Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '12

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Kayıp Şehir

Kayıp Şehir
 

Geçenlerde televizyonda yeni bir diziye rastgeldim. Biraz bakındım ve nedendir bilmem ama o dizi kendine bağladı beni bir anda. Ama terledim izlerken, yoruldum koşarmışçasına ve o izlediğim yerden sıkıldım 1 saatte. Sonra pencereyi açtım, izledim benim şehrimi ve kıyasladım. Ne mi çıktı dersiniz? “Kayıp Şehir” ve “Keşfedilmemiş Şehir”…

Ordu için konuşursak eğer “Kayıp” sözcüğü biraz doğru biraz yanlış olabilir. Gerçeği “Keşfedilmemiş”, yani daha doğrusu bu olabilir.

İşte bundandır ki o Kayıp Şehir Ordu değil. Asya’yı Avrupa’ya bağlayan, dünyanın ticaret, eğlence, özgürlük merkezleri arasında gösterilen, Konstantinopolis olarak tanınan, Türkiye’nin Dünya’ya açılmış reklam panosu halini almış, kimsenin kimseyi tanımadığı, 24 saat uyumayan, gürültüsü çok yalancı gülüşü bol, kaldırımlarına günde bilmem kaç milyon ayakkabı değmiş ve kirlenmiş “İstanbul”…

Birde keşfedilmemiş bir şehir var. Karadeniz’de bilinir, yeşili bol denir, havası alamuk… İnsanı az, kışı sıkıcı, yolları dar hayatı engebelidir kimilerine göre. Keşfedilmemiştir daha bütün güzellikleri. Bilinmez kendi insanını nasıl koruduğu, sarı ışıkları bir kucak misalidir orasının.

İşte biri reklam yapmış koskoca yolları olan, herkesin hayalini kurduğu ama o hayalin kısa sürede bittiği bir yer diğeri ise hayal bile edilemeyen, belki cennetten bir köşe belki serin bir rüzgar esintisi veren bir hayat.

İşte Ordu burası. Gündüz renkli renkli kişiliklerin gezindiği, Güvenliği sağlamak için şehre gelen polis’in, asker’in vs. ohh.! çektiği, sokak satıcısından dilencisine, esnafından memuruna kadar herkesin güldüğü, kafeteryaların, restoranların hatta kütüphanesinin bile denizi gördüğü bir yer Ordu. Gece arkanıza bakmadan rahatlıkla yürüyebileceğiniz, korkmadan gezebileceğiniz, sakinliği dinleyebileceğiniz bir yer. Yabancıların hemen anlaşıldığı, her köşe başında çay kokusunun olduğu mistik dokular ile duygu selini akıttığı bir elçi belki de…

İşte kıymet bilmek gerek. Sabretmek, kirletmemek ve sevmek gerek burayı. En önemlisi de “KAÇMAMAK” gerek Kayıp Bir Şehre. Kaçıp da kaybolmamak gerek “Kayıp Şehir” de. Siyah beyaz baskıya girmiş gazeteleri bile renk saçar burasının, yanar sokak lambaları ve gece güneşi açar birden bu şehrin sokaklarında. Yapılacak tek şey var bu şehir için kıskandırmak gerek burayı, Kayıp Şehirlere inat keşfettirmek gerek…

    

 
Toplam blog
: 59
: 324
Kayıt tarihi
: 19.04.12
 
 

Çocukluğumdan itibaren sadece izlemeyle yetindiğim haberlerin artık içerisinde bir birey olarak d..