Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kedi hikayem, muhabbet kuşlarımızın cenaze namazı :)

Kedi hikayem, muhabbet kuşlarımızın cenaze namazı :)
 



Kedi köpek mevzularına pek sardım bu aralar.

Etrafta da internette de malzeme bol nasılsa :)

Evde hayvan beslemem.

Yoğun ve nöbetlerle geçen bir iş hayatından kalma ''evde hastalanır, ölür kalırlar günahlarına girerim'' korkusu etkili oldu bunda biraz da.

İki tane muhabbet kuşumuz ölmüştü vaktiyle bakamadığımızdan :)

Hastanede hayvan tüyü yutmaları sebebiyle zaman için de ciddi sağlık sorunları yaşayan insanları görmüş olmam da iyice uzak tuttu beni bu işten.

Kendi adıma eve sokmam ama eziyet etmem, hasta veya yaralıysa elimden geldiğince ilgilenirim, açsa beslerim, susamışsa su veririm, kendi başına ihtiyaçlarını giderecek duruma geldi mi de elimi çekerim, peşinde dolanmam.


90'lı yılların başında Ankara'da Numune acilde çalışıyorum.

Kış günü.

Acilin trafik kazalarından ''yıkıldığı'' bir gün.

Polatlı tarafından büyük bir otobüs kazası yaralıları getirdiler.

Yaralı çok, ağır durumda olanları var, ölenler oldu, acil harıl harıl gelenlerle uğraşıyor.

Saat olmuş gecenin 2 si.

Telefon çaldı, açtım.

Diğer tarafta bir bayan, ağlamaklı bir sesle onlara yardımcı olup olamayacağımızı soruyor. Evde kedisi düşmüş, kendini düzeltip kurtaramamış, veterineri bacağında kırık olabileceğini, film çekilmesi gerektiğini söylemiş. O saatte kedisini götüreceği bir yer yokmuş. Bize getirse yardımcı olur muymuşuz.

Bir an durakladığımı hatırlıyorum sonra da getirin dedim. Biraz sonra geldiler. Gençten bir kızcağız, kucağında kedi. Zavallıcığın canı yanıyor belli acı acı miyavlıyor. Veterinerin istediği filmi çektim, karşıdaki ortopedi doktorları da ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Kediye verilebilecek bir ağrı kesici arayıp bir yerlerden buldular, hayvancağızın ayağını da sabitlediler, sabah veterinere gidene dek durabilecek duruma getirdiler.

Kedicik evde dolaba zıplarken sehpanın devrilmesiyle düşmüş, sehpa da üzerine devrilmiş, kaçamamış nasılsa, öyle kırılmış ayağı.

Ortalık ana baba günü zaten, sedyelerde yaralılar, ayrıca normal acil hastaları, ilaveten ayağı sarılı bir kedi.

Hastalar inliyor, kedi miyavlıyor, kız ağlıyor, ambulansların sirenleri çalıyor tam şenlikteyiz.

Hastalar kediciğin miyavlamasından fena oldular, nasıl acıyorlar, nasıl ''ayyy yazıkkk, o da can taşıyor'' diyorlar o kadar olur :)

Kendi derdini unutan gelip sevmeye çalışıyor, çocuklar sokulmak istiyor, personel bize bakıp bakıp ''tam oldunuz'' diyor, süt getirelim mi, çorba ısıtalım mı diye soruyorlar bir yandan :)

Doktorlar gelip gidip ''hasta''larını kontrol ediyor, ilaç etkisini göstersin diye bekliyorlar :)

Veznedeki memur kediye makbuz kestirecek miyiz diye telefon ediyor :)

Yok dedik, ''eğitim zayiatı'' saydık ona harcadığımız filmleri :)

Kızcağız kedisinin acısı dinip sesi kesilince rahatladı, onun da ağlaması durdu.

Doktorlar son kez kontrol edip kediyi sevip eve yolladı :)

Numune hastanesi her hastaya bakar, gecenin yarısı ayağını kıran kediye bile baktık :)


Meslek hayatımda unutamadığım nöbetlerden biriydi o gece :)


Kızımın muhabbet kuşlarına da cenaze namazı kıldırıp dualarla gömmüşlüğümüz var o yıllarda.

Evi taşımıştık, sobalı eve geçince dayanamadı hastalanıp öldü ikisi de.

Kızım ufak, dört yaşlarında, en kıymetlisi o kuşlar. Öldüklerini anlıyor ama mezara gömelim namaz kılalım onlara diyor. Cenaze olunca camide namaz kılındığını biliyor.

Ne yapsak etsek derken Beğendiğe gittik, yukarıda cenaze varmış, namaz için bekliyor insanlar.

Benimki başladı ağlamaya ''burda namaz kılınsın mezara gömelim onları'' diye.

İnsanlar ve hayvanlar arasındaki farkı henüz tam bilmiyor.

Kuşları koyduğum kesekağıdını da çantasına atmış meğer gelirken.

Baktım olacak gibi değil çıktık camiye, hocayı bekledik çıkınca yanaşıp derdimizi anlattım, ''kuşlarımızın da cenaze namazını kılar mısınız'' dedim.

Adamcağız bir bana baktı, bir yanımda iki gözü iki çeşme ağlayan kızıma baktı bir elimizdeki kesekağıdındaki kuşlara baktı, baktı, baktı :)

Tuttu ufaklığın elinden, aldı kesekağıdını musalladaki tabutun yanına iliştiriverdi. Adlarını sordu kızıma.

Kenara çekildik, namaz kılındı, dualar edildi, hocaefendi kimselere göstermeden yine usulca aldı getirdi cenazelerimizi kızıma teslim etti, dua da okudu, gömebileceğimizi söyledi.

Benimkinde bir huzur, bir hüzün, bir müslümanlık hali anlatamam :)

Kuşlarımızı Beğendiğin önündeki yuvarlak çiçekli mini parka gömdük. Herkes geçerken dua okusunmuş onlara, mezarlıktan geçerken biz nasıl okuyormuşuz kuşlarına da okurmuş insanlar burda gömersek :)

Ufacık çocuğun dünyasını bozamazsınız, neyse isteği makul mertebe yerine getiriyorsunuz :) Bir damlacık masumun kalbini kırmayan o hocaya da her zaman içimden ''Allah razı olsun sizden'' derim.

Ankara'ya ne zaman gitsek kuşlarımızı da ziyaret ediyoruz :)


Böyle işte :)


 
Toplam blog
: 403
: 1023
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Kendi halinde biriyim, ziraat mühendisiyim. Emekli oldum ve kendi işimi kurdum. İzmir'de yaşıyoru..