Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '14

 
Kategori
Siyaset
 

Kavuşmak istersen Mevla'ya, vur tekmeyi Dünyaya demekle olmuyor

Kavuşmak istersen Mevla'ya, vur tekmeyi Dünyaya demekle olmuyor
 

Televizyon seyretme adetimi yıllar önce kaybettim dostlar. Uzun yıllar var ki televizyon izlemiyorum. Yani ara ara bir bakar, geçerim. Mesele filimse, durum değişir tabi.

Birkaç hafta önce hane halkıyla film izlemekteyiz... Film, Daniel Defoe’nun meşhur roman “Robinson Crusoe” kitabından uyarlanmış…

Henüz daha ilkokul yıllarımda okuduğum bir romandır Robinson Crusoe… Hem de bir gün de. Keyifle ve bütün içtenliğimle okumuş ve o adanın hayalini kurmuştum. Issız ve kimsesiz bir ada. El değmemiş, bozulmamış, okyanusun ortasında bir başına naif bir kara parçası…

İzlemekte olduğumuz filmdeki ada da tıpkı romandaki gibiydi.

Robinson adanın en müstesna yerinde kendisine bir yaşam alanı kurmak suretiyle, doğayı şimdinin AVM’si kıvamında kullanıyor. Her bir şeyin bedava olduğu bir ada… Para kazanmak derdi yok lakin kahramanımız, “Yaşamak için üretmek zorundasın” desdurundan ödün vermiyor… Ekiyor, biçiyor, balık yakalıyor, ava çıkıyor ve birden karşısına Cuma çıkıyor…

Detay önemli değil. Cuma adında bir yerli, “Adanın kadim milletlerinden” desek yeridir hani.

Yazar, kahramanımız Robinson’un, yanına Cuma’yı da koymak suretiyle kahraman sayısını ikiye çıkartıyor…

Cuma hocası Robinson’dan İngilizce öğreniyor ve muhabbeti kuruyorlar. Robinson, Cuma’ya ille de kendi Tanrısını sevdirecek…

Cuma, Robinson’a soruyor, “Bana Tanrı’nı göster?”

Robinson’dan el cevap, “İşte burada, bunun içinde” diyerek İncil’i gösteriyor ve ısrarla, “Tanrı burada. Bizi yaratan, her şeyin sahibi, kudretli ve güçlü”.

Yerli ya Cuma… Yemiyor ama!

Suratını asıyor ve “Ben senin Tanrı’nı sevmedim” diyor.

Robinson’un suratından düşen bin parça. Çıldırıyor adeta. Nasıl olur da bir yerli benim Tanrı mı sevmez? Olur mu?

İnançlı bir faniyseniz pek tabi ki olur.

Cuma kendi Tanrısını gösteriyor. “Bak, benim Tanrım orada” diyor. Gölün içerisindeki Timsah Cuma’nın Tanrısıdır.

Cuma arkasına bakmadan Robinson’un yanından uzaklaşıyor…

Köfteyi çaktınız.

Kahramanlarımız din mevzusu yüzünden kavga ediyorlar.

Gel zaman git zaman, iki insan ıssız ada da birbirlerinin yüzüne dahi bakmıyor.

Robinson kendi kendine konuşuyor, “Yahu, bir de derlerdiki din birleştiriyor. Madem din birleştiriyor, koca ada da iki kişiyiz dün yüzünden birbirimizle konuşmuyoruz, olacak iş değil.”

Doğru mu? Doğru valla…

Ben daha bir kez dahi tanık olmadım ki din yüzünden insanlar birbirleriyle kavga etmemiş olsun. Din doğası gereği insanları birbirlerinden öyle bir ayrıştırıyor ki ölümüne insanlar birbirlerinin yüzüne bakmıyor. Hadi ben işin bu yanında değilim, bir de din yüzünden yaşanan onca katliam için söylenecek tek söz dahi bulamıyorum. Kuralları gereği, “Kaşının üzerinde göz var” diyerek katledilen insanların sayısı akıllara ziyan… İnsanlık tarihi din katliamlarıyla dolu.

“Din doğası gereği katliamcı bir kimliğe sahiptir” dedik ya, kendini dine adayan her insanoğlunun kafasına göre bir din yorumu vardır. 1500 yıldır sakızın orucu bozup bozmadığını tartışmakta olan İslam toplumlarının tirajı komik hali gözlerimizin içine batmakta. Yıllardır, oruçluyken denize girilip girilemeyeceği hususunda insanların ortak bir paydada buluştuğuna henüz tanık olma şerefine nail olamadık… Ondan sonra da “Din birleştirici güçtür” diye slogan atıp durmuyorlar mı?

 

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..