Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '08

 
Kategori
Felsefe
 

Kayıtsızlık fazilet değildir

Kayıtsızlık fazilet değildir
 

Toplumsal ilişki ve toplumsal eylem bağlamında düşünüldüğünde ‘tepki’ ve ondan doğan ‘tepki kültürü’ toplumu ve toplumsal ilişkiyi anlamlandırma çabalarında önemli bir role sahiptir.

Emperyalist modernizm kutsallaştırdığı aşırı ‘birey’sel düşünce sisteminin bu bağlamda, ‘tepki’ kültürüne önemli bir darbe vurduğunu görüyoruz.

Tepkiler, bilinçsiz ve bilişsiz inançlardan dolayı ya boş olma özelliğinde, ya da dış etmenlerle içeriklerinin boşaltıldığı gözlenmekte.

Oysa ki yerinde ve zamanında verilen tepki, medeniyetin (modernliğin değil) en büyük göstergelerinden biridir.

Burada Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘hak verilmez, alınır’ sözünü hatırlatmadan geçmek yanlış olur.

Ve bilinmelidir ki zalime karşı durmak ibadettir.

Tepki ister bireysel, ister toplumsal bir eylem şeklinde tezahür etsin, nasıl ki aşırılığı ile bir başka ‘haklı’ tepkiyi doğuruyorsa, tepkiden yoksunluk da (tepkisizlik) karşısındaki haksız tepkiyi meşrulaştırmaktadır.

Milenyumun dayattığı bireysel var oluşun, toplumu reddetmek, topluma karşı yabancılaşmak gibi yan etkileri, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’, ‘her koyun kendi bacağından asılır’ gibi yerel kültürel argümanlarla desteklenerek ortaya çıkarılan ‘uyuyan toplum’, aslında hiç de erdemli değildir.

Oysa ki çok iyi bilinmelidir ki ‘susma, sustukça sıra sana gelecek’ belli bir siyasal veya toplumsal kesimin tekelinde değil, yasa kabul edilebilecek bir ahlak kuralıdır.

Ve Aydınlanma çağının önemli filozoflarından Imanuel Kant’ın ‘öyle hareket et ki senin hareketlerinin yasası başka insanların hareketleri için de yasa olsun’ sözünü çoktan unutmuş gözüküyor “modern, postmodern ve geçmodern” toplumları aynı anda içinde barındıran dünyamız.

Sorgulanmamış hayatın yaşamaya değmeyecek kadar gereksiz olduğunu söyleyen ‘ilkçağın’ ilkel (!) filozoflarının sözleri geçerliliğini yitirmiş, kendine bakmak ve kendi dışındaki kimseyi görmemek toplumun yeni erdemi olmuş.

‘Ben’in kapsamının daraltılması ve ‘öteki’nin kaçınılmaz büyüklüğü karşısında yalnız ve yabancı bireyin kayıtsızlık gibi bir tepki geliştirmesi de çok normaldi.

Gelinen noktada duygusal tepkilerin bile köreldiğini, insanların savaşlar, ölümler karşısında üzülmediğini, en büyük başarılarda bile yaşanan aşırı çığlın eğlencelerin bir gün sonra unutulduğunu tespit etmek bize önemli ipuçları veriyor.

Küçüklüğümde ‘tanka karşı sapanla savaşan İsrail’li çocukların siyah beyaz televizyondaki görüntüsü evimizde uzun süre üzüntüye yol açmış ağlayanlar, uyuyamayanlar olmuştu.

İstanbul’da çok uzaktan bir akrabamızın bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi günlerce ailenin eğlenceden uzak durmak (televizyon izlememek, içki içmemek gibi) gibi biçimsel tepkilerinin yanında kalpten gelen bir üzüntüyle karşılanmıştı.

Üzüntüler gibi sevinç anları da benzer samimiyete ve coşkuya sahne olmuştu.

Şimdi ise her şey o kadar çok, o kadar karmaşık, o kadar sıradan o kadar, bırakın tepki vermeyi üzerinde durup düşünmek bile olası değil.

Seyirlik toplumun seyircileri olarak bizler, dünyanın bizim adımıza nasıl şekillendirildiğini izlemekle yetiniyoruz.

Kah televizyondan, kah bilgisayardan, kah sokaktan.

Ama bir gerçek var ki yaşamak yerine izliyoruz.

İşte bu yüzden insanlık olarak mutsuzuz.

 
Toplam blog
: 6
: 508
Kayıt tarihi
: 02.02.08
 
 

21. yüzyıl çok hızlı, yetişmek için çabalıyoruz. İletişim/iletişimsizlik araçlarına yabancıyım ve bu..