Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '07

 
Kategori
Hayvanlar Alemi
 

Kaz–35

Kaz–35
 

Okurların dikkatine! Bu yazı onu kaybetmeden kısa bir zaman önce kaleme alınmış, taslak halinde son kontrollerinin gerçekleşmesini bekliyordu, ne yazık ki onun anısına kısmet oldu!

Hayal’le ben Kreuzberg’de bol susamlı simitler daha neler, neler yapan Simitdchi’de tanıştık!

8 Numaralı yeraltı treninin, Kottbusser Tor adlı istasyonunun hemen çıkışında. Tesadüfen buldum simitçimi. Birde Göztepe/İzmir’de var, ama orada gevrek yapıyorlar, az susamlı!

İkisi de farklı lezzetlerde, simitçide ince belli bardaklarda taze çay da var!

Berlin’de sahipsizler, ortalıklar da gezinmediklerinden, aylardır gözüm kedi yüzü görmemiş! Teselliyi: Ana babalarıyla, aşağı yukarı her yere tren otobüs nehir vapurlarıyla giden, (muayenehane-hastane gibi mekânlar hariç) gidebilen kuçukuçularda buldum. Onların resimlerini çekebilmek için, bana diğer uğraşlardan arta kalan zamanlarda peşlerinden koştururken, günlerden bir gün kendimi “Simitdchi”nin önünde buluverdim.

Yıllar önce tanıştım bu şehirle, Mayıs 2005 den bu yana, senenin dört beş ayını isteyerek veya isteyerek? Onunla geçiriyorum! Onu seyrederken, tespitlerim oluyor, üzen düşündüren! Eskiden bu denli sık rastlanmayan görüntüler. Sakat yaşlı değil, genç insanlar, sokaklarda alış veriş merkezlerinde, tren istasyonlarında mendil açıyorlar! Giysileri genelde siyah, kuçukuçuları da! Gözlerinde ki ifadelerin tarifi mümkün değil, dağarcığımdaki kelimeler yetersiz kalıyor!

Kaba ve duygudan yoksun bir tabirle: Dilencilerin köpekleri, dilenci köpekler! Türkiye’de nereye gidersem gideyim, çantamın içinde hep kuru mama bulunur. Burada kesenin müsaade ettiği kadar ufak centler(kuruşlar) Bakıcıları mutlu olurda bu varlıklara daha iyi bakar diye. Umut! Genelde siyah+siyahlar, Hindistan’ da olsak en alt sınıfı teşkil ediyorlar derdim!

Emeklilerinkiler ise ağır aksak ve obez! Ana babalarının adımlarına uyum sağlayarak yürüyorlar! Kucakta gezenler gürültücü, kaprisli. Ana kız aynı renkte toka takıyorlar!

Gençlerin tasmalarının ucundakiler, kedi köpek dünyasına uzak olanlar için ürkütücü. Güya!

Bazılarının deriden ağızlıkları var! Bunlar imaj yoksa sevgi kuçukuçuları mı? Anlamak kolay değil! Birde yaz tatillerinde, otoyolların kenarlarındaki ağaçlara bağlanan, sonrası barınaklara havale edilen, talihsizler!

XYĞ Ülkeleriyle kıyasladığımda, burada durum o kadar da dramatik değil.

Şu benim başına buyruk kalemim! Deminden beri “Hadi gel simitçiye dönelim Hayal bizi bekliyor “ diyorum! Dinleyen kim? Bir kaleme söz geçiremez olduk! Dizginleri bol etsek! Koşturmayacağı mera kalmayacak! Her seferinde kalemtıraş göstermek? Kalemsiz kalmak ta var işin içinde!

Şükürler olsun, simitçiye gelebildik! Bu sıcak mekânın kurucularıyla tanışmak nasip olmadı. Böyle bir imkân olsaydı, kendilerine sormak isterdim “Simitdchi adı yerlileri rahatsız etmiyor mu?”Diye dil kirliliği açısından, filan!

Hayal’le sözleştiğimiz saat de kapıdan içeri girebildim, belki de bir iki dakika gecikmeli! Güler yüzlü, Karşıyakalı coşku ile karşıladı! Kıpır, kıpır temiz çalışan bir genç! Simitleri(Ben de simide fena takıldım, bizim köyde ona gevrek derler) dikkatimi çekti, maşa ile müşterilerine sunuyor! Kasa tenhalaşınca, arkada bulaşık tepsilerini düzene koyuyor! Allah her iş yerine böyle eleman nasip etsin! En önemlisi, Göztepeli olmam onu rahatsız etmiyor! En taze sıcak gevreği benden esirgemiyor!

Hayal sözlerine “Sen yine kilo verdin “ ile başlıyor. “senin ne haddine düşmüş” dercesine. Selam sabahtan önce. Kendisine simit diyeti uyguluyor! Hedefi 44 bedene ulaşmak! Avrupa’nın da milli yemeği haline gelen “Döner” ile başı hoş değil, o ot oburluktan yana.

…Sen çay içmeyecek misin?

-Hayır! Hayal’ciğim geç olur. Biz yola çıksak! Daha akşama yemek hazırlamadım. Oğul geldiğinde..

Sözümü tamamlamaktan beni anında vazgeçiren bakışlarını, yumuşatarak,

…O aç kalmaz korkma!

-Hayal! Biz bu gün nereye gideceğiz lütfen söyle artık, benim kıyafetim uygun mu? Ben bazen sürprizlerden korkarım!

…Korkma! Bugün gideceğimiz yer çok hoşuna gidecek! Tüylü çocuklarının özlemini sana biraz olsun unutturacak!

Hayal’ime güvenip, yüksek beygir güçlü koyu pembe arabasına binmekten başka çarem yoktu.

…Al anahtarları, istersen sen kullan!

-Gideceğimiz yeri bilmiyorum, acil durumlar dışında, başkasının arabasına el sürmem, biliyorsun. Hele seninkine, uçak yavrusu ile başa çıkamam!

…Evet! Kemerini taktın! Güzel! Gideceğimiz yer Berlin’in kuzey batısın da 80km. Uzaklıkta, Neuruppin/Nordhof orada bir çiftliği ziyaret edeceğiz! Reinhard Litzke 68 yaşında bir çiftçi. Biraz sıra dışı!

-Senin gibi mi?

…Dalga geçme! Dinle! Onu görmeden çok seveceksin, tam dişine göre. Kasaba sattığı danasını vicdanı el vermeyince gider ister, sattığı fiyattan daha fazlasını ödeyerek geri alır.

Bitmedi, (Trabant: Gezegenlerin etrafında dönen cisim, Trabbi eskiden doğu Almanya’da üretilen tek tip binek arabası) Köpeği Prens ve kedisi Mausi’yi (Maus: fare, Mausi: farecik) Bahçede bu arabayla gezdirebilmek için kedi köpek yuvası şeklinde dizayn etmiş, Prens ile Mausi bu gezintilerden mutlu oluyorlar diye. Beyaz gri renkli artık çalışamayacak kadar yaşlı At Petro çiftçinin şapkası ile oynamaya bayılıyor, Bay Litzke de onunla oynamaya! 35 yaşındaki Gänschen(okunuşu genzyin, kazcık! Gans: Kaz) Genzyin Almanya’nın bilinen en yaşlı Kazı! Çiftçi sabırla sevgiyle onun yorgun paytak bacaklarına masaj yapıp, merhem sürüyor. Bu merhamet fıçısı adamı ve dostlarını görmeye gidiyoruz şimdi! Günümüzde insanlar icabında bakıma muhtaç ana babalarından yüksünüyorlar değil mi?

-Haklı olabilirsin Hayal! Benimkilerin yaşlılığını görmek nasip olmadı, anam ardında bizleri bırakarak göç ettiğinde 31 yaşındaydı. Bu çiftliği görmek için sabırsızlanıyorum, ince fikirli hayalimdeki arkadaşım. Teşekkür ederim!

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..