Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '09

 
Kategori
Deneme
 

Kaybettim değil, geri verdim diyebilmek.

Kaybettim değil, geri verdim diyebilmek.
 

Sokrates'e birisi için, seyahat onu hiç değiştirmedi, demişler. O da: “Çok doğal, çünkü kendisini de beraber götürmüştür, ” demiş.

Çalışırken boğulduğumuz anlar olur bazen. Her şeyi o an bırakıp temiz havayı solumak, sevdiğimiz birinin sesini duymak yada çıkıp başı boş dolaşmak isteriz..Çalan telefonlardan, hazırlanacak raporlardan yada yarım saat sonra başlayacak toplantıdan kaçmak mümkün değildir oysa.

Evim evim güzel evim, ıssızlığında kendi dünyamı yarattığım rengârenk duvarlar. Mutluluklarım asılı çerçevelerden gülümsüyor. Mutsuzluklarım , gardrobun en alt çekmecesinde ki albümlerde saklı. Görülmese bilinmese de hayatıma anlam katan, kendime iyi bir dost olmamı sağlayan yaşanmışlıklar.

Yorgun adımlarla merdivenleri çıkarken genelde hava kararmış olur. Anahtar kilitte döndüğü an Havva teyze “hoş geldin kızım” der cılız sesiyle yan daire kapısını açıp. Sonra “Miyav” kızım koşarak gelir kapıya. Kuyruğunu dikleştirip bacağıma sürtünür sev beni diye. Çantamı, bilgisayarımı koltuğun üzerine fırlatıp doğru Miyav’ın mamasını hazırlarım. Miyav karnını doyururken, ılık bir duş kendimle barıştırır her akşam yemek öncesi. Islak saçlarımın tenime değmesinden duyduğum üşüme duygusu bedenimi sarar bazı akşamlar. Kat kat giyinsem de titrememe engel olamam. Salonun ışıklarını yakmadan koltukta büzülürüm. Albümde ki fotoğraflar resmi geçit yapar gözlerimin önünden. “Kaybettiklerim” derken içimden, çok sevdiğim bir sözü anımsarım “Kaybettim değil geri verdim diyeceksin.” Yaşamıma ödünç aldıklarım sonrada geri verdiklerim. Hayatıma yerleşmek istemeyenler. İlişenler. İstedikleri her şeyi alıp hayatımı veresiye defteri gibi kullananlar. Hiç bir şey ödemeden, hep sıfırlansın isteyenler. Çekilin gözümün önünden, rahat bırakın beni. Üşüyorum , titriyorum anlasanıza..

Hatalarım. “Benim” hatalarım… Duvarda asılı dursa da mutluluğum diyebildiklerim. Bitse de içimi ısıtan anılarım. Bu dört duvar arasında yarattığım kendi dünyamın, kapanmayan perdeleri. Her gece “Perde” der Masal Tiyatro’da rolümü oynarım. Ama alkışları hiç duymam. Kesonun üzerinde ki palyaço gece lâmbasını açtığım an , hüzünlü yüz ifadesi , gözünde ki bir damla yaş gerçekle yüzleştirir beni. Beğenilmemiştir oyunum. Kendim olamamışımdır. Masalda ki roldür hayal ettiğim çünkü. Gerçek olansa ikimizin yalnızlığıdır.

Düşüncelerimde ki, yaşamımda ki kalabalığıma rağmen kendimle kaldığımda neden yoklar? Kapı önünde vedalaşmak kime cazip geliyor? “İsyan etmek, kendi haklılığına inandığın içindir. Haklı olduğuna inanan insan iyilikleri unutur, yeni kötülükler yaratır.” sözü geldi aklıma birden.

Yaşadıklarım içimde bir öfke oluşturmuş ve ben farkında olmadan isyan mı etmiştim acaba? O isyan sonucunda da en büyük kötülüğü şu an kendime mi yapıyordum? Kapı önü vedaları bu yüzden olabilir miydi?

Balkona çıkıp etrafıma bakındım. Sokak lâmbaları, bomboş asfalt, park etmiş arabalar, çöp konteynerleri, içini karıştıran kediler… Miyav’ı düşündüm ne kadar şanslıydı. Sonra evlerin ışıklarına baktım. Saatin geç oluşundan cılız, fersiz, sönmeye yüz tutmuş… Tıpkı geç kalındığında yarım yaşanan aşklar gibi..

Kendimle iyi dost olmayı beceremiyorum bu gece. Kendime anlattıklarımı dinlemiyorum çünkü. Yardımda etmiyorum. Evim gibi dağınık içimde. Yatak odama gitmiyorum. Her sabah “günaydın” diyen sevdamın yokluğunu taşıyamam bu gece.

“Bazıları ışığın, bazıları gölgenin peşine düşer.” demiş T.S Eliot. Geçmişte ki gölgelere veda edeceğim bu sabah. Tam kapının önünde... Onlar gibi..



Deneme.
20.Mart.2009
N.Zeynep Çelik

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..