Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '14

 
Kategori
Öykü
 

Kayıp çocuk (Bölüm 2)

Kayıp çocuk (Bölüm 2)
 

Zehra bir kuyumcunun vitrininde gördüğü bileziğe dalıp kaldı. Bu bilezik Sema'ninkinden daha güzeldi. Üzerinde zümrüt taşların olduğu, altın bilezik çok zariftı. Sema'nınkinde zümrütler yoktu diye düşündü. Sanırım bu bilezik daha pahalıydı. Onun vitrine dikkatle baktığını  gören kuyumcu kapıya çıkmış ve 'İsterseniz içerde bakın .'diye onu dükkana davet ediyordu.

İçeri girersem almak zorunda kalırım, en iyisi kapıdan fiatını sorup bir bilgi sahibi olmak diye düşündü, genç kadın. Kuyumcunun söylediği fiat ,eşinin bilezik almak için verdiği fiattan çok yüksekti. Bir an kolundaki diğer bileziklere baktı. Acaba onları da bozdursa, üstüne eklese alabilir miydi bu zümrütlü bileziği.

Zehra bunları düşünürken sıkı sıkı tuttuğu Jale'nin elini bıraktığının farkında değildi. Bileziğin görüntüsü öylesine gözalıcıydı ki. Genç kadın, kuyumcunun önünde elinin boşluğunu farkettiğinde sırtından kaynar sular boşandığını hissetti birden. Arkasını dönüp baktığında küçük kızını göremedi. Diğer kızı Fulya öbür yanında sessizce duruyordu.

Kardeşin nerde diyen sesi bir çığlık gibi çıkmıştı. Onun çığlığına kuyumcu dükkkanının önündeki satıcı da irkildi. Zehra heyecanla etrafına bakındı. Küçük kızdan eser yoktu. Birden kendini bir boşluğa düşmüş gibi hissetti. Nereye gitmiş olabilirdi çocuk.

Çarşıya baktı, çok kalabalıktı, insanlar bir sel gibi akıp gidiyordu. Çocuğumu nerede ararım, nasıl bulurum diye düşünürken civar dükkanlardan gelen kişiler de etrafına toplanmaya başlamıştı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Kimi küçük çocuk nereye gidecek, buralardadır diye anneyi avutmaya çalışırken kimi de ana kapıdan dışarı çıktıysa trafikte ezilir diye olayı kışkırtıyordu. Bu arada zavallı Fulyacık annesinin eteğini tutmuş, titriyordu.

Zehra önce sıcağı sıcağına iyi anlayamadığı olayı bir kaç dakika sonra daha iyi  kavramaya başlamıştı. Küçük kızı yoktu. Çevredekilerin Jale Jale sesleri ile aramaları bir netice vermemişti. Birden dizlerinin artık onu tutmayacağını hisseden kadın düşecek gibi oldu. Onun haline acıyan kuyumculardan biri dükkanından bir sandalye çıkartarak oturmasını sağladı. Bir başkası ise bir bardak su verdi eline. Ama genç annenin gözü hiçbir şey görmüyordu.

Ben ne yaparım diye düşündü. Gazetelerde kayıp, kaçırılan çocukları okuyordu hergün. Kötü kalplı kişiler tarafından kaçırılan, dilenci yapılan, sokaklarda kolu bacağı kesik dolaştırılan çocukların hikayelerine çok rastlanıyordu.

Kimbilir çocuğunun başına ne gelecekti. Belki çocuk tüccarlarının eline düşüp satılacaktı. Daha çok küçüktü. Bizleri unutur başka yerlerde bir aileye satılırsa diye içi yandı. Belki de öldüreceklerdi minik Jale'yi.

Ben akşam eşime, aileme ne derim. Beni hiçbir zaman affetmezler. Ben kendimi affeder miyim acaba. Bir bileziğin büyüsüne dalıp canımdan çok sevdiğim kızımın yok olmasına sebep oldum, diye düşünürken bir ses duydu,

Zehra'nın duyduğu bu ses neydi. Öykümüzün son bölümü bir sonraki yazımda.

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..