Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '09

 
Kategori
Siyaset
 

Katsayı sorunu...

Katsayı sorunu...
 

Toplam liseli öğrencilerin % 65 düz liseli, % 35'i meslek liseliymiş...

Üniversiteye girenlerin ise %96'sı düz liseli, % 4'ü meslek liseliymiş...

Ve imam hatip liselerinde okuyan öğrenciler toplam meslek lisesi öğrencilerinin sadece % 10'u kadarmış...

Yani eşit şartlarda bir imam hatiplinin bir üniversiteyi kazanma ihtimali Milli Piyango'dan büyük ikramiye çıkması gibi bir şeymiş.

Bir de bugünkü eğitim sistemini göz önüne alacak olursak durum çok daha içler acısıdır.

Bugünkü eğitim sistemi parası olana avantaj sağlayan bir sistemdir. SBS sınav sonuçlarına baktığımızda Özel ilkoğretim okullarının puan ortalamasının 400'un üzerinde, devlet okullarının ise 300'un altında olduğu görülecektir. Yani 400 puanın üzerindeki öğrencileri alan Anadolu liselerinin kontenjanlarının neredeyse tamamını özel okullar doldurmaktadır.

Aynı şans ÖSS'de de yaşanmaktadır. Anadolu liseliler açıkta kalmazlarken, düz liseliler ve meslek lisesililer ezici çoğunlukla açıkta kalmaktadırlar. Kazanılan bölümler ise rağbet görmeyen düşük puanlı bölümlerdir. Vereceğim örnek çok çarpıcıdır; Sarıyer Vehbi Koç Lisesi Sarıyer'de tercih edilen bir düz lisedir. Başarı durumunu merak etmiş ve internetten incelemiştim. ÖSS son sınavında, en başarılı ve aynı zamanda okul birincisi olan öğrencisi 7. sıradaki tercihi Veteriner Fakültesini kazanabilmişti!

Bugünkü eğitim sistemimizde bir de dersane gerçeği vardır. Ve maalesef buraya da parası olanlar gidebilmektedir.

Meslek lisesi -imam hatipli kız öğrenciler hariç- öğrencilerinin neredeyse tamamını fakir aile öğrencileri oluşturmaktadır. Öğrencilerin kendi tercihleri ya da özel yetenekleri kesinlikle söz konusu değildir. Bir an önce bir meslek sahibi olsun, ya da parasız yatılı okusun diye o okullara aileleri tarafından verilmişlerdir.

Girişte belirttiğim gibi toplam meslek liselilerin % 10'unu oluşturan imam hatiplilerin önünü keseceğim diye % 90'I ateşe atmanın insaf ve izanla izahı mümkün değildir.

Kaldı ki, imam hatipli olmak bir günahsa eğer, kendi özgür iradeleriyle ilgili olmayan imam hatipli öğrencileri bu günahtan sorumlu tutabilir miyiz? Bu okullar Milli Eğitimin okulları değil midir? Bu okulların müfredatını, öğretmenlerini Milli Eğitim belirlemiyor mu? Yoksa bu okullar İran'dan, Afganistan'dan, Arabistan'dan gelen korsan okullar mıdır?

Kimse, "konu imam hatip meselesi değildir" demesin. Katsayı kararıyla ilgili atılan her adımda, "imam hatiplerin önü açıldı", ya da "kapandı" manşetleri atılmıyor mu?

Allahın bildiğini kuldan saklamanın bir anlamı yok! Olay aslında çok açık. YÖK katsayı kararını ne zaman aldı? 1998'de. Yani 28 Şubat sürecinde. Bu sürecin öne çıkan ve iktidar partisini kapattırarak en önemli işlevi gören aktörü kimdi? Vural savaş.

28 Şubat'ta görevini hakkıyla yaparak iktidar değişimini sağlayan Vural Savaş, emekli olduktan sonra "Militan Demokrasi" adlı bir kitap yazdı. Vural Savaş'a göre laikliği korumak için artık askeri darbelere gerek kalmamıştır, militan hukuk, 28 Şubat'ta olduğu gibi, bu görevi yapacaktır. Vural Savaş 27 Nisan e-muhtırasından sonra da askeri eleştirmiş ve askerin öne çıkmamasını, hukukun gereğini yapacağını söylemişti. Nitekim Ak Parti'ye kapatma davası açılmadan önce de Ak Parti'nin kapatılması gerektiğini delilleri ile gösteren "AKP Çoktan Kapatılmalıydı" adlı bir kitap daha yazmış ve kendince halefinin halefi Yargıtay Başsavcısı'na yol göstermişti. Bir süre sonra da bu dava açılınca "Çok geç kalındı." açıklamasını yapmıştı!

Vural Savaş'ın halefi Sabih Kanadoğlu'ydu. Militan kelimesiyle demokrasinin bağdaşamayacağından bahisle Militan Demokrasi sözüne karşı çıkan, bunun yerine Mücadeleci Demokrasi sözünü öneren Kanadoğlu da laikliği koruma adına radikal hukuk yorumları yapmaktadır. Bu manada Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilememesi için, Anayasal yeterli oy olan 367'nin aynı zamanda oturum yeterlilik sayısı olduğunu iddia etmiştir. Bu yorumu getirirken 367 seçilme yeterlilik sayısı 367 oturum sayısını da zimnen içerir, şeklinde düz mantık yürütmüştür. Bu görüşü sahiplenen Baykallı CHP'de Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açmış ve kaos yaratan meşhur 367 kararını çıkartmıştı.

Ne gariptir ki; YÖK'ün düz liselilerle meslek liseliler arasında adaletsizliğe sebep olan katsayı farkını ortadan kaldırmasıyla Kanadoğlu yine vakit geçirmeden ekrana çıkmış ve "Danıştay'a dava açılırsa bu karar iptal edilir" demişti. Çok geçmeden de İstanbul Barosu bu davayı açmıştı. YÖK kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması talepli davada Danıştay yürütmeyi durdurma kararını verdi. Kanadoğlu, hukuk müşavirliğinde (!) bir kez daha başarılı oldu!

Danıştay'ın zorlama bir yorumla, görünen gerekçesi; "farklı hukuki statüdeki öğrencilerin aynı konumda değerlendirilmesinin Anayasal eşitlik kuralı ile çeliştiği ve hak kaybı ve ihlale sebep olacağı" dır. Kararda, gecikme halinde telafisi imkansız zararların doğacağı da belirtilmiştir!

Danıştay daha önce, katsayının kaldırılması için açılan bir davada, yetkinin YÖK'de olduğu gerekçesiyle red kararı vermiştir.

Yine Danıştay, Baroların avukatlarla ilgili konular dışında dava açamayacakları şeklinde karar vermiştir.

Hukukta içtihadı birleştirme kararları bile zaman içerisinde değişmektedir, ama Danıştayın 4 yıl gibi çok kısa bir sürede hem ehliyetle ilgili şekli yönden, hem de yetkinin YÖK'de olmasi sebebiyle esastan kendisiyle çelişen, hukuki gerekçe olarak da kamuoyunu tatmin etmeyen kararını hukuken izah etmek imkansızdır.

Yargının görevi evrensel hukuk ilkelerini gözetmek ve kanunları uygulamaktır. Yargı neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar veremez ve düzeni tanzim etmeye soyunamaz. Bu, siyasetin işidir. Yargı buna uymazsa son örnekte olduğu gibi vicdanları yaralar ve yargıya olan güveni bizzat kendisi erezyona uğratmış olur.

Danıştay gerekçesinde farklı hukuki statüdeki öğrencilerin aynı konumda değerlendirilmesinin Anayasal eşitlik ilkesine aykırı olduğunu söylüyor. Bunu düz liselileri koruma adına söylüyor. Oysa, yukarıda da ifade ettiğim gibi, aynı konumda değerlendirmeden mağdur olanlar meslek liselilerdir. Ağırlıklı olarak meslek dersleri görmeleri ve kalitesiz eğitim sebebiyle düz liselilerle yarışmaları imkansızdır. Anayasal eşitlik söz konusuysa meslek liselilere zorluk değil, tam aksine onlara ya puan avantajı, ya da doğrudan kontenjan ayrılması gerekir.

Danıştay'ın bu kararından sonra bir uzman olarak ekranlara çıkarılan eski YÖK Başkanı ve eski Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ı izledim. Mehmet Sağlam: "Eğitimde yatay ve dikey geçişler engellenemez. Katsayı uygulaması meslek okulları aleyhine 18 puana sebep olmaktadır. Bu da binlerce öğrencinin öne geçmesi demektir. Anayasal bir hakkın ihlali söz konusudur." dedi.

Danıştay bu kararıyla dikey geçişi kesinlikle engellemiştir. Zaten şansı olmayan öğrencelere bir de katsayı uygulamasının başka bir anlamı olamaz. Yani kazanmaları mucize, kazananlara "Bravo" demek gerekirken, bu mucize bile engellenmek istenmektedir!

Meslek liselilere deniyor ki; evet, sizin tercihiniz değildi ama, ananız babanız sizin adınıza tercihte bulundu, hesap soracaksanız gidin onlara sorun.

Katsayı kalkınca telafisi imkansız zararlar doğacakmış! Siz esas istemediği mesleği yapmaya mahküm edilen, gönlünden geçen meslekle ilgili şansını denemesine bile izin verilmeyen, koca bir hayatı zehir edilen yüreklerdeki telafisi imkansız ve her aklına geldikçe kanayan yaralara bakın! Bir an empati yapıp kendi oğlunuzu, kızınızı o yüreklerin yerine koyun ve öylece karar verin. Ve vicdanınız hala müsterihse mevcüt katsayıyı ikiye katlayın, hatta meslek liselilleri sınava bile sokmayın!

Açıkca görülüyor ki, meslek liseliler ikinci sınıf vatandaştırlar, birinci sınıftakiler düz liselilerdir.

Meslek liselilerin bu açık haksızlığı hak etmelerinde tek bir günahları vardır; o da fakir aile çocukları olmalarıdır. Bir de imam hatiplerin meslek lisesi sayılmasıdır buna neden...

Gelişen sanayımızın yetişmiş ara elemana ihtiyacı gittikçe artmaktadır. Katsayı uygulamasının meslek okullarına ilgiyi azalttığı istatistiki rakamlarla ispatlanmıştır. Meslek okullarının yaygınlaşması üniversiteler önündeki yığılma problemini de önemli ölçüde çözecektir. Meslek okulları teşvik edilmeliyken katsayı uygulamasıyla tam tersi yapılmaktadır.

Hiç kimse, süreti haktan gözüküp yargının hukuki olmayan yorumları arkasına sığınmasın ve yine hiç kimse de "meslek liseliler kendi branşlarında okusunlar" demesin. Ve yine hiç kimse kulağını arkadan dolaşarak göstermeye kalkmasın! Doğrudan asılamayan imam hatipliler dolaylı yollardan idam sehpasına gönderilmeyle çalışılmaktadır.

Unutulmamalıdır ki bu ülkede bir zamanlar ilahiyat fakülteleri bile imam hatiplilere kapatılmıştı!

Toplam öğrencilerin % 65'i düz liseli, ama üniversite girişlerinde % 96'yı kullanıyorlar. %35 meslek liseliye % 4 çok görülüyor!

Yine toplam meslek liselilerin %10'unu oluşturan imam hatipliler tüm meslek liselilerin hayatlarını karartıyor!

Çünkü gerçekte Notre Dame'ın Kamburları, vebalı, cüzzamlıları imam hatiplilerdir. Ola ki mucize yaratırlar da üniversiteye girerler, mimar, mühendis, doktor, avukat, hakim, öğretmen, hatta "Başbakan" olurlar!

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..