Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '06

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Kediler, develer ve yazar

Kediler, develer ve yazar
 

Havaalanında deve kestiler. Deveyi kurban diye kestiler. Deveyi devletin parasıyla kestiler. Bunu gören Çin’li turistler bayıldı. Gerçi Çin’li turistler kedi, köpeği kesen kendi kavmini görse gene bayılacak. Kısmet burasıymış. Sonra İngilizler görünce resimleri "yok deve" demişler. Yani öyle tahmin ediyorum. İnsan ne der buna? Misal, ben bir yazı yazdım deve konusunda ret geldi. Yazının başlığı "Atatürk de Peygamber de tükürecek yüzünüze" idi. Yazının başlığını gören eşim dedi ki: "Kesin ret gelir bu yazıya."

Geçenlerde, bir blog yazarının yazısını ilk kez gördüm. Yazarın adının altında "yazarlar derneği başkanı" yazıyor. Bizim editörler kesmemiş o kısmını. Sanki blog yazarı değil de Birinci Ordu Komutanı. Unvan, upuzun devam ediyor.

Sonra yazıyı okudum. Yazının içinde diyor ki "kediler yavrularını yer, sahiplerini sıkışınca tırmalar." Kediyi kötülemek için demiyor bunları. Bir şey anlatmaya çalışırken kediler üstünden anlatıyor. Deveye demişler ki "neden boynun eğri." O da ne demiş "benim nerem doğru ki?"

Şimdi yazıda ilk hata, kediler yavrularını yemez. Doğumda plesantayı yerler. Çünkü en az iki gün bırakıp yavrularını bir yere gidemezler. Köpek gelir, erkek kedi gelir, insan gelir. Oturur bekler. Gelen olursa da dövüşür hatta ölür, bir an bile düşünmez. Çok kedi bilirim dört-beş köpeğe karşı koyarken ölen. Nerede kalmıştık? Plesanta’yı yer. Bir de ölü doğan yavruyu yer. Durum böyleyken, yazarlar derneğinin başı bunu niye bilmez? Bilmeden niye yazar ya da? Yazarların başı böyleyse benim İlkokulu resimlerde görmüş kapıcı kardeşim ne anlatsın çocuklarına?

Sonra denilmiş ki: Sahibini tırmalar kedi. "Valla 37 yıldır bu gezegendeyiz. Para verip alamadığımız, yardım edip kötü olduğumuz, selam verip tırmalandığımız, yanımıza alıp senetlerimizi çaldırdığımız insan çok oldu da. Sekiz senedir evimizde, on küsür yıldır sokaklarda, caddelerde hayvan bakarız; daha durduk yerde tırmalayanı olmadı. Hatta derdimiz varken gelip öpeni, ağlarken yalayanı, sinirliyken elimize vurup 'boşver bu da geçer'" diyeni olmuştur.

Ama sen ben sahibim diye; hayvanın kulağını bükersen, sonra da kuyruğunu çocuğun eline verirsen, karnına da vurursan az bile sana. Az değil mi insanım?

Ben telefonla bir yeri arayacağım zaman. Çok elzem değilse asistanıma falan bağlatmıyorum. Kendim arıyorum. Bazen sıfatımızı soruyorlar, sıfatımızı söylerken bile zorumuza gidiyor. Ben "bilmem kim falan." Gittiğimiz yerlerde güvenliktir, bekçidir, sekreterdir cümlesinin; böyle yaptığımız için bizi adam yerine koymadıkları olduğu olurdu. Sonra bizi çıkarken korktukları adamla samimi görünce renkleri duvar sarısı. Oysa bekliyorlar ki "kızım ben bilmem kim falan, falan bey bizi bekliyor, hadi bakiim."

Çevremizde insanlar var. Dernek başkanı olamadıkları için istifa ediyor derneklerden. Gönüllü oluşumları bırakıyorlar genel sekreter olamadıkları için. Parti değiştiren var iş çıkmıyor diye. Aman ne önemli şey bir şeyin başkanı olabilmek.

 
Toplam blog
: 187
: 1260
Kayıt tarihi
: 02.10.06
 
 

İyiye ve güzele götürmeliyiz Dünyayı. Sürekli daha çok kazanmak, daha yukarıdan bakmaya çalışmak,..