- Kategori
- Felsefe
Kavgam
Herhangi bir beklenti içerisinde yapılan ibadet, makbul olmamalı; oysa ben, bugüne kadar, hep bir şeyler umarak Tanrı'ya yöneldim. Ve bunlar çok basit çıkarlardı genelde. Tanrı, kalbimi biliyordu muhakkak. Emellerime ulaşamadım. Sonuç: İçimdeki şeytan esir aldı beni. İsyan duygum, başkaldırma iştiyakım harekete geçti; cürmüm cirmimi aştı.
Hiç bir açık işaret alamadan; ömür, bir anlaşılmaz Tanrı'ya feda edilebilir mi; onunla geçirilebilir mi?
Benim hâlim, işte bir parça böyle! Ne diye ille de kavga yolunu seçiyorum ki? Oysa bilmem ve inanmam gereken:
Tanrı Tanrıdır. Bırak onu bir kenara; zaten onun seninle, görünen o, hiç mi hiç ilgilendiği yok.
Canhıraş feryatların ayyuku kapladı belki. Yer, gök senin figanını işitti; haline acıdı; elemlendi. Bir O, cevap vermedi.
İlgisiz görünüyor; her şey bilindik işliyor hep; değişen bir şey yok.
Oysa ben, öylesine mesrurdum ki, başımı secdeye koyunca. Ya şimdi... Beni benden alan felsefe. Dengem kayboluyor; zamanım heder oluyor. Netice: HİÇ.
Tanrı bile elimden tutmazsa; boyun eğdiğim, diz büktüğüm, gönül bağladığım yardımcı olmazsa; kime boyun eğip yüz vurabilirim?
O şeytanî tuzak, kenetlemeli mi illa beni; içimdeki yalancı tanrıya, kendime mi yaslanmalıyım?
Rabbim, ne olur çıkma hayatımdan; beni sonsuz acılara gark etme; yakın ol bana; yakînden haber ver!
Cedelleşecek ne kudretim var ne de imkânım.
Ben, Sen de yok olmak; olmayan varlığımı Sende bulmak istiyorum; Senin elin, kolun, gözün, nurun olmak istiyorum.
Küfre boğup, kahırla yoğurma beni...
Gönlüm'ce