Keçileri kaçırdık...

Adamlar artık saklamaya gizlemeye bile gerek duymuyorlar,

Her şey ayan beyan mal gibi ortada…

Lamı cimi de yok; karşılarında duracak kimseler de kalmadı…

Yalan mı?

“Ergenekon” darbe miydi? “Balyoz” ve diğerleri keza…

“Hukuk” var mıydı?

Darbe marbe değildi bunlar, ülke üzerinde oynanan büyük bir tertipti…

Sonuç ne oldu?

Ülkede AKP’nin siyasi hayatına set çekecek ülkenin yakın geleceğinde söz sahibi olabilecek “Atatürkçü ve Laik” oldukları bilinen, tescillenmiş ne kadar aydın gazeteci yazar sanatçı ve üst düzey rütbeli asker var, bu operasyonla birlikte hepsini bir bir yok ettiler…

Baktılar kimseden “çıt” çıkmıyor bol bol alkış övgü alıyorlar

Dururlar mı?

Operasyonlara devam dediler, çünkü tertiplerin devamı için yeni operasyonlar lazım…

İlk hedefleri Mustafa Kemal Atatürk’tü

Kendisi fiilen yoktu ama halkın çok büyük çoğunluğunun sevgi ve saygısına sahipti…

Önce halkın sevgisini yok etmek istediler sonra da gözden düşürmeyi,

“Ezanı Türkçe okuttular”

“Namaz kılmayı yasakladılar” gibi yalan yanlış dedikoduları yaydılar, kendi cenahları inandı ve nefret etmeye başladılar.

Farkında mısınız? Bugün de aynı tezgâhlar var; Taksim ve Gezi parkı eylemlerinde

“Camiye ayakkabılarıyla girdiler, içki içtiler”

“Türbanlı hamile kadının başını açtılar yerlerde sürüklediler hatta “üzerine işediler” dediler…

Baktılar Atatürk sevgisini yok etmeyi başaramıyorlar

Onun Cumhuriyetin temeline koyduğu bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün siyasetçilere ışık tutan

Devrimlerini, ilkelerini kurum ve kuruluşlarını hedef aldılar.

Saymama gerek yok siz hepsini biliyorsunuz;

Eğer keçileri kaçırmadıysanız her şey gözünüzün önünde cereyan ediyor…

Atatürk’ün gençliğe hitabesini kaldırdılar, Cumhuriyeti yaşatan Milli Bayramları kaldırdılar,

En çok canlarını yakan “andımızdı” onu da kaldırdılar…

Son hedef de belli oldu; laiklik…

Onun içinde “demokratikleşme paketinin” içine “başörtüsüyle karışık türbanı” sokuşturdular…

Neymiş efendim; kamu kurum ve kuruluşlarında “türban” pardon başörtüsü serbestmiş…

Yalan serbest,

Dolan-iftira serbest,

Hukuksuzluk saygısızlık serbest,

Dayatmalar serbest,

Baskılar serbest,

Din ve vicdan sömürüleri serbest,

İktidara muhalif olmak, fikirlerini reddetmek; “yasak…”

Ne mutlu Türküm diyene demek “ırkçılık”

Türban başörtüsü değil, siyasi bir simgedir demek ”dinsizlik”

Dayatmalarına itiraz etmek sosyal yaşama müdahalelerini reddetmek “çapulculuk”

TSK ni yok edip kurdukları “F tipi Polis” şiddetine karşı koymak ise “Vandallık…”

Taktik belli; küçük düşür aşağıla seslerini kıs, pıstır ayağa kalkmalarına izin verme

Operasyonlarla tepelerine bin…

Ve laikliğin altını oyan bir karar; “Türban” başörtüsü yasağını kaldırmak

Anayasanın amir hükümlerine ve içtihatlarına göre laikliğe ters düşecek oluşumları teklif etmek bile; suç…

Ve “Türban” Türkiye Cumhuriyetinin en büyük kuruluşu TBMM de bile serbest…

Ülkede “hukuksuzluk” yasa tanımazlık almış başını gidiyor, demokrasi özgürlük ve laiklik kavramları yok ediliyor

Atatürk sevgisi unutturulmaya çalışılıyor,

Her şey ayan beyan apaçık ortada iken; onca hukukçulardan anayasa profesörlerinden

Yazarlardan aydınlardan sanatçılardan sivil toplum kuruluşlarından gazetecilerden, üniversitelerde, avukatlardan doktorlardan

İş adamlarından sendikalardan bağımsız kurum ve kuruluşlardan ve ne yazık ki siyasi partilerden, onların Genel Başkanlardan…

Ve de vatansever milliyetçi kesilenlerden, mangalda kül bırakmayan vatandaşlardan;

“ÇIT yok…” kardeşim…

Komşumuzdaki yangını söndürmek yerine ilk fırsatta komşumuzla savaşmak anlamına gelen;

Alevi ve Esad düşmanı AKP nin önerisi; “Suriye Tezkeresi” MHP nin şaşmaz desteği ile meclisten geçmiş…

Böylece çocuklarımızı (onların çocuklarını değil bizim çocuklarımızı) insanlığın sonu olası bir savaşa göndermeye hazırlanıyoruz.

Bizler “Keçileri kaçırdık” kaçırmasına da galiba toplum olarak “keçileri kaçırıyoruz…”

Eh bize de bu yakışır…

Hayırlı CUMALAR efendim…

Erdoğan ÖZGENÇ