Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '15

 
Kategori
Siyaset
 

Kazanan ülkemiz olsun!

Bu günlerde   tekrar bir seçim sürecine girdik. Demokrasiye inanmış fertler olarak  seçim süreci bizleri fazlası ile etkileyecek, güçlü bir Türkiye için gidip istediğimiz ve gönlümüzü verdiğimiz partiye oyumuzu kullanacağız. Çıkan her sonuca katlanacağız ve kim kazanırsa kazansın, devletimizin selameti ve başarılı olması için her fert olarak çalışacağız. Seçim sonuçlarına göre, her demokratik ülkede olduğu gibi muhalefet olan partiler kendi iç hesaplaşmalarını yapmalı ve seçim polemiklerinden uzaklaşarak kurulan hükümete destek olmalılar. 

Ne yazık ki madalyonun birde diğer yüzü var. Her ne hikmet ise, ülkemiz de seçimi  kaybeden her muhalefet kendisini düzeltme yerine, daha ilk günün sabahı bir sonraki seçim için, iktidarı yıpratma çabasına giriyor ve yeni kurulan hükümetin  başarısız olması için çaba harcıyor. Gelişmiş ülkelerde devamlı her şeye muhalefet eden böyle durumları görmek  mümkün değildir. Hatta seçim sürecinde hangi partiden kimler milletvekili olmuş kimse bilmez, bilmesine de gerek yok zaten. Oturmuş bir demokratik sistemin seçim sürecini ve seçim sonrasını çok da önemli kılmaz kılmamalı da...

Pahalı seçim reklamları, pankartlar, mitingler yada propagandalar artık vatandaş tarafından tasvip edilmiyor. Örneğin, mitinglere katılanların; "şu mitinge gittim ve kararımı falan parti olarak değiştirdim" diyen bir kişiye ömrüm boyunca henüz hiç rastlamadım.

Şu günlerde çok zor günler geçiriyoruz, her partinin pahalı seçim reklamlarını veya  kulakları rahatsız eden müzik şölenlerini yapmaması veya iptal etmesi gerekiyor.  Projelerini anlatabileceği televizyon programları, basına açık çalıştaylar yada  konferanslar vs., ile tanıtımlarını çok daha rasyonel yapabilirler. Hem büyük bir israfın önü kesilmiş olur, hem de yaşanan acılarımıza hürmetimiz olur.

Partilerin en büyük sınavı milletvekili aday adaylarının durumu, milletvekilliği çok zor bir iş. Gerçekten bu işi hakkıyla yapmak isteyen bir çok kişinin aslında "bu kutsal görevi layığı ile yapamayacağım" deyip kaçması gereken bir durum. Çünkü başarıyı yakalamaz ise veya çok da ehil olmadığı bir konuda istemeden de olsa bilmeyerek vereceği yanlış karar ile ülkeye yaşatacakları büyük hezimetler karşısında tüyü bitmemiş yetimin hakkına girmiş oluyorlar. Bu da hem dünyamızı hem de ahiret hayatımızı derinden etkiler. Bu yüzden bu tip görevler istenilmez ancak verilir. Ama ne yazık ki ülkemizde gönlünde milletvekili olma hayali ile yaşayan büyük bir grup var. Maddi tüm varlıklarını bu siyaset uğruna harcayan insanları medyadan takip ediyoruz. Tüm maddiyatını bu işe harcayan insanlar da doğal olarak geri dönüşüm arayışına giriyor ve yanlışlar silsilesi başlamış oluyor. Hedeflerini veya ideallerini dinlediğimiz zaman hep "yapacağım veya  edeceğim" gibi cümlelerini sıkça görüyorsunuz.  Oysa partiler aday adaylarının özgeçmişlerine bakıp bu zamana kadar neler yaptın ve bunlara ek olarak neler yapacaksın diye sorsa, aday adaylarının sayısında gözle görülür bir azalma olacaktır. "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" lafı şu günlerde çok da önem arz ediyor. Ne yazık ki de bol keseden atma bu devirde çok moda olmuş. Ama artık kimse iki anahtar gibi vaatlere kanmıyor...

Aslında her partinin milletvekillerini kendisi davet etmesi veya seçmesi gerekiyor. Hangi alanda eksiği var ise ona göre adaylarını tespit etse, hem daha kaliteli milletvekili adaylarımız olur, hem de binlerce insan maddi manevi gücünü boşa harcamaz, zamanını da israf etmez. Seçilen kaliteli milletvekillerimiz de  ülkemizin sosyal, ekonomik yada herhangi bir konuda problemini çözmede çok daha hızlı ve akılcı kararlar alır, seviyeli bir ortam oluşmuş olur. Ülkemiz için çok önemli kararlarda konu hakkında bilgisi olmayan milletvekilleri yanlış kararlarda verebiliyor, ülkemiz hiç hak etmediği stresli veya gerilimli günlere dönüyor. Bu nedenle milletvekillerinin belli alanlar da uzman olmaları gerektiğine inanıyorum. En azından belli bir standardı yakalamamız gerekiyor. Yoksa sadece cerbeze ile işi yürüten insanlara kalırız ki bu da ülkemizin hızlı gelişmesini engeller, uluslararası rekabetlerde geri plana düşmüş oluruz.

Partilerimiz için zorlu bir süreç başladı, ama bu yükün altından kalkacaklarına inanıyorum, sorumluluk sahibi ve güçlü özgeçmişleri ile önümüze gelecek adayları seçme şansımız daha kolay olacaktır. İktidar olacak partinin de muhalefet olacak partilerinde bu zamana kadar yapılmış hatalardan ders almaları, İktidar partisinin birleştirici, adil ve demokrat, muhalefette kalacak partilerinse kurulacak hükümete destek vererek uyum içinde çalışmaları ve el birliği ile halkımızın refah düzeyi yükseltilmeli, ülkemiz modern medeniyet sınırlarını aşmalı ve acılar son bulmalıdır. Yoksa kaybeden hepimiz oluyoruz.

Kazanan parti değil ülkemiz olsun...

 
Toplam blog
: 233
: 209
Kayıt tarihi
: 12.12.13
 
 

Prof. Dr. Hamdi Temel, 1966 yılında Sorgun'da doğdu, İlk ve orta öğretimini Sorgun'da tamamladı v..