Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

22 Aralık '11

 
Kategori
Psikoloji
 

Katran yanığı

Katran yanığı
 

Her şeye rağmen sana sunuyorum bu çiçekleri


İçim buruluyor, kırgınım kırılganlığım eriyor meraklarımın içinde yine de tutuyorum kendimi aramamak için seni. Sonra sonra sorular çoğaldıkça kafamda arıyorum yalan cevaplar duyacağımı bile bile. Bakışların tanıdık değil tamamen yabancı, dürüstlükten uzak bir kaypaklıkta.

 

Ne suyun ne kanın çıkaramadığı bir katran yanığı ki ancak yaşarsan anlarsın. Susar gözler öylece boşluğa. O katranı tutuşturan eller bile dolduramaz o boşluğu. Zaman her şeyin gerçekten ilacı mı? Ne zaman kaybeder insan birini ölmeden önce? Ben seni, sen o yalanla o yola düzüldüğünde kaybetmişim meğerse.

 

Silahsız birinin, hiç habersiz sırtından aniden vurulması gibi bu ya da görmeyen birinin yolda yürürken arkasından itiklenmesi  çakıllı zemine.  Düştüğü yerdeki karanlığın içinde el yordamıyla kalkmaya çalışmasının o tarifsiz acınası hali. Bir tutanak bir denge, sağlama yorgunluğu çaresizce. Sağır-kör-uykusuz, balçık çamuru bol, kara kuşların evime doluştuğu kabusların içinde kısa dalmalar uykudan çok uzak karanlık gece aralıkları.  

 

İkimizi soruyorum, yüreğimin sahibine sabırla, gözlerinde-kelimelerinde çare arayışı bakışlarımla, zamana yay diyor, katran karanlığını görmeden yüreğimin, o bile neyin ne kadar acıttığının farkında değil gibi. Dibi görünmeyen zifir kuyulara ilk ne zaman düştüm? Bomboş ellerimle kendimi koruma çabaları. Yüreğime çöreklenmiş kapkara-koskocaman bir yılan ben kendimi toparlamaya çalışırken sıkıyor bir yandan nefeslerimi. Ne kadar, nereye kadar dayanır bu yorgun yürek?

 

Her şey aynı yaşanıyor günlerin getirilerinde. Hiç bir sorumluluk atlanmadan tamamlanıyor günler gecelerin içine gizlendiğinde. Kısa kış günleri aynı zifir gecelerin rengine bürünmüş gibi. Ben kendimi iyi bilirim bu suskunluk hoş değil, içinde ne kadar biriktirirse patlaması o kadar yıkıcı olur yakıp kavurarak önüne geleni. Seni ilk ne zaman kaybettim acaba? Bir dönem daha bitti geri dönüşü imkansız. Geri gelmez birbirimizin gözlerinin içine sakınmadan bakışlarımızdaki samimiyet. O samimiyetsizlik ne kadar çabalarsak çabalayalım, aramızda yıllardır sabırla oluşturduğumuz tüm itibarları da silip süpürecek gelecek günlerde.

 

Oduncuyla, evlat yılanın hikayesindeki kuyrukla-yürek acısının yanyana barınamaması gibi olacak yaşadıklarımız. Öldürsen de içimdeki seni Allah korusun ben seni öldü bilmek istemiyorum ama sen beni ölmüş bil bundan sonra, ben beni iyi bilirim bundan sonra dikiş tutmaz bizi bağlayan kumaş bu ağır yırtıklarla.

 

İkinci 17 Aralık darbesi bu benim tarihimde. Ben seni, sen o yalanla o yola düzüldüğünde çoktan kaybetmişim meğerse. Dilin başka anlatsa da, sen de gittiğin yol kararının kavşağında bilerek ve isteyerek silmişsin beni. Kendi ellerimle yetiştirdiğim renkli çiçek resimleriyle süsleyeceğim bu karanlık kelimeleri, bu çiçekler önümüzdeki mayıs sonunda tekrar açtıklarında bakalım zaman ve hayat ikilisi neler sunmuş olacak? Kim bilebilir ki bu süreçlerin mesafesinin getireceklerini?

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..