Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '17

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kaybet de gör!

Kaybet de gör!
 

<3 cansu <3


Kaybet de gör… Kimse kaybetmesin, canını, canı dediklerini, eşini, kızını, oğlunu, annesini, babasını…ille de yakınını.kardeşini, yeğenini….

Liste uzuyor da… laf da uzuyor… Lafın sadedine gelelim…

Bu bloğun sayfalarına da zaman zaman konu olan cansu’yu kaybettik… elimizden uçup gitti…

Yatağıma yattığım bazı zamanlarda “kaybetsem, acısına dayanabilirmiyim” dediğim cansu’mu tamda evlendiğimin ertesi günü beyin kanaması geçirerek, kaybettim.

Kendisi aslında tam bir KPSS şehidiydi…sınava gireceği 21 mayıstan bir gün önce toprağa verdik 20 mayıs’ta.

Daha 24 yaşında, hayatının baharında, hayallerinin başındaydı… Türkçe öğretmeni olabilme adına lys’de ilk 2000’e girmenin mutluluğunu yaşayan, başarılı bir kariyer sergileyeceği şimdiden belli olan cansu’muzu kaybedeli tam tamına 10 ay 2 gün oldu bugün.

Acıyı anlat deseniz…zor, çok zor… Allah herkese sıralı ölüm nasip etsin. Kocaman mezarlıkta, kabilemiz kalabalıklaşmış; babaanne, dede, amcalar, büyükler; büyüklerin hemen yanı başında gencecik, incecik Cansu… nasıl koyuyor ama içinize o görüntü…

Hemen hemen her hafta yanı başındayız…. Mezarlığa diyemiyoruz mesela, cansu’ya gideceğiz diyoruz…

her yağmur yağışta, her kar atışında, içiniz cayır cayır kesiliyor…

Klavyeye elimi koyup koyup, içimi dinliyorum…amacım süslü kelimeler bulmak değil, aksine anlatabileceğim duygularıma başvuruyorum… İçim diyorki, herkes sevdiğine bir daha baksın, herkes sevdiğinin kıymetini yaşarken bilsin, herkes sevdiklerine sarılsın, öpsün, koklasın, hiçbirini yapamıyorsa kocaman gülüversin…kıymet bilsin…

Cansu’ya hayatım boyunca veya onun kısacık 24 yıl hayatı boyunca bir kez şamar atmışım… Bir kez vurmuşum; o vuruşum ona binlerce kez yaptığınm bütün sevgileri, iyilikleri bertaraf ediyor…

Öyle muhasebeye oturuyorsunuz ki, iğneile kuyu kazıyorsunuz…

Şu var; niye öldü, neden öldü, ölmeseydi demiyorum; emrivaki, hak vaki buldu ve gitti…

Şimdiden orada karşılaşmanın heyecanı var içimde…

Özlüyorsunuz, resmen özlemekten deliriyorsunuz…

hani, filmlerde birinii omzundan çevirir ya benzetip, yüzünü çevirince o olmadığını görürya hani…öyle oluyorsunuz zaman zaman… uçuşan deniz dalgalı saçları incecik boyu posu çoook yanılttı beni çokkk….

Tıp fakültesinde yatarken organ nakline karar verdik; karaciğeri böbrekleri…

19 Mayıs Perşembe günü sedyede mr çekmeye götürürlerken ki” Kalk kuzum bak bugün gençli bayramı, uyan aç gözlerini bayram edelim” diyerek döktüğümüz gözyaşlarını; o gece organ nakline karar verdiğimizde, sabaha kadar yanına girip çıkıp vedalaşırken da akıttık; sessiz sessiz vedalaştık…

Ah o elleri, upuzun parmakları…ah o dudakları… sapsarı oluş yanakları can gitmiş ten de bir nefes o da yapay solunum…öptük, öptük… öptükçe ağladık, ağladıkça öptük tek tek parmak uçlarını….

Bundan sonra yaşıyorsunuz, evet; ama hep eksik, hep özlem, hep kavuşma heyecanı…

Birtarafınız yaralı ve iyileşmesi mümkün değil…

O YÜZDEN SEVDİKLERİNİZE BİR DAHA SARILIN, OLMADI, GÜLÜVERİN…

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..