Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '17

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Kayıtdışı... Bir Hikaye Ancak Bu Kadar Karışık ve Garip Bir Üslupla Anlatılabilirdi!

Kayıtdışı... Bir Hikaye Ancak Bu Kadar Karışık ve Garip Bir Üslupla Anlatılabilirdi!
 

On bir hikayeyi aynı anda karışık bir dille anlatmaya çalışan Kayıtdışı, garip çekim ve kurgu üslubuyla da izlenilirlikten uzak bir bölümle ekrana geldi.


Gelin, hiç uzatmadan Kayıtdışı'nın birinci bölümünde, paralel kurguda kaç hikayenin anlatıldığına şöyle bir bakalım;

1)Otel odasında birilerini döverek başlayan ve birinci bölümün ancak son çeyreğinde ne yaptığını anladığımız Erkan Petekkaya'nın canlandırdığı Ali Kemal'in hikayesi.

2)Afganistan'da doktorluk yapan Songül Öden'in canlandırdığı Zeynep'in yaşadıkları.

3)Uğur Polat'ın canlandırdığı Ekrem blogu.

4)Tugay Mercan'ın canlandırdığı Benjamin'in psikopat yapısı ve Zeynep'e olan zaafiyeti.

5)Zenginlere karanlık işlerde hizmet veren Ali Düşenkalkar'ın canlandırdığı Terzi kanalı.

6)Ali Kemal'in eşi Dolunay Soysert'in canlandırdığı Esra, kız kardeşi ve kocasının hikayesi.

7)Ali Kemal'in kızının ve karısının yeğeninin okul maceraları.

8)Ali Kemal'in kardeşlerinin ilişkileri ve kim olduğu belirsiz çocuğun gökten zembille inmesi.

9) Görünürde Yetimhane Müdürü olan ama gerçekte Devlet için çalışan, Nur Sürer'in canlandırdığı Melek Anne'nin blogu.

10)Ali Kemal'in ekibi, ekibe katılacak Arda'nın hikayesi.

11)Ali Kemal'in geçmişi, flaschbackler...

Paralel kurguda ilerleyen tamı tamına on bir hikayeden bahsediyoruz.

Yanlış anlaşılmasın...

Bu "on bir olay örgüsü" sadece ana hikayeye destek atmak için değil, başlı başına kendi bağımsız yolculuklarını da anlatmak için yazılmışlar.

Peki, bu ne demek?

Aynı derste; hem alfabeyi, hem rakamları, hem toplama çıkarmayı, hem de okuma ve yazmayı öğretme çabası demek.

Mümkün mü bu kadar çok şeyin bir bölümde anlatılması ve anlaşılması?

Tabi ki değil...

Kafa karıştırmaktan, boğmaktan ve ana hikayeden uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz ki, tam da öyle oldu.

Uzunca bir süre Kayıtdışı'nı anlamakta zorlandık.

Bu kadar şeyi birinci bölüme sığdırmak yetmezmiş gibi, bir de akılları iyice karıştıracak bir çekim ve kurgu üslubu kullanarak, izlenilirliği iyice dibe düşürmek de neyin nesi gerçekten şaşkınım.

Hani Cevdet Mercan deyince, genelde iki yutkunup bir konuşurum.

Yaptığı işleri de çok severim.

Ancak üzgünüm ama Kayıtdışı yönetmenlik anlamında da olmamış.

Aslında Cevdet Mercan'ın hiç de ihtiyacı yokken, dizi yönetmenin reklam panosuna dönüşmüş.

Evet, bazı hamleler tek başına hoş durabilir ama önemli olan hikayeye hizmet etmesi, izlenilir kılması.

Zira reklam çekmiyorsunuz, bir hikaye anlatıyorsunuz.

Gaza gelip, hikayeden çıkıp, sadece artistik resim olarak projeye bakma kafasını, gerçekten anlamakta zorlanıyorum.

Mesela dizinin ilk çeyreğinden bir sahne...

Ali Kemal bir mekana gelir.

Merdivenlere yönelir.

Hop araya makaslar, iğneler, makaralar girer.

"Ne oluyor" derken, anladık ki adam terziymiş.

Peki bu araya giren "teaserımsı" şey neye hizmet ediyor?

Hiçbir şeye.

Normalde bir dizinin içinde olabilecek bir şey mi?

Hayır.

Peki niye var?

Çünkü artistik.

Bizde böyle garip bir kafa var, parayı sonradan bulanlar evi varak eşyaya aksesuara boğar, aksiyon çeken yönetmenlerde garip kamera hareketleri, garip yakın planlar, efektler basar.

Aynı şikayeti Savaşçı ve Murat Saraçoğlu'nda da yapmıştım.

Bu garip kurgu kafası sadece bununla kalsa iyi...

Daha fenası var.

Yukarıda küçük bir örneğini veriyorum ki siz tamamını Fox TV'nin sayfasından izleyebilirsiniz.

Önce gelecekten yani ileride izleyeceğimiz bir olaydan ufak bir  parça veriliyor.

Yine bir "ne oluyor" kıvamına geliyoruz ki, sonra tekrar başa yani içinde olduğumuz ana dönüyoruz.

Ve başta izletilen aksiyona götüren olaylar zincirini izliyoruz.

Niye?

Çünkü artistik.

Bir nevi; yeni bir şey bulduk, nasıl ama, şık değil mi cümlesinin görsel tezahürü.

Bunlar hep, genel Türk kafası gereği, eleştirenleri kendinden uzaklaştırıp, alkışlayanları etrafında toplamaktan oluyor, net bilgi.

Yani öyle olmasa, biri de çıkar "ne yapıyorsun sen" derdi diye düşünüyorum.

Ve dövüş sahneleri...

Hepsi slow motion çekilmiş.

Niye?

Çünkü eylemin pik noktasına yani vurma anına yavaş getirip, tam o anda normal hızda okutarak etki arttırmak istenilmiş.

Tamam  mantıklı olabilir.

Ama papaz da her gün pilav yemez.

Hadi birinde kullandınız, diğerlerine başka çözüm bulun.

Birinci bölümün içinde bolca dövüş sahnesi var ve biz bu yüzden dizinin üçte birini slow motion izledik.

Değil mi aksiyon çekme iddianız var, bari dövüş sahnelerinin hakkını verseydiniz.

Ya da onca para harcamışken, bir de aksiyon yönetmeni ile çalışsaydınız.

[video width="1280" height="720" mp4="http://www.bibaksana.com.tr/wp-content/uploads/2017/09/diziler-kayıtdışı-1-bölüm-benjamin-dövüş-sahnesi.mp4"][/video]

Sonra Tugay Mercan'ın canlandırdığı Benjamin karakterinin metruk bir yerde sırf psikopatlığına on kadar adamı dövdüğü bir sahne var ki Yeşilçam'dan yadigar.

Yıl oldu 2017...

Ne zaman adamların tek tek saldırmadığı bir dövüş sahnesi izleyeceğiz gerçekten merak ediyorum.

Aksiyon dizisi yapıyorum diye yola çıkıyorsun, adamın birini psikopat kuruyorsun, sonra o adam sırf kendini tatmin etmek için on adamın içine giriyor.

Ve nedense, o on kişi bir türlü aynı anda saldıramıyor.

Sanırım "etik olmaz" diye düşünüyorlar.

Bu arada Ali Kemal, Zeynep'i kurtarmak için Afganistan'a gidiyor.

İlk adres, Zeynep'in çalıştığı sağlık ocağı.

Bir iki araştırma yapar.

Sonra çat diye Zeynep'i bulur.

"Ne saçma, nasıl bu kadar çabuk buldu" derken, Ali Kemal'in teroristten bozma adamlarla dövüşmesini gördük.

Hatta arkasından gelen adamın elinden nasıl bir matematikle silahı aldığını, kafa sesinden havalı havalı dinledik.

Ama akılda hep aynı soru, nasıl geldi bu buraya?

Sonra ters kurgu ile öğreniriz ki, Zeynep'i kaçıranlar zaten devletin adamları.

Yani Ali Kemal işin içinde.

Amaç Ali Kemal'i Zeynep'in ağabeyine yakınlaştırmak.

Tamam olabilir ama ters kurgu ile insanları şaşırmak istiyorsanız önce ilk seyrettirdiğiniz bölümün inandırıcı olmasını sağlamalısınız.

Ancak ondan sonra ters kurguda arka planda olanları gösterirseniz vay be dedirtebilirsiniz ki, bakınız Ezel, bakınız İçerde.

Böyle olunca; hem inandırıcı olmuyor, hem de devamlı insanlara "ne saçma" dedirtip duruyorsunuz.

 

Gelelim ufak notlarıma...

Golf sahasındaki gözlüklerin hepsinin neden blurlandığını anlamadım.

Hani gözlüklerden kamera göründü desem, ne alaka.

Hele hele koca arazi de...

Bir süre ne olmuş bunlara diye afalladım.

Çok saçma ve dikkat dağıtıcıydı.

İsmail Hacıoğlu'nun canlandırdığı Nejat karakteri, nereden geldiği belli olmayan çocuğu neden hemen yetimhaneye götürdü?

Karakola götürmesi gerekmez miydi?

Hele hele yetimhanede büyüyen bir çocuğun işleyişi bilmemesi, gerçekten enteresan.

Ayrıca o çocuğun ortaya çıkışı ve sonrasını hiç değilse ikinci bölüme koymalılardı.

Bu karışıklıkta hiç gerek yoktu.

Ali Kemal'in karısı Esra büyük ihtimalle hafif aptal.

Hangi sigortacı öyle über lüks evde oturup, arabalara binebilir ki?

Ancak sigorta şirketinin sahibi olursa.

O sigorta şirketi sahibi de sanırım, çatı uçtu diye tutanak tutmak için gecenin bir vakti olay mahalline gitmez.

Başka bir iş bulamadınız mı?

Ve Ali Kemal denen zat, kendine paravan iş uydurmakta bu kadar beceriksizse, nasıl ajanlık yapıyor?

[video width="1280" height="720" mp4="http://www.bibaksana.com.tr/wp-content/uploads/2017/09/diziler-kayıtdışı-1-bölüm-zeynep-ali-kemal-bakışma.mp4"][/video]

Ve şu "ana kadın karakterle" "ana erkek karakterin" ilk karşılaştıkları anda ayran budalasına dönme hallerine bir türlü doyamadık.

Belki de şu kısmı aşsak, Türk dizilerinin yönü değişecek.

Bu arada Zeynep'in göğüs dekolteli kıyafeti, Afganistan'a ne kadar uygun bilemedim...

Ve Paramparça'dan sonra keşke yine iki adam bir kadın mevzusu yapmasaymışsınız.

Ne gerek vardı yani?

Sonuç olarak senaryo komple yanlış bir mantık üzerine kurulmuş ve ortaya karman çorman bir iş çıkmış.

Bu noktada diziyi çözebilenler için ikinci bölüm belki daha keyifli olacaktır.

Peki birinci bölümü anlayamayanlar için ne yapacağız?

Bence bu hafta bol bol tekrarını yayınlamak gerekir ki, ilk tekrar bu akşam ekrana geliyor.

Ayrıca senaryoya; kanaldan, yapım şirketinden kim akıl veriyorsa, şu kodu buraya, bu kodu buraya koyun diyorsa, bir zahmet o kişiyi de senaryodan uzaklaştırın.

Zira kim "kod" kelimesini kullanıyorsa, emin olun o senaryonun içine eden kişidir.

Kurgu ve çekim mevzusunda da doz ayarı şart.

Yönetmenin diziyi kendi reklam panosuna çevirmesi engellenmeli.

Odak nokta hikaye olmalı.

Ve reytingler...

Söz aldı başını gitti ki beklenen bir şeydi.

Kayıtdışı iyi başlamadı, doğru hamleler yapılmazsa işi zor.

Kırgın Çiçekler yeni sezona tatlı bir giriş yaptı.

İsimsizler için geçen hafta yazmıştım; bu hafta aldığı reytinge kanmayın, haftaya akıbeti belli olur ve hiç şansı yok final yapar diye.

E rakamlar bu hafta itibariyle ortada, yakın zamanda final haberini duyarız.

********************************************************

Bu yazıyı videolu okumak, televizyon, sinema, yaşam, patiler, ilişkiler ve sokaktaki hayat üzerine diğer yazılarımı okumak istiyorsanız, http://www.bibaksana.com.tr adresli bloguma uğramayı unutmayın. :)

********************************************************

Bana ulaşabileceğiniz linkler:

Bibaksana: http://www.bibaksana.com.tr/

Bibaksana facebook sayfası: https://www.facebook.com/bibaksanablog

Bibaksana instagram sayfası: https://www.instagram.com/bibaksanablog/

Bibaksana Twitter sayfası: https://twitter.com/bibaksanablog

Bibaksana Google+ sayfası: https://plus.google.com/+BibaksanaTrblog

Bibaksana pinterest sayfası: https://tr.pinterest.com/bibaksanablog/

Bibaksana linkedln sayfası: https://www.linkedin.com/in/bibaksanablog/

Bibaksana tumblr sayfası: https://www.tumblr.com/blog/bibaksana

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..