Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '09

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Kayseri'nin Hoşgörüsü

Kayseri'nin Hoşgörüsü
 

Kayseri...


Siyah, sürme çekilmişe benzeyen iri gözleri, bakımlı cildi, uzun ve ince vücut hatlarıyla dikkat çekiyor; kıyafetiyle, yürüyüşüyle, tavırlarıyla herkesten farklı olduğunu belli eden bir tarzı var. Herkes gibi değil kısacası…

Çok uzaklardan gelmiş buralara. Çok uzak değil aslında yanı başımızdan, dünyaya baş kaldıran, nükleer gücü ile korku; edebi ve kültürel zenginlikleri ile hoşgörü saçan Farsların coğrafyasından... Geçmişte Farsların saçtığı gibi, hoşgörünün damarlarından yudum yudum aktığı “söylenen” topraklara, Anadolu’ya; ardına bakmadan gelmeye zorlanmış.

Evet, bir İran vatandaşı o. Adı çok önemli değil, söylemese de olur; adını da bırakmış ardında, tıpkı diğer bıraktıkları gibi. İran’ın adını bile anmak istemiyor. Her anış bir yara, her yara bıraktıklarından bir iz demek onun için.

Kim kaçıp gitmek ister ki vatanından, kim neden ayrılsın doğduğu topraktan, anasından, babasından? Hangi kuvvet insanı uzaklara gitmeye teşvik eder, neden hiç tanımadığı bir yere yerleşmeye karar verir insan?

Dudaklarından çıkan sözcüklerin kalbine saplanan hançerden farkı yok elbette. Kendi belirtmese de yüz ifadesi fazlaca belirtiyor. Yaşamak istedikleri uğruna kaçtığı ülkeden, geldiği ülkede başına gelenler apayrı bir trajedi. Hayat ne kadar acımasız!

***

Şeriat ile yönetilen İran İslam Cumhuriyeti’nde internet yasak, alkol yasak, şans oyunları yasak, yabancı para yasak, açık giyinmek yasak…

Daha aklımıza gelemeyecek birçok yasak var ülkede. Sosyal yaşamın merkezine koyabileceğimiz türden tüm aktiviteler bir bir yasaklanmış. İnternet tamamen yasak olmasa da ABD ve Avrupa kaynaklı birçok site sansür kıskacında. Ne video izleyebilmek mümkün, ne merkezi Avrupa’da olan bir siteye bağlanmak.

Daha keskin yasaklar da var haliyle. Eşcinsellik yasak!

İki erkek ya da iki kadının eşcinsellik vurgusu yapabilecek herhangi bir davranışı idama gidebilecek cezaları beraberinde getiriyor. El ele tutuşmaktan, internet üzerinde birbirine bir aşk sözcüğü söylemek bile bu yargılama sürecine, dolayısıyla idama götürüyor insanları.

Rejimin kontrolünü güçlü yetkilerle ellerinde bulunduran cumhuriyet muhafızları bu tür yasak ihlallerini kontrol etmekle mükellef. Onun dışında vatandaşların ihbarları da İranlı yetkilileri göreve çağırabiliyor. Sadece 2009 yılında, İran’da eşcinsel olduğu gerekçesiyle idam edilen kişi sayısı 46. Kırbaçlama ve çeşitli işkence yöntemlerini bu kategoriye dahil edersek sayının hızla arttığını görebiliyoruz.

Bunca yargılama ve elde tutulur sonuçlara rağmen İran İslan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmedinecad İran’da eşcinsel olmadığını çok açık bir şekilde çeşitli platformlarda ifade ederken, eşcinselliğin ABD ve İsrail tarafından uydurulup, dünyayı kontrol etme amacıyla çeşitli ülkelerde yaygınlaştırıldığını söyleyebilecek kadar ileri gidebiliyor.

***

Kendi ülkelerinde sadece eşcinsel olduklarından dolayı idama mahkûm olmak istemeyen İran vatandaşları çareyi çeşitli ülkelere sığınmakta buluyorlar.

İşte, o da İran’ın eşcinsel zulmünden kaçıp Türkiye’ye, Kayseri’ye Birleşmiş Milletler tarafından yerleştirilen eşcinsellerden biri.

İlerlemiş yaşına ve ardında bıraktığı onca şeye rağmen umudu var gibi.

“En azından İran gibi olmayacaktı” diyor.

Getirdiği küçük bir sırt çantası ve BM’nin tahsis ettiği sığınmacı maaşı ile geçinmeye çalışıyor. Toplu konutlarda şu ya da bu gerekçelerle onun gibi, Türkiye’ye sığınan onca mülteci yaşıyor.

“Türkiye farklı diyor. “Annem, babam, kardeşlerim, sevgilim, her şeyim kaldı arkada; ne bir kalem getirebildim ne bir anı. Bütün her şey kaldı İran’da; bir ben geldim bir de şu sırt çantası. Ölmediğime şükrediyorum. Kırbaçtan sırtım yara!

Mevlana’nın ve Yunus Emre’nin, hem Fars hem Türk edebiyatında önemli bir yeri var. Sizler kadar bizlerde tanırız bu şahsiyetleri. İşte bu sebepten dolayıdır ki farklıdır bu ülke. Türkiye İslam’ın aydınlık yüzüdür. Tüm diğer İslam ülkelerinden farklı, çağdaş ve ileridir. Güvenlidir, huzurludur, her İranlı’nın özenle baktığı bir ülkedir.”

Onun da dediği gibi Anadolu değil midir, tarihin her dönemi hoşgörünün merkezi?

Dünyanın her yanında zulümden kaçanların sığındığı, tutunduğu dal; anlaşmazlıkların çözüm yeri, huzura erilen topraklar hep Anadolu’ydu.

Bizim çoğu kez ezbere söylediğimiz bu cümleler kadar eziyetin ve zulmün gösterilerine de sahne oldu Anadolu.

İtalya’dan barış yürüyüşüne çıkan kadın Gebze’de tecavüze uğrayıp öldürüldü, Malatya’da yayınevi baskınında Alman yayınevi sahibi taşla, sopayla katledildi. Kahramanmaraş’ta yaşananlar hala aklımızda, ya Sivas’ta Madımak’ta olanlar… Hrant Dink, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı… Onlarda Anadolu’nun çeşitli yerlerinde sadece düşündüklerinden dolayı katledildiler. Ramazanda oruç tutmayan, sigara içenler dayak yedi, Anadolu’nun bereketli topraklarında. Farklı olanlar hor görüldü, linç edildi… O sağcı, o solcu; o Alevi, o Kürt diyerek kardeş kardeşe saldırdı, yine Anadolu’da…

İranlı’nın dediği hoşgörü uzakta kaldı. O da dediklerinden pişman oldu.

Nasıl mı?

“Kayseri’nin en işlek caddelerinden biri, İstasyon caddesi...

Caddenin bir şeridi yol çalışması sebebiyle trafiğe kapalı. Hava durumları da söz konusu olunca yollar kısmen boş.

İranlı mülteci; evet, o yürüyor. Daha doğrusu yürümeye çalışıyor.

Önce laf atmalar başlıyor. Anadolu insanı farklı olanı taciz eder. Laf atar, bayılır.

İranlı oralı olmayınca, elle taciz başlıyor. 3 erkek “farklı” olanı, farklı gördüğünü elle taciz ediyor. Düşünebiliyor musunuz görüntüyü?

Anadolu’nun, Kayseri’nin hoşgörüsü!

Cumhurbaşkanı çıkarmış, Anadolu’nun nice şehrinden daha gelişmiş olduğu gerek ekonomisiyle, gerek kent yaşamı ile dilden dile söylenen Kayseri’deyiz…

Elle 3 kişinin tacizine uğrayan “mağdur” ister istemez tepki veriyor. Sen misin tepki veren!

Başlıyorlar dövmeye. Sağdan soldan insanlar polisi arıyor. Polis karakolu 100-150 metre. Polis gelene kadar üst baş kalmıyor zavallıda.

Bu sırada caddede bulunan berberdeki müşteriler ile berberde kapı önüne çıkıyor. Dışarıda kıyamet koparken onların içerde işi ne?

Anadolu insanı meraklıdır…

Başlıyorlar işi muhakeme etmeye. “Var ya o i…neyi bize vereceklerdi. Önce s….ker sonra döverdik.”

Anadolu insanı iyi analiz yapar…

Nasıl bir mantık, nasıl bir çözüm yolu!

Bütün bu konuşmalar sırasında gençten bir çocuk çıkıp adamı döven 3 kişiye saldırarak adamları bir nebze olsun uzaklaştırmayı başarıyor. Allahtan biraz olsun insanlık duygusu varmış.

Bu sırada polis geliyor ve tüm grubu topluyor.”

Anadolu, hoşgörünün merkezi…

Ahmet Buğra TOKMAKOĞLU

Abtokmakoglu@gmail.com

 
Toplam blog
: 430
: 2186
Kayıt tarihi
: 18.06.07
 
 

20 Nisan 1989'da İzmir'de doğdu. İlköğretim ve lise öğrenimini Karşıyaka'da tamamladı. 20..