Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '15

 
Kategori
Siyaset
 

Kaybeden diktatörün ardından

Seçimlerdeki siyasi savaş büyük insanlık diktatörlüğünü yıkım altında bırakarak tarihi bir zafer yazmıştır.
 
HDP’nin bu zaferi dünyadaki tüm medyalarında ‘ Türkiye halkları Diktatörlügü yıktı. Demokrasi ve barıştan yana olduğunu gösterdi’ manşetini atarken bizim satılmış medya halen Diktanın seçimlerde zafer kazanmış gibi gösterme küstahlığını devam ettiriyor.
 
Seçim sürecinde AKP’nin her zaman planladığı hilelerle bu sefer umduğu gibi olmadı. Yıkılışını anlayan Hitlerin söylediği metodu kullanarak başarmaya çalıştı.
 
Düşmanınızı şaşırtarak, terör, sabotaj ve suikast ile demoralize edin.
 
Hitlerin bu anlayışını başta ADANA, MERSİN ve daha sonra ERZURUM ve DİYARBEKİR’de uygulayan AKP keza hiç beklemediği halkın sağ duyusu karşısında adeta demoralize ederek. Onu enkaz altında bırakmıştır. HDP’nin bu zaferi sadece diktaya vurduğu toka gibi algılanmamalı bu aynı zamanda bölgemizi kana bulayanlara da bir tokattır. Her şeye rağmen Halkımız şunu unutmamalı ki, seçimden sonra yıkılan dikta  elindeki tüm güçlerle saldırganlığını sürdürerek ülkeyi bir kaos ortamına sürükleyecektir.
 
Seçimlerin ertesi günü,  Diyarbakırda gerçekleşen bombalı saldırı provokasyonun açık bir kanıtı. Tehdit mesajlarıyla da provokasyonlarını kanıtlıyorlar. Buyurun 08/ 06/ 2015 tarihli Burhan Kuzu’nun açıklaması bunu kanıtlamaktadır;
 
“ Evet seçim bitti millet kararını verdi ya istikrar ya kaos dedim millet kaosu seçti hayırlı olsun”
 
Kaybeden diktatörün yandaşları hemen ardından saldırıların artacağının tehditlerini de savurmayı hiç ihmal etmiyorlar. Örneğin  09 /06/2015’ te ikinci defa Diyarbekir de 3 kişinin ölümüyle gerçekleşen provokasyon olayı meydana gelmiştir.
 
Özellikle HDP’nin, halkı sürekli sağ duyulu olmaya davet etme çağrısına yöre halkının olumlu bakması AKP’nin tüm oyunlarını nasıl etkisiz hale getirdiyse bunu da getirmesini bilmiştir.
 
Evet seçimlerin bitmesiyle AKP tek başına hükümet olmayacağı kesinleştiği andan itibaren gözler KALİSYON hükümet olayına yönlendi.
 
FAHMİ TAŞTEKİN’İN 09/06/2015 Tarihli yazısını okuyarak AKP ile kurulacak koalisyon hükümeti ne kadar sağlıklı olacak. (Dört bir yanından balon yapmış dış politikanın hezimeti bu içi boş hamilik hamasetiyle başladı; Davutoğlu hala sonuçtan biidrak aynı repliğe devam ediyor:

“Biz bu topraklarda ayaklarımız üzerinde dimdik durdukça onların yanında olmaya devam edeceğiz… Malazgirt’ten beri gelen bu kutlu yürüyüşü nice 100 asırlara iletmeye…”

El attığı her yerden kovulmayı başaran bir siyasi liderliğin aşırı dozda hamaset zerki artık kendi tabanına bile fazla geliyor ama sanırım seçmeni ahmak yerine koyan söylemler taktik olmanın ötesinde saplantılı bir ruh halinin de tezahürü. O yüzden seçmenin ihtarını tam olarak görmeleri zaman alabilir.

Hükümet hukuksuzluk üzerine oturan mevzilerini korumak için ‘son kurtuluş savaşı’ narasıyla öyle bir savaş yürüttü ki sadece toplumu ayrıştırmakla kalmayıp ülkenin tüm uluslararası ilişkiler ağını dumura uğrattı. Gelen her eleştiriye ya da uyarıya AKP’ye karşı komplonun parçası muamelesi yaptı. Kişisel istikballer için bu ülkenin kredisi fena halde harcandı.

Ülke dış politikasının alamet-i farikası haline gelen işlere bir bakın:

Batılı ortaklarına karşı düşmanlık…

Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu dahil AB’nin kurumlarından gelen uyarılara karşı had bildiren çıkışlar…

Ülkenin diktatörlüğe kayışına ve antidemokratik uygulamalara dikkat çeken uluslararası medya organlarını azar…

Suriye’de işi Kaide’yi desteklemeye vardıracak kadar rejim değiştirme takıntısında ısrar…

IŞİD gibi örgütler eliyle Rojava’da Kürtleri boğdurma cinliği…
 
Sünni blok namına Yemen’i yakıp yıkan Suudilerle ortaklık…

Körfez namına bu ülkenin en istikrarlı komşusu İran’la mezhep kavgasına girişme…
‘Bana artık yavru muamelesi yapma’ diyen Kuzey Kıbrıs’a şamar…

Filistin davasını istismar…

Irak’ta mezhep savaşına ortaklık.

Türkiye bütün bunlarla korkunç derecede değersizleştirildi ve öngörülemez ülke haline getirildi.

Hal buyken Davutoğlu hala ‘hinterlandım’ dediği coğrafyalara alıcısı olmayan selamlar gönderiyor.

Dış politikanın sandığa etkilerinin oranını tam olarak bilemiyoruz ama en azından hükümetin IŞİD ile netameli iştigali) Böyle bir zihniyeti taşıyan ve bu zihniyeti halen dayatan bir anlayışla ne kadar sağlıklı olabilir . KOALİSYON kurulsunda nasıl kurulursa kurulsun ülke hükümetsiz kalmasın mantığı tehlikesini de bilmeli ve hesaba katarak sorumluluğu alabilecek mi? ikincisi bu sorumluluğu kim alır? bu sorumluluğu almak ancak AKP ile koalisyon kuracak parti intiharını da kendi eliyle imzalamış olur. kaldı ki AKP  ne olursa olsun içindeki kimi unsurlar AKP’nin  bu kirli zihniyetine karşı çıksa da karşı çıkanlar ne kadar etkili olabilecek? dolaysıyla bunlar  hesaba katılarak hareket edilmeli . sağlıklı bir koalisyon MHP- CHP ve HDP’nin olması   daha mantıklı ve olması gerekendir. onun dışında erken seçim   HDP açısından pek  sağlıklı olmayacak çünkü daha güçlü çıkmanın tek yolu HDP’nin biraz nefes almaya yetişemediği yerlere yetişme olanağı sağlayacaktır
 
Son sözlerimle bu yazının finalini yapalım;
 
“Koalisyon MHP ve AKP arasında olursa iki Beyaz Türk anlayışının hakim olacağı Türkiye için pimi çekilmiş bir bombaya benzeyecektir”
 
Toplam blog
: 2
: 33
Kayıt tarihi
: 24.11.13
 
 

1962 Antakya’da doğdum. 7 yaşımda iş hayatına başlayan çocuk işçilerdenim. 15 yaşından bu yana De..