Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '09

 
Kategori
Güncel
 

Kazadan kadere kaçış...

Kazadan kadere kaçış...
 

ELLERİM YAZMAYA VARMIYOR.

Cemrelerin düşmeye başlamasıyla, toprağa düşenlerde artmaya başladı sanki, doğa da hep dediğim gibi istekler doğrultusunda gidiyor. İlle de vesveseden uzak, olumlu ılımlı bir yaşantı dilekleriyle dolu olarak düşünmeyi yine bırakmak istemiyorum.

Yaşadığım küçük kasabada, her yer sanki bayram edasıyla, çeşitli renk ve sembollerle dolu bayraklarla donanmış. Saat başı bir grup, kapı kapı dolaşıp bildiriler yayınlıyor. Kimisi kuşe kâğıtlarla en kalınından, kimisi, sadece bir yaprakla yetinmiş. Biri yaptığı hizmetleri gözüne dizine dursun dercesine anlatmışta anlatmış. Kimi de, bu projelerin zaten planda olduğunu, ancak maddi olanaksızlık yüzünden gerçekleştiremediğini söylüyor.

Elbette, belediyeleri yönetenlerin rutin işidir, çukur kazmak, parke döşemek. Bunu yaparken, önce hafriyatçılığa, sonra da inşaat malzemeleri üretmek için, tuğla kiremit, taş ocaklarına sahip olacaksın. Buralara da yakınlarını yerleştirip, malzeme satışlarıyla o beldenin yolunu yapacaksın. Ama cebinden değil. Nasıl yapmışlar o icraatlarında gösterilen yolları ve hizmetleri.

Önce cami yaptırdık diye övünen kişiyi alkışlayan kesim, türlü organizasyon adı altında toplanan bağışlarla yapıldığını biliyor mu? Ya da, övündükleri yolların, ruhsat sorunu olan esnaflar ve otellerden toplanan paralarla yapıldığını biliyor mu? Elektrik getirdik derken, binaların kendi paralıyla trafolarını çektirdiğini biliyor mu?

Aslında siyasetçi değilim, partizan hiç değilim ama vatandaşım, olabildiğimce. Muhtar adaylarımı tanıma amaçlı, seçim bürolarını gezdim, konuştum. Bence, seçeceğim kişi, mahallemden olmalı, beni ve sorunlarımı en iyi o bilir diye düşünüyorum. Önceki muhtarın kendiliğinden çekilmesine de anlam veremiyorum bir yandan. Eskiden, muhtarlarımız, babamız gibiydi. Yıllarca yapardı görevini. Üstelik mekânları da, resmi bir yapıydı. Şimdi bakıyorum, ya kırtasiyeci dükkanı, ya bakkal, ya manifaturacı..Belediye binaları keza, yıkıldı yıkılacak.

Sokaklarda dolaşırken, yerlerden propaganda kâğıtlarını topluyorum bir yandan. Öyle dolmuş ki kucağım fark etmeden..eski bir yazımda da bahsetmiştim, küçükken ağabeyimin matbaacı olması dolayısıyla, bana her gün eski gazeteleri istiflettiğini ve ben bu işi yaparken, daha okuma bilmeden kitap aşkıyla dolduğumu..Herkes bana şaşkın bakıyor. Beni partizan ve broşür dağıtıyorum sanmışlar. Biri yanıma yanaşıp bir de tebrik etmez mi? Diyor ki, işte demokrasi, sen her partiye hizmet eden, ayrımcı olmayan birisin kızım. Yok, be amca diyemiyorum. Ne bilsin o çöplerden topladığım kâğıtları götürüp matbaaya vereceğimi.

Bunları niye yazıyorum derken nedenini biliyorum. Artık ellerimin yazmaya varmadığı duygularımı paylaşmalıyım.

O, bir demeç veriyor sokaklarda. “Biz her şeyi, cebimizden harcayarak yapıyoruz yaptığımız işlerde halka yüklenmiyoruz. Biz daima, güçlünün değil, zayıfın yanında olmayı yeğliyoruz. Biz birlik olmak istiyoruz. Ayrımdan kaçıyoruz” Bu sözler kimin hoşuna gitmez ki. Bunları söyleyen kişinin adını yine vermeyeceğim. Çünkü belki de onun adı şehitler kitabına yazılacak. O, kendini vatana hizmete adamış biri. Bu hizmet uğruna, siyasi sahnelerde, çakılıp kalmamış bir partiye. Hangi alanı zayıf bulduysa o alanda çalışmaya adamış kendini. Çünkü milletin vekili olmuş, vatanın bölünmezliğine yemin etmiş biri.

Adıyla müşahhas kendi kaderini yazıyordu meydanlarda, bir şiir okuyordu bir demecinin sonunda, “üşüyorum, toprak soğuk”diye.” Bir arkadaş, helikopterini tahsis etti, . Biz de kırmayalım dedik.” diyordu. Utanıyordu sanki lüks sanılmasın halkça diye açıklıyordu. Hizmette biraz zamandan kazanmak istemişti. Karayolundan gitmenin kazasından, dağların kaderine gitmişti. Ve sen, ne görüşte olursan ol, kimse sana vatan haini diyemez. Sen, bu günden sonra, bu topraklar için toprağa düşen, asker, uçak, helikopter, füze, her ne ise, onların şehitlerinden birisin ve şehitler ölmez diyorum. Sen ölmedin, ölümsüz bir mertebedesin. Bundan böyle bedeninin sağ ya da ceset oluşu önemli değil. Sen ve seninle birlikte olanların değerini ortaya çıkarttın. Sen ve seninle birlik olanlara bundan böyle selametler diliyorum…

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..