Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '15

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Kedileri bu kadar tedirgin eden şey...

Kedileri bu kadar tedirgin eden şey...
 

Onlar bizim gibi bakmaz dünyaya. Bunu bilmek için, hayvanları sevmek gerekir.


Nedir kedileri bu kadar tedirgin eden şey, hiç düşündünüz mü? Niye bu kadar ürkekler? Hangi nedenle bu kadar endişeli davranıyor, nasıl bu kadar çabuk paniğe kapılıyorlar? Fevrilikleri yanlızca mizaçlarından mı gelir? Bu soruların yanıtları sizin için ne derece önemli bilmem ama; ben aklımın erdiğince durumu açıklamaya çalışacağım.

Doğadaki her canlı gibi, onlar da genlerinde taşıdıkları, yaradanın onlara verdiği özelliklerin etkisi altında yaşarlar. Akıl ve zekadan çok, içgüdüleriyle hareket ederler. Lakin, durum bu denli basit değil. Onları böylesine korkaklaştıran, sürekli tetikte tutan, her an tüyecekmiş gibi yaşatan bir koca faktör daha var. Nedir o?, derseniz; Elbette biziz. Kedilerin bu hale gelmesinin en önemli nedenlerindendir insanoğlu.

Empati yapmayan, doğayı hayvanlarla paylaşma mecburiyetini bilmeyen; narsist, bencil, egoist, kibirli ruhlar, sadece onları değil, tüm tabiat sakinlerini tedirgin ediyor. Amansız bir endişeyle yüzleştiriyor.

Bir an, kedi olduğunuzu düşünün.

Her gün farklı bir eziyetle karşılaştığınızı, durmadan yeni vahşetler gördüğünüzü, sürekli zulümlere şahitlik ettiğinizi, sayısız sadistlik haberini duyduğunuzu, dinlediğinizi düşünün. Her saniye, ayrı bir annenin evladından ayrıldığı, yavruların zevkine köpeklere parçalatıldığı bir dünyada; sakin, dengeli kalabilir miydiniz, sukunetle hareket edebilir miydiniz? Sanmam.Böyle bir vurdum duymaklık, can taşıyan hiçbir varlığa yakışmaz. Sürekli baskı ve şiddet altında yaşamak, hiç de kolay değil…

Bir yanda kedi kanı içen, onları Şeytan’a kurban eden şerefsiz satanistler… Bir yanda kedileri itlere parçalatan ruh hastaları… Berinizde ayağıyla başlarını ezen, vücutlarını parçalayan, döve döve sakat bırakan, bacaklarını kıran, gözlerini oyan, kuyruklarını kesen, tüylerini yakan caniler yaşarken… Elini tuttuğu çocuk, sokak hayvanına tekme atarken sessiz kalan, hatta belki adice sırıtan bir ana parçası, baba nüsvettesi akıl ve huzur bırakır mıydı üzerinizde? Böyle bir kıyım, sizin de ömrünüzü kısaltmaz, sizi de yeryüzünün en fevri mahlukuna çevirmez miydi? Tabii ki çevirirdi. Başka türlüsü imkansız.

Haa, şimdi anlattığım, sadece kedilere ettiklerimiz. Ama hepimizin de bildiği gibi, dünyada Ademoğlunun vahşetinden payına düşeni almayan, insan kaynaklı dehşeti tatmayan canlı yok gibi…

Ama işte, sırf bu yüzden, gözümüzden eksilmez yaş. Kudurmuş örneklerimiz, toprağın her bir yanına ayrı birimizin kanını dökmekte. Ağlayan çocuklar, başka canlı türlerine reva gördüğümüz kötülüklerin bedelini ödüyor fark etmeden. Kurunun yanında yaş da yanıyor. İnsafsızlığı, vicdansızlığı merhametsizliği yalnızca bazılarımız yapsa da; ceremesi hepimize çıkıyor. Sınıfta sıra dayağı yiyen öğrenci gibiyiz. Birimizin hatası, hepimizin yüzüne sille tokat iner. Adil bir şey mi bu?; değil. Ama madem yapana seyirciyiz; o halde suç ortaklığımızın bedelini ödeyeceğiz.

Allah’ın kanunudur bu: Eden bulur. İlahi adaletten kaçış yok!

 

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..