Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '09

 
Kategori
Haber
 

Katsayı ve eğitim felsefesi

''...milli eğitim sisteminin yönlendirmeye ilişkin kuralları ile 2547 sayılı Yasanın 45. maddesinde yer alan kurallar yürürlükte ve uygulanıyor iken bu kuralların uygulanmasını bertaraf edecek şekilde alınan dava konusu kararın, eğitim sisteminin örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozacak nitelik taşıdığı ve uygulamada karşılaşılan sorunların giderilmesi amacının dışına çıkıldığı görülmektedir.''

Danıştay'ın yukardaki kararına bakıldığında, milli eğitimin genel düzenine ilişkin olarak 1739 numaralı kanun ve 2547 numaralı YÖK kanununda çeşitli düzenlemeler var. Buna göre, eğitim sisteminin mesleki eğitimi geliştirecek, meslek uzmanı insanlar yetiştirecek bir yapılanmasının olması gerekmektedir. Bu tema her iki kanunda da varken, bunlar ortadan kaldırılmadan, bu amaçları ortadan kaldıracak bir karar alınmasını Danıştay yanlış görmektedir.

Bu hiç kuşkusuz doğrudur. Çeşitli temel kanunlarınızda mesleki eğitimi geliştirmeyi bir sisteme oturtmuşsunuz, yapılanmanız buna göre, ama sonra öyle tekil bir düzenlemeye gidiyorsunuz ki, bu amaçlardan vazgeçilmediği halde, onu ortadan kaldırıyorsunuz, bu açık bir çelişki.

Eğitim felsefesi açısından bakıldığında ise, mesleki eğitimi geliştirmek elzemdir. Çünkü, üniversite mezunlarının sayısı liselerde okuyanlara göre çok azdır. Eğer siz, bir insanın meslek sahibi olmasını salt üniversite mezunu olmaya bağlarsanız, o zaman üniversiteye giremeyen milyonlarca insan mesleksiz kalır. O halde, mutlaka üniversitenin yanında liselerde mesleki eğitimin geliştirilmesi gerekir. Ancak bu öyle olmalıdır ki, üniversite mezunu olanlar ile meslek lisesi mezunları arasında yaşamı kazanma bakımından insani değer bakımından bir fark olmamalıdır. Ancak bizim ülkemizde bir üniversiteli olma snobizmi vardır. Öyle ki, üni. eğitimi almış kişilerin, almamış kişilerden daha çok gelir elde etmesi bir hak olarak görülür. Oysa belki tam tersine, bu kişiler daha ileri eğitim aldıkları için başkalarının hakkını kullanmış olduklarından dolayı, şanslı bile görülmeleri gerekir.

Mesleki eğitimi geliştirmek elzemdir, ama hiç bir insanı da mesleki eğitime zorunlu kılmamak gerekir. Çünkü insan eğitim hayatında farklı yönelimlere sahip olabilir, yeni başlangıçlar yapabilir. Sistemin buna da olannak vermesi gerekir.

Bu da değneğin diğer ucu. Öyle bir düzen olmalı ki, ne insanların yeni şanslarını engellesin, ama ne de eğitimsel bir insan zayiatı yaratsın.

Mesleki eğitimi geliştirmek ve yaygınlaştırmak için, meslek liseli olmanın başka avantajlarını yaratmak gerekir görünüyor. O da sosyal ve ekonomik hayatta aynı şanslara ve aynı gelire sahip olma imkanıdır.

Eğitim ise temel bir haktır, illa kazanç ve yarar sağlaması gerekmez. Ya da neyin ne kazanç ve yarar sağlayacağının ölçütü kimse olamayacağı için, bu bazda bir eğitim düzeni kurulamaz. O nedenle, eğitim konusunda kimseye avantaj ya da dezavantaj getiren bir düzenlemenin olmaması gerekir.

Kapitalizmin bir ilkesi vardır; eğer herkes kendi çıkarı peşinde koşarsa, bu toplumun genel çıkarını sağlayacak bir dinamik yaratır denir. Sosyal devlet anlayışı ise buna karşıdır. O merkezi bir planlamayı merkeze alır. Özünde, katı iki sistem de tam doğru değildir. Salt merkezi bir sistem, insan özgürlüğüne ket vurur, doğruları ve ilkeleri bir totaliter yapı yaratır. Bu kötü tarafıdır, iyi tarafı ise, kendiliğindenliğin insanoğlunun pek çok temel hakkını yok etmesini engeller, çünkü temelde insan bir hayvandır, yani kendi yaşamı için başkasını yok eder ve öldürür, bu dürtünün hakim olduğu bir ortamda her birey için temel haklar sağlanamaz. Bu nedenle merkezi bir aklın etkinliği pek çok şeyi adil ve yararlı hale getirebilir.

Eğitim de bir merkezi planlamayı gerektirdiği kadarıyla bir kendiliğindenliği hak eder.

Bu katsayı tartışmasının odağında yer alan imam hatip lisesinin aşırı öğrenci mezun ettiği ileri sürülen bir şey, bu gerçekten böyleyse, ve bunun altında siyasal bir volontarizm yatıyorsa, devlet elbette bu ve başka okullar için ülkenin ihtiyacı bakımından merkezi bir esnek kısıtlamaya gidebilir, nitekim bunu yaparsa, bugünkü tartışma siyasal odaklı olmaktan çıkar eğitim odaklı bir tartışmaya döner. Eğitim odaklı bir tartışma da siyasetçilerin değil, eğitimcilerin ve eğitim felsefecilerinin işi olur, doğru olarak.

Katsayı probleminden önce çözülmesi gereken problemleri çözmekten işe başlamak gerekiyor.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..