Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '12

 
Kategori
Güncel
 

Kayıp neslin çocukları!!!

Kayıp neslin çocukları!!!
 

internetten alıntı


Bizler miyiz kayıp neslin çocukları yoksa şimdikiler mi?

Karar vermek zor!

Hem de bu son günlerde hayli zor!

Babam 29 doğumluydu, annemse 32’li.

2.Dünya savaşının, en yoğun, yokluğun kol gezdiği, unun, şekerin güç bela bulunduğu, ekmeğin karne ile dağıtıldığı günlerde geçmişti gençlikleri.

Bildim bileli hep toptan alınırdı eve erzak! Mutlaka tel dolabın bir köşesinde, un, şeker, pirinç bulunurdu! Hani zor günlerde yokluk çekmeyelim diye!

Evde, hiçbir şey asla ziyan edilmezdi! Ekmek başta olmak üzere!

Hele ki sofraya oturulduğunda; ‘’Ben bunu yemem!’’ denmezdi, denilemezdi!

Sevsen de sevmesen de o yemek yenecekti zira nimetti ve ‘’bunu bulamayanlar da var, şükretmesini bil’’ denirdi.

Yediğimiz, giydiğimizin kıymetini bilmeyi öğretmişlerdi. Ceplerde para olmadığı zamanlarda da lüzumsuz isteklerde bulunmamayı! Bulduklarımız ile de yetinmeyi!

‘’O’’ bembeyaz sayfalı defterlerimize gözümüz gibi bakardık. Genelde sarı sayfalı defterler vardı ve beyaz yapraklı defterler lükstü.

Her sayfasının kenarına, minik minik motifler çizerdik, çiçek gibi, kuş gibi! Süslerdik özene bezene.

Kitaplarımızın arasına da özenle düzelttiğimiz, rengârenk yaldızlı çikolata kâğıtlarını saklardık.

Ya tahta kalem kutusunun içerisinde muhafaza ettiğimiz kurşun kalemlerimiz! Ucu kırılıp da küçülecekler diye ödümüz kopardı ki kurşun kalemler ile aşkımız yıllardır tüm hızıyla halen devam ediyor. Hiç eksilmedi birbirimize sevgimiz!.

Kocaman bir ipin ucunda, boynumuzda asılan yeşil ya da mavi- turuncu tostoparlak silgimiz.

Ne kıymetliydiler bir bilseniz!

O günlerde konfeksiyon falan yok revaçta!

Tertemiz, çiçek gibi giydirirlerdi. Bazen yeni olurdu dikilenler, bazen de ters yüz edilmiş kumaşlardan. Kıymeti harbiyesi ölçülemezdi, eteklerin, pantolonların.

Gardırobun en nadide köşesinde muhafaza edilirdi de’’adamlık onlar’’ diyerekten, her gün giydirilmezdi! Büyüyüp de üzerimize küçük geldiğinde; komşu çocuklarına verilir, giyemediğimiz ‘’adamlıklara’’ yanıp yakılırdık üstlerinde görünce, içimiz cız ederdi!

İşte biz böyle, kıt kanaat geçinen, geçim şartlarının ve yokluğun ezasını, cefasını çekip de kıymet bilen ve bilmeyi öğreten bir neslin yetiştirdiği nesildik!

Şimdiler de her ne kadar gelişmiş, ilerlemiş ve teknolojinin nimetleri ile kucaklaşmış olsak dahi ki bu da tartışılır!

Her sahip olduğumuz değerin önemini kavramış ve kıymetini bilen, ahde vefayı göz ardı etmeyen, arkadaşlık ve dostluk dâhil, tüm değerleri biriktiren bir nesiliz.

Ya şimdi?

Ya şimdi bizlerin yetiştirdiği nesiller ne âlemde?

Kimisi her türlü imkâna sahipler!!! Hangi birini anlatsam ki?

Ultra otobanlarda, yarış yaptıkları model model arabalar!

Rengârenk kırtasiyeler, Barbi bebekli, Örümcek Adamlı çantalar!

Çoluk çocuk, beş yıldızlı otellerde geçirdikleri bayramlar!

Ceplerinde baba parasıyla ödenen çeşit çeşit kredi kartları!

Yok, yokları!

Amma haneye yazılmış, çocuklarının doğmamış çocuklarının dahi tonla borçları!

Kimininse okula giderken bile yok giyecek ayakkabıları!

Depremin ardından, bugüne değin sahip olamadıkları, yardımlarla gelen cicili bicili bir dolu eşyaları!

Çadırlarda yaşamak zorunda kalmaları ise cabası!

Ya!

Okuldan çıkıp da katır sırtında kaçağa gidenler!

İşin acı yanı! Kaçağa gitmeleri doğalmış gibi algılanmaları!

Vurulup da küçücük yaşta sonsuzluğa uğurlanmaları!

Var iken bir anda üç beş kuruş cep harçlığı için yok olmaları!

Hangimiz evet hangimiz kayıp neslin çocukları?

 

Ayşen Arslangiray Kura

5.01.2012/İzmir

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..