Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '17

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

Kaybetme Korkusu İlişkilerin Düşmanı mı? Kaybetme Korkusu ile Yaşamak

Kaybetme Korkusu İlişkilerin Düşmanı mı? Kaybetme Korkusu ile Yaşamak
 

Varlığını sürdürebilmek için sürekli başka bir insana ihtiyaç duyma duygusu… Kendine yetememe durumu… Kendini sevmemek ya da kendi öz değerinin farkında olmamak.

Yalnız kalma korkusu… Bu korkuyla doğru ya da yanlış ayırt etmeden karşına gelen insanları hayatına almak, bir ilişki içinde beslenemese de o ilişkiye tutunma ihtiyacı.

Kendini değersiz hissetme ve bu hissiyat ile bir insana vermesi gerekenden fazlasını vererek değer görme ihtiyacını karşılayabilme beklentisi…

Öz güven sorunu yaşanma hali… Değersiz hissetme ve başkalarından alacağı değerle beslenerek yaşamını sürdürme ihtiyacı hali…

Sevmeyi ve sevilmeyi, bir birliktelik yaşamayı hak etmediğine duyulan inançlar…

Bilinçaltına kodlanmış ve geçmişten getirilen olumsuz düşünceler… Çocukluk ya da ergenlikte bilinçaltına kodlanan bazı olayların etkileri kişinin bugünkü hayatında yaşadığı yeni ama geçmişinde yaşadığı benzer olayların etkisi ile tetiklenebiliyor. Geçmişte yaşanan bazı olaylar ve travmalar ile kaybetme korkusunun bilinçaltına yerleşmiş olması…

İşte bu yukarıda saydıklarım kaybetme korkusuna sebep olan temel sebepler arasında sayılabilir.

Bir insana sadece ihtiyaç duyarak yaklaşıyorsak, onsuz bir hayat düşünemiyor ve kendi hayatımızı geri plana atıyorsak kaybetme korkusunu daha yoğun yaşamak mümkün. Onu kaybettiğinde hayatının anlamını yitireceği yargısı...

Aslında bu korku; karşımızdakini yitirme, kaybetme, terk edilme korkularına karşı geliştirilen bir kişisel hissiyat durumudur. Korku ve bağımlılıklar kişinin hayatını yönetmeye başladığında, kişi dengesini kurmakta ve hayata karşı duruşunu dik tutmakta sorunlar yaşayabilmekte.

İlişkide iki taraf da birbirine bağlandığında insanın kaybetme korkusu belki hafifleyebilir. Ama bir taraf diğerine göre daha az ilgili bir yapıya sahipse, sürekli sevdiğini dile getirmiyor ya da duygu ve davranışları ile yeterince hissettirmiyor ise diğer tarafın beyninde birçok soru ve endişe dolanmaya başlayabilir.

İnsan değerli olduğuna inanmayı seçtiğinde kaybetme korkusu da tetiklenmeyebilir. Kişi önce kendi özdeğerinin farkındalığını bilmek durumunda…

Kaybetme korkusu ile içinden geldiği ya da kendi istediği gibi değil karşı tarafın onaylayacağı, beğeneceği ya da beklentilerini karşılayabileceği şekilde davranılmaya başlanabilir. Bu korkuyu yaşayan taraf hep sürekli kendinden vererek, alma-verme dengesini kuramayarak yaşanan ilişkiyi sürekli ayakta tutmaya çalışabilir. Bu da uzun vadede aslında çok ciddi şekilde kişinin kendisini yıprattığı ve yorduğu bir duruma dönüşebilir. Kişi kendi kendini değersizleştirebilir ki; bu durum karşısındaki insanların da ona değersiz hissetmesini sağlayacak davranışları sergilemesine yol açar.

Zamanla kişinin ilişkideki en temel ihtiyacı; karşı tarafın onu sevmesi, ihtiyaçlarını karşılaması ya da karşı tarafın kişiye bağlanması ve onun tarafından kabullenilmek haline dönüşebilir.

Kaybetme korkusuna sahip olan insanların ona bu korkusunu aynalayacak insanları çekmesi muhtemel. Hatta kaybetme korkusu yaşayan diğer insanları da… Kaybetme korkusu olan kişi bir nevi karşısındaki insana bağımlı.

Kaybetme korkusu ile karşı tarafın gereğinden fazla üstüne düşülmesi, her davranışından ya da sözünden bir mana çekilmeye ve bu durum neticesinde karşı tarafın sürekli sorgulanmaya başlanması ya da  kişinin kendi öz benliğinden uzaklaşıp başka bir insana dönüşmesi; ilişki içinde tarafları zamanla yorabilir ve hatta birliktelik bitme noktasına  gelebilir. Kaybetme korkusu ile yaşayan insan için bir ilişkinin bitişi çok daha yıpratıcıdır ve toparlanma süresi çok daha uzun sürebilir.

Partnerini kaybetmek korkusu ile yaşan kişi, ilişkide kendi doğallığını da kaybetmeye başlayabilir. Artık o, karşı tarafın onaylayacağı ya da karşı tarafa sürekli verici olarak ilişkiyi ayakta tutmaya çalıştığı kişi haline dönüşebilir. Duygularını bastırabilir ve hatta sürekli karşı tarafı mutlu etme çabasına girer ki; bu durum karşıdaki kişinin ilişkiye  duyduğu heyecanı, ilgiyi zamanla söndürebilir.

Kişinin kendine güveni var ise, kendine ait ve kendini mutlu edebildiği bir hayatı birilerinin varlığına bağımlı  kalmadan sürdürebiliyorsa kaybetme korkusu da yaşamayabilir. Kişinin kendine öz güveni yoksa ya da kendisini besleyebildiği bir hayatı, bu durumda yaşadığı ilişkiye farklı anlamlar yükleyebilir ve ilişki yaşadığı kişiden sürekli bir ilgi beklentisi içinde yaşayabilir.

Biri tarafından sevilmenin kendisini ayakta tuttuğu düşüncesindeki insanlar başka biri tarafından sevildiği, istendiği ya da önemsendiğini hissederek kendini değerli hissedebilirler. Aksi durumda kendisini yalnız ya da değersiz hissederek, kendini olumsuz bir hayat içine sürükleyebilir.

Kaybetme korkusu her iki tarafı da yorar

Kaybetme korkusu ile geçirilen süreç zamanla insanı yorar, huzursuz eder, gerginleştirir. Bu durum da zamanla karşı tarafa yansımaya ve ilişkiyi yıpratmaya, baskılamaya ve sonunda ilişkinin sonlanmasına sebep olabilir.

Kaybetme korkusu ile yaşayan tarafın ilişkideki en ufak dalgalanmada tüm kişisel dengeleri bozulur. Bütün hayatını o kişiye ya da onunla yaşananlara odaklanarak yaşayabilir. İlişki iyi olduğu sürece kendini iyi hisseder. Ama bir sorun yaşandığında kaybetme korkusu ile yaşayan tarafın bütün dengesi alt üst olur.

Gökyüzü, Bulutlar, Çim, Açık, Insanlar

En anlamlı ve besleyici ilişki;  kazan-kazan ilkesi ile yürütülebilen ilişki yapısıdır.
Her iki tarafın da kazandığı… Kaybetme korkusu ile kişinin kendisini yıpratmadığı, mutluluğunu sadece yaşadığı ilişkiye ya da karşısındaki insana bağlamadığı ve her iki tarafın da huzurlu olduğu, birbirini dinlendirebildiği bir ilişki… Bir ilişki sonlandığında da, olmayacak bir ilişkiye tutunmaya uğraşmak yerine, kişinin bunu kabule geçebilmesi ve hayatına devam edebilmesi de oldukça önemli. Eski sevgiliyi geri getirme çabası da bir nevi kaybetme korkusunun ürünü aslında. 

Mutlaka ki; bir ilişkide karşı tarafın da hataları ya da davranış bozuklukları söz konusu. Belki o da bilinçaltı korkularına uygun insanları kendine çekiyor. Diğer taraftan, önce kişinin kendini tanıması, varsa önce korkularını kabullenmesi ve bunları dönüştürmesi hayatını daha mutlu ve tatminkar yaşaması açısından oldukça önemli… Aynı tür ilişki yapısını, farklı insanlarla sürekli yaşıyorsanız, belki de içinize dönme ve önce kendinizi dengeye getirebilme ve gücünü eline alma zamanı gelmiştir.

 

Yeşim BUYURGAN

Kişisel Gelişim Uzmanı, Eğitmen

 

Facebook: http://www.facebook.com/yeşimbuyurgan

 

 

 

* Yazılar telif hakkı gereği yazar ismi ya da link belirtilmeden kopyalanamaz.

 

 
Toplam blog
: 92
: 4767
Kayıt tarihi
: 10.11.10
 
 

İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü'nden Kimyager olarak mezun olmuştur. 1996-1997 yılları ..