Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kazdağları’ndaki “o hayat”

Kazdağları’ndaki “o hayat”
 

Yazın ilk balkon kahvaltısı kırlangıç, güvercin ve serçe cıvıltıları içinde yapıldı. Sabahın olmazsa olmazı Türk Kahvesi içildi ve gazetelere geçildi. Milliyet Pazar’da üçüncü sayfa açıldı, okundu ve düşündürdü.

“Kazdağları’nda ekolojik bir hayat”

Victor Ananias ve eşi Güneş 16 metrekarelik iki katlı taş evlerinde, teknolojiden %100 uzak ekolojik bir hayat yaşıyorlarmış.

Victor 38 yaşında. Güneş’te o yaşlardadır sanırım. Ekolojik hayata sözüm yok. Ama bu yaşlarda teknolojiyi bu kadar dışlamak ne kadar doğru?

Tamam; Kazdağları’na git, Küçükkuyu’ya yerleş. 16 metrekarelik iki katlı taş bir evin olsun. Bahçende yetiştirdiğin sebze ve meyvelerle beslen. Onların dışında sadece ekolojik pazardan aldığın bazı gıdalar girsin evine. Abur cubur ailesinden olan bisküviler, cipsler, şekerler, çikolatalar, gazlı içecekler v.s. evine girmesin. Sen yine mum ışığını, gaz lambasını kullan. Arada kandil de yak. Ama elektriği dışlama Sevgili Ananias Ailesi.

Yine kuzinede pişir yemeklerini. Mikrodalgan olmasın, ben de verdim bizimkini. Bilirim pek lezzetlidir kuzinede pişen yemekler, üzerine koyduğun maşa üzerinde kızaran ekmekler, fırın bölümünde pişen börekler, patatesler.

Vejetaryen olduğunuz için buzdolabına da gerek yok tamam bunu da anladım. Mevsimlik sebze meyveleri bahçeden topla ye.

Su kısmı yazmıyor. Geçmişte kuyudan çekip kullanmışsınız ama şimdi en azından onu daha kolay birşekilde kullanıyorsunuzdur diye düşünüyorum. Değirmen mi, kuyudan birşekilde bağlantı mı artık neyse, nasılsa, umarım vardır kolay kullanım yolu. Yoksa çek kuyudan suyu, kaynat güğümde kullan şeklinde oluyorsa, zor iş valla sizinki. Hadi yazın tamam ama kışın olmaz bu işler böyle.

Birbirinizin yüzüne bakıyormuşsunuz tv yerine ve geçiyormuş zaman. Bu da güzel tamam bakın ama nereye kadar? Hiç mi çekmez insanın canı yüzüne baktığın kişiyle romantik bir dvd izlemeyi, haberleri izleyip tartışmayı, Çok Güzel Hareketler Bunlar’ı izleyip gülmeyi?

Hiç mi canı çekmez bir Pazar sabahını aryalarla ya da Diana Krall ile karşılamayı?

Bulaşıkları bulaşık makinesine, çamaşırları çamaşır makinesine atıp evden çıkarak, dünyayı kurtarmış gibi keyif almayı hiç mi istemez insan? Kuyudan suyu çekip, leğende çamaşır mı döveceğiz bu saatten sonra? Bunlar hayatı zorlaştırmıyor mu? Dilimizde düşmüyor ya hayat kısa anı yaşa söylemi. Robinson ve Cuma olmaya gerek var mı şimdi bu yaşta?

Bilgisayarımı kucağıma alıp sörf yaparken yakaladığım birçok ayrıntıyı nereden bulacağım kaldırıp atarsam teknolojiliyi? Bak bugün okudum bilmem ne şarabı nefismiş. Alıp deneyeceğim. Bahçemde üzüm yetiştirip, şarap mı yapayım? Bunu teknolojiden uzak yapmaya kalksam, üzümlerin bakır leğenlerde ayakla samimiyetinde sonrası gelmez. Çiğner çiğner içerim artık.

Zorla boğuşmadan, kasmadan, zamanı daha verimli kullanmayı seçenlerdenim ben. Sizi de kınamıyorum Sevgili Ananias Ailesi. Büyük saygı duyuyorum tercihinize. Benimki, bana uymayanı ve tercihi paylaşmak sadece.

Bu arada unutmadan, cenazelerde hala bir ritüel var bu ülkede. 40’da yapılır 52’si de. Ve hatta senesi de…

Sevgiler,

bubinick

 
Toplam blog
: 58
: 819
Kayıt tarihi
: 19.07.07
 
 

Bir çok şeyden keyif alırım, okumaktan, okuduğum kitaplarda sevdiğim satırların altını çizmekten,..