sıradan kalıyor ne?

Ne diyelim?

Allah hepimize has makaslarla kesilmiş, son derece ‘’kaliteli esvaplar’’ nasip etsin efendim.

Belki zamanla aklımız da elbiselerimiz kadar has olup gelişirler!

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..