Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '13

 
Kategori
TV Programları
 

Kayıp şehirde olması gereken final

Kayıp şehirde olması gereken final
 

Kayıp şehir bitti daha doğrusu bitirildi. Bitirilmesi de gerekirdi çünkü entrika şovlar, birbirinin kuyusunu kazanlar, zafer için her şey mubah diyenler, konaklar, yalılar, aşiret reisleri, İstanbul’un köklü aileleri filan yoktu. Zenciler, o…ular, apaçiler, transseksüeller, aynı kadına aşık olan iki kardeş yetmezmiş gibi bir de zenciye aşık olan Trabzonlu bir genç kız vardı. Bütün bu elemanlar bu toplumda yok sayılan tiplemelerdi. Toplumun ailevi, ahlaki, ulu, yüce ve muhteşem yapısına uygun değildiler. Kısacası hepsi katli vacip listesinin üst sırasındaydılar.

Dizinin dizi seyredengilleri tatmin etme, nefislerini köreltme, fantezilerini zenginleştirme, intikam, rekabet, ihanet duygularını pompalama gibi nitelikleri de zayıftı. Ve olması gereken oldu ”Kayıp şehir” kayboldu. Biz istikrarlı bir toplum olarak ilkelerimizden taviz vermedik, kaliteden ödün vermedik, bu diziye de aman vermedik. Velhasıl kendimize yakışanı yaptık, dizinin başını yedik. Benim gibi birkaç abuk tip de dizi bitti diye üzüldü işte o kadar.

Son ana kadar dizi kendini toparlar, dizi seyredengilleri mutlu eder diye bekledim ama finalde bile beceremedi bu işi. Peki dizi nasıl bitti, gerçekte nasıl bitmeliydi? Finali seyrederken bana dert oldu bu soru, kafayı taktım bir kere.

Ben olsam bu garip, aciz, aykırı dizinin hiç olmasa sonunu bu muhteşem seyredengillere yakışır bir şekilde kurgulardım. Öyle bir son olmalıydı ki toplumu huzursuz eden dizi karakterlerine inat , seyredengillerin içini soğutacak, ohhh be dedirtecek, layığını buldu dedirtecek bir finalle bitmeliydi. Bu seyredengiller ki o senaryoda can bulan ve gerçek hayatta yaşaması toplumsal ahlakın esenliği için katiyetle tasvip olmayan karakterlere tahammül etti şöyle bol kötülüklü, ağlak, ölümlü bir finali hak ediyorlardı.

Bu sebepten ötürü sözü daha fazla uzatmadan olan finalle olması gereken finali yazıyor, senaryo yeteneğimle sizleri bir kez daha büyülüyorum.

Kadir ve Zehra:

Olan: Zehra Kadiri denize saldı, “De git yüreğinin götürdüğü yere” dedi.

Olması Gereken: Zehra ilk geceden erkek çocuğa gebe kalmalı, bebeği Kadir’i Aysel’den caydırmak için kullanmalıydı. Kadir Aysel’in hayalini kurup kurup kendini içkiye vurmalı, Zehra’yı evden kovmalıydı. Zehra adamın elden gittiğini anlayıp Kadir’e Aysel’i kuma getirmesini teklif etmeliydi. Hadi bunları geç; Zehra’nın Kadir’i denize salması ne ola? Senarist o sahneyi yazarken ne içtiyse ben de istiyorum. Görülmüş şey mi, yeni gelin, muhafazakar bir ailesi var, parası yok, ünü yok ama kocasını bir sepete koyup, denize bırakıyor. Valla böyle yapsa daha gerçekçi olurdu.

Aysel’le İrfan:

Olan: İrfan annesi babası tarafından öldürülen Çilem’i evlat edinmek için büyük bir takımdan gelen transfer teklifini reddetti. Sonra Aysel’le evlenmeye karar verdi. Anası bir ufak diklendi ama ak sakallı dedesi devreye girdi ve olay tatlıya bağlandı.

Olması gereken: İrfan parayı bulunca Aysel’e sağlam bir şut çekmeliydi. Önce magazin basınında ünlü simalarla görüntülenip futbolcu şanını perçinlemeli daha sonra anasının ahretliğinin kızı olan ve diziye sürpriz yumurta gibi giren kızla evlenmeliydi. Siz hiç pavyonda çalışan bir hatunla evlenen futbolcu duydunuz mu? Allah’tan korkar futbolcu hatta tribünlerde karısı için yapılacak olan bestelerden daha çok korkar. Aysel’e düşen de nikah sırasında “Nikahına beni çağır sevgilim, siyasetçiler gelmezse ben şahidin olurum senin” formatında eşikten bakmaktı. Ayrıca Çilem’i evlat edineceğine kendi minik İrfanlarını forma giydirip sahaya sürmeli, futbolseverlerin beğenisine sunmalıydı.

Aysel’le Ethem:

Olan: Ethem Erol Taş çizgisinden kayıp Heidi’nin dedesi kıvamına geldi. O ne iyilik merakı o? Güzin abla gibi Aysel’le dertleşmeler, Sadık’a kol kanat germeler, İrfan gol atınca sevinmeler filan…

Olması gereken: Ethem öncelikle İrfan’a öyle bir dayak attıracaktı ki İrfan dayağa doymuş çözelti gibi futbol topunu görse tanımayacaktı. Aysel’i, Sadık’ı ve Seher’i uyuşturucuya alıştıracak, sonrasında kızları satacaktı. Sadık’ı has adamı yapacak adını Memati olarak değiştirecekti.

Sadık:

Olan: Sadık’la Apaçi arkadaşı çek-senet mafyası gibi bir şeyler oldu. Sonra bu işin sandıkları gibi bir şey olmadığını anladılar. Daha sonra karısını öldüren adamı arabayla ezdiler. Daha da sonra aralarında kimin hapse gireceğiyle ilgili tartışma başladı. Sadık hapse ben gireceğim dedi, arkadaşı ben gireceğim dedi. En sonra arkadaşı tartışmadan galip çıktı, hapse girmesin de mutabık oldular ve veda partisi verdiler. Bütün dizi elemanları da verdikleri partiye katıldı.

Olması gereken: Apaçiyle Ethem işbirliği yapmalı Sadık’ı hapse tıkmalıydı. Hazır zenci ölmüşken Apaçi Sadık’ın kızkardeşine yazmalı, partiyi tek başına vermeli, ona kalan parayı çatır çatır yemeliydi.

Seher:

Olan: Evi terk etti, özgür kız modunda kendini hayır işlerine adadı.

Olması Gereken: Çoktan kötü yola düşmeli, tam bir kıl kuyruk olan en büyük ağabeyi tarafından İstiklal caddesinin ortasında katledilmeliydi.

İsmail’le Zeynep:

Olan: İsmail karısını aldatmaya karar verdi. İşyerinde bulduğu bir hatunla fingirdemeye başladı. Karısı Zeynep, kadının İsmail’e çektiği mesajı yakaladı ve evi terk etti. Ama kocası geldi ondan aman diledi ve o da affetti. Birlikte Almanya’ya gitmeye karar verdiler.

Olması gereken: Zeynep’in kocasını affetmesi normaldi yani her Türk kadını aldatılmayı ve tıpış tıpış eve dönmeyi tadacaktır tadında ki bir sahneydi. Ama sonrasında Zeynep işyerindeki o yellozun saçını başı yolmalı, dünyayı o kadına dar etmeliydi. Ne de olsa kadın, kocasını ayartmış, yuvasını yıkmaya teşebbüs etmişti. İsmail’in de kayınpederinin şirketine CEO olarak atanması gerekirdi.

Duygu:

Olan: Duygu’yu ablası sürekli aradı ve sonunda yanına geldi. Onu yalnız bıraktığı için af diledi.

Olması gereken: Duygu ailesi tarafından bulunup ibret-i alem için öldürülmeliydi. Ne o öyle koskoca aileden gele gele bir abla geldi. Şöyle pos bıyıklı bir baba, bir ağabey, bir emmoğlu da mı bulamadılar yani? Hiç ikna edici değildi. En azından plakası alınamayan bir aracın çarpması sonucu yol kenarında ölüme terk edilmiş olarak bulunabilirdi.

Eğer bu dediklerimi yapsalardı dizi seyredengiller şaha kalkar, reytingler tavan yapar, kanallar dizinin transferi için kapışır, dizinin çaycısı bile ihya olurdu. Ama halkın nabzını iyi tutamadılar, şifrelerini çözemediler, beni TV de tek seyrettiğim diziden mahrum ettiler, senaryosu büzüşesiceler.

 
Toplam blog
: 28
: 562
Kayıt tarihi
: 22.01.13
 
 

Eğitimim felsefe alanında, en sevdiğim söz  'Hayata gülümsemiyorsan espiriyi anlamadın demektir.'..