Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '08

 
Kategori
Deneme
 

Kavga

Kavga
 

Boşuna dikme şu başını yukarı yukarı. Senin aradığın havada değil tavada eminim. Ne o yere indirmekten mi korkuyorsun gözlerini? Başını doksan derece güneye çevirmekten mi? Söyle hadi! Nedir şu dünyanın tabanındaki seni ürküten müptela? Tek sorun karşıdan gelenler, arkandan yetişenler ya da sessizce varlıklarını bile hissedemediğin bir hızla yanından geçenlerse, üzülme! Sendeki bu kibir hepsini sollamaya yeter de artar bile. Hem Onlar da senden, meraklanma! Anımsayabiliyor musun Onları? Duyamadım! Uğraşamam mı diyorsun, her zamanki gibi, yoksa? Peki, ben söyleyeyim öyleyse. Yine yine ve yine... Onlar senin geleceğinin eşkiyaları...
Tozu dumana katarcasına geliyorlar, değil mi? Üstüne üstüne ve üstüne...
Zahmet olmazsa kıpırda biraz da, izin verme geçen kervanın seni bir enkaza çevirmesine.

Unutma! Enkazlar kolay kolay gelemezler kendilerine...

Boşuna kötü örnek olma geleceğine. Didikleme, bırak hayat kendi bulsun yolunu. Sendeki bu istikrar analizci ruhlara ait. Senin ruhun ise tamamen sentezden örülmüş. Ben uyarayım da, sonra ters düşme ruhunla sebepsiz yere.

Unutma! Ruhun seni terkederse bir kere, kolay kolay gelemezsin kendine...

Dar alanlarda yaşamaya bayılıyorsun anladığım kadarıyla. Yeter ama! Bu kadar başbaşa kalma kendinle. Bilmiyor muyum? Nasıl arzuluyorsun , dört bir yanı camdan duvarlarla örülü akvaryumundan çıkmayı...
Çıkıp sınırsız, uçsuz bucaksız okyanuslara akmayı... Gerçek maviyi , gerçek oksijeni, nitekim gerçek suyu, teninde hissetmeyi...
Tuzun gözeneklerinden girip damarlarında ilerlemesini. Kısacası bir istavritten balinaya dönüşebilmeyi. Düşüncelerinin arkasında beliren iki yol şaşırtıyor belli seni. Ruhla bedenin farklı yerlere gitmek istemesi gibi. Senin içinse, ne biri ne de biri...
Çok bekledin ama ver artık kararını. Zaman bu! Uzun bekleyemez seni. Ya basıp gaza, aşırırsın kendini buralardan ya da devriliverirsin yalnızlığının kızgın ızgarasına. Bana sorarsan , tuttur şunların ayarını da, seyret bir orta yolda. Yazık bırakma! Öksüz yetim bedenini

Unutma! Beden bir kez terkederse Seni, kolay kolay hareket ettiremezsin kendini...

Kazanmak bu kadar mı önem taşıyor senin bünyende? Yoksa gördüğün manasız bir o kadar da yalancı halisülasyonlar mı yön veriyor, böylesi böbülenmene? Kusursuz çizgiler çizip laf oyunlarına dalmakla insan olunmuyor ne yazık ki! Kabiliyetin yerinde diye dünyayı kalemlerinin ucunda zannetme! Kalemini çevirecek olursan kibrine, emir ver! İnsin bir an önce olduğu yere. Üstelik süt beyazı , kusursuz kağıdı öyle bir kucaklasın ki, bir daha dönemesin içine...

Unutma! Kalemini köle edersen kibrine bir kere, kolay kolay gelemezsin kendine...

 
Toplam blog
: 27
: 428
Kayıt tarihi
: 26.08.07
 
 

Ben Serpil Yüksel. Çanakkale'de dünyaya geldim. İlkokulda yazar olmamı isteyen harika bir öğretmenim..