- Kategori
- Edebiyat
Kayıp parça
Gel şimdi seninle
Sözün geçmediği bir yerde buluşalım
Lal olsun dillerimiz,
Susarak anlaşalım.
Sen,
düşe kalka aldığın yollarda kırılan tırnaklarını, kanayan dizlerini göster
Ben,
Rüzgara teslim saçlarıma bir gardiyan bulayım.
Ah zeytin gözlü Apareka!
Göz çukurların acıyorsa eğer bu yaşamak bozgunundan
Yaslarsın başını sessizliğime
Tozlu yüzünde,
tuzlu yaşlardan temiz bir yol çizersin kendine.
Asırlık kavgaların ateş altında bıraktığı bakışlarını geride bırak Apareka
Benim içim yeterince kurak
Son yangının ardından dağılan kuru otlarla sarılı bağrım.
Bulabilirsen eğer,
Biraz mavi ve erguvan pembesi al yanına.
Fırçamın ucunda son darbelik gelincik kırmızısı kaldı
Birlikte süslü bir bahar kondururuz gün doğumuna
Ben
düne ait aşklarımı da koyarım çantama
Yürek çarpıntılarımı,
karnımda uçuşan kelebekleri azık yaparım yola.
Kızgınlıklarımı, kırgınlıklarımı, düş kırıklıklarımı özenle katlayıp kaldırırım
Karanlık çatı katına.
Taze ve soğuk bir pınar bulup sonra
Kalbimi karartan tüm gölgeleri arındırana kadar içerim .
Ayaklarımı toprağa değerek
Ve her adımda biraz daha düzelterek kamburumu
gelirim yanına.
Şimdi çıkmalısın yola Apareka
Geriye bakmaksızın ve unutarak yerçekimini
koşmalısın.
Rastladığın çiçeklerini kokularını da takıp ardına
beni bulmalısın.
Vakit tamam olduğunda
düşecektir güneş gökyüzünden.
Ay yükselirken,
bir meltem dokunacaktır terine
tatlı ve serinden.
Ben,
zamanı çocukluğuma sarmış halde orada beklerim seni
Yüzümdeki çizgilerle birlikte,
bugüne ait tüm yaşanmışlıkları gömüp geceye
sözün bittiği yerde ellerini tutarım
İşte o vakit
kum saatini yeniden başlatırım.